Ali Şeriati'ye göre aydın kim, entelektüel kim?

Ali Şeriati, 'Aydın' kitabında aydının kim olduğu sorusuna bir medeniyet analizi içerisinde cevap verir ve düşüncelerini kavramlar üzerinde inşa eder. Enes Yaşar yazdı.

Ali Şeriati'ye göre aydın kim, entelektüel kim?

Okurlarını, düşünceleriyle rahatsız etmeyi kendisine ilke edinen bir fikir işçisi Ali Şeriati... İslam ve Batı medeniyetini çok yakından görme imkânı bularak izlenimlerini ince bir işçilikle kitaplarında dokumasını bilen bilge bir adam. Dahası inandığı değerler ve yaptığı gözlemlerle okurlarını eleştirel bir düşünce içerisine çekmeyi başarabilen bir eylem ve dava adamı. Bu nedenle de her Ali Şeriati kitabının neredeyse bir mektep olduğunu söyleyebiliriz. Eleştirel ve derinlikli düşüncelerin İslami bir bakış açısıyla bezendiği Şeraiti mektebi...

Fecr Yayınları'ndan çıkan Aydın kitabı da bu imani tasavvurla biçimlendirilen önemli eserlerinden bir tanesidir. Öyle ki bu eserde Şeriati, aydının kim olduğu sorusuna bir medeniyet analizi içerisinde cevap verir. Dolayısıyla düşüncelerini kavramlar üzerinde inşa eder. Aydın ve entelektüel kavramları da bu nedenle kitabının temel bir meselesini oluşturur. Çünkü Şeriati, hangi tarihsel ve sosyal koşulların etkisi altında kaldığımızı bilmeden kendimizi ve medeniyetimizi tanımanın imkânı olmadığını kanaatindedir. Bu nedenle de kitaptaki düşünceler, Doğu ve Batı medeniyetlerinin fikri farklılıklarını daha da belirgin bir hâle getirir. Öyle ki kitabın büyük bir kısmında Avrupa medeniyetine şekil veren asıl unsurun din ile mücadele üzerine olduğu vurgulanırken, kendi medeniyetimizin ise tam tersine İslami bir anlayışla yoğrulduğu vurgusunda bulunulur. Şeriati’nin bu durumu özellikle belirtmesindeki en önemli etken ise Avrupa medeniyetinin “entelektüel”, İslam medeniyetininse “aydın” yetiştiriyor olmasıdır.

İnsanlık, ilimlerini İslami düşünceyle yoğurmuş aydınlara muhtaç

Kitabın ilerleyen bölümlerinde Şeriati yine bu iki kavram üzerinden devam ederek aydın ve entelektüelin tanımını yapar. Şeriati’ye göre entelektüel, bilginin gerçeklerini keşfeden kişiyken, aydın ise hakikati gösterendir. Yani entelektüel, yolu bulmak için lamba yaparken, aydın, yol göstericilik görevini üstlenir. Dolayısıyla aydının toplumun ruhuna, entelektüelin ise maddeci yanına hitap ettiğini söyleyebiliriz. 

Anlaşılacağı üzere Şeriati, entelektüel ve aydın kavramları üzerinden medeniyet farklılıklarının temel sebeplerine değinmek ister. Yani eğitimli insanları bilgin ya da âlim olarak nitelendirmemizdeki asıl etkenin ne olduğu sorusuna cevap arar. Bunu da 16., 17. ve 18. yüzyıl entelektüellerinin niçin düşünce anlayışlarını yalnızca bilimciliğe dayandırdıklarını sorgulayarak yapmaya çalışır.

Şeriati’nin bulduğu cevap ise toplumların dini yapılarıdır. Nitekim medeniyetlerin inşası kitapta da gösterildiği gibi her dönemde dini anlayışlar üzerinde yükselmiştir. Fakat bu dini anlayışlar hak ve batıl olarak medeniyetlere olumlu ve olumsuz nitelikler kazandırmıştır. Tıpkı Şeriati’nin de işaret ettiği gibi Orta Çağ kitleleri bunun en büyük delillerinden birisidir. Öyle ki Orta Çağ’da din adamları adaleti ve insani değerleri değil, mazlumu ezmeyi ve onların haklarını gasp etmeyi ilke haline getirdikleri için, entelektüeller din dışı unsurlara yani bilimsellik diyebileceğimiz şeye sığınırlar. Fakat kitapta vurgulandığı üzere bu kez de mazlumu ezmeyi bilimsellik adına entelektüeller yapmaya başlar. Dolayısıyla entelektüel kişilerin yönlendirdiği medeniyetlerin insanlığın saadetine değil, yalnızca kendi toplumlarının kurtuluşuna odaklandıklarını söyleyebiliriz. Bu nedenledir ki Şeriati’ye göre insanlık, ilimlerini İslami düşünceyle yoğurmuş aydınlara ihtiyaç duymaktadır.

Doğu medeniyetinin aydınları silkinmeye ve kendine gelmeye muhtaç

Ancak Şeriati, bu analizlerin yanı sıra İslam câmiasındaki aydınlara da eleştirel bir şekilde yaklaşmayı ihmal etmez. Çünkü Avrupalı entelektüelle karşılaşan aydınımız, kitaptaki anlayışa göre kendi kültür ve medeniyet değerlerine yabancılaştığı ölçüde sömürü altına girmeye ve fikri çöküşler yaşamaya başlar. İsimleri ve doğum yerleri İslam medeniyeti ile anılan ama İngilizlerin, Fransızların ve Hollandalıların işlevlerini sürdürmeye devam eden aydın nitelikli kimseler de bunun canlı örnekleri olarak gösterilir. Bu yüzden Doğu medeniyetinin aydınları silkinmeye ve kendine gelmeye muhtaçtır.

Kitaptan sonuç olarak çıkarabileceğimiz en önemli husus ise Avrupa toplumunun, insanlığın iyiliğini temin etmek için yetiştirdikleri entelektüellerle, unutulmuş olan vicdanlarını rahatlatma çabası içerisinde olmalarıdır. Ancak görüldüğü kadarıyla Afrika’nın ve diğer üçüncü dünya ülkeleri olarak nitelendirilen ülkelerin toplumları yamyam olarak görülmeye devam edilerek onları insan yapabilme çabaları sürdürüldükçe bunu başaramayacaklardır. Dolayısıyla insanlık Allah’ın adaletine muhtaçtır. Bunu sağlayacak kimseler ise fikirlerini İslam medeniyetiyle harmanlamış ve harmanlamakta olan aydınlarımızdır.

Enes Yaşar yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
tuncay seven
tuncay seven - 5 yıl Önce

teşekkürler güzel bi kitap yorumlaması olmuş.. Allah böyle şeriatinin istediği aydınlarımızın sayısını çoğaltsın.. Allah şehid yazara da rahmet eylesin.. gençlerimize yazdıkları ışık olsun..