Ali Birinci, daha önce Fikir ve San’atta Hareket, Hece, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Kutadgubilig ve Türk Yurdu Dergiler’inde Nurettin Topçu hakkında yazdığı yazıları Dr. Ezel Erverdi’nin teklifiyle toplayıp kitap hâline getirmiştir. Ali hoca Dergâh Yayınları'ndan çıkan bu eserini, Nurettin Hoca ile sohbetlerine vesile olduğu için Ezel Erverdi’ye ithâf etmiştir.
“Bir İnsanla Karşılaşmak-Nurettin Topçu’nun Sohbetlerinden Kalanlar”; yedi bölümden oluşmaktadır. Ali Hoca eserin takdîminde, hayatının en güzel demlerinin Nurettin Topçu Hoca’nın sohbetleriyle geçtiğini söyler.
Birinci bölümde, Ali Hoca, Nurettin Topçu’nun evine ilk gidişini anlatır. Hocanın talebelerine hizmet etmesi, diğer büyük insanlarla kıyaslandığında hayret vericidir. Onun bu tevazusu, kendisini tanıyanların en iyi bildiği özelliklerindendir. Ayrıca kelimelerin insan üzerindeki büyük tesirine değinilir. Bir kelime ile insanın hayatını cennete veya cehenneme çevirmek, ne kolaydır. Kelimelerin bazen bir hazine bazen bir silah olduğunu Nurettin hocanın sohbetine katılanlar mutlaka fark etmişlerdir. Ali Hoca, ‘’Kelimeler, ruha vurulan çekiç darbeleridir.’’ der. Latinler’in ‘’Logos spermaticos-Gebe bırakan söz’’ tâbiri de kelimelerin gücünü vurgular. Nurettin Hoca da kelimeleri büyük bir ustalıkla kullanır, kendisini dinleyenleri derinden etkilermiş.
İkinci bölümde Ali Hoca, Hareket Mecmuası’nın Divanyolu’nda Ersoy Hanı’ndaki idarehanesinde katıldığı sohbetleri anlatır. Cumartesi günü olan bu sohbetlere, ayda en azından bir defa katılırmış. Bu sohbetlerde katılan Ezel Erverdi, Mehmet Doğan, İsmail Kara ve daha birçok isim varmış. Nurettin Hoca’dan çıktıktan sonra Osman Turan, Ali Nihad Tarlan, Kemal Tahir ve Cemil Meriç gibi isimleri de ziyaret ederlermiş. Bu bölümde kitap, sanat ve Nurettin Hoca’nın ilme dâir düşünceleri işlenmiştir.
Üçüncü bölümde konu, Nurettin Hoca’nın tabiat sevgisidir. Onun bu tabiat sevgisi yanlış yorumlanmış ve aleyhinde metinler yazılmıştır. Ali Hoca bu metinlerden en yanıltıcı olanları Necip Fazıl’ın kaleme aldığına değinir. “Vatan ve Allah aşkından doğan bu sevgiyi görememek için kendisini hiç tanımamış, eserlerini hiç okumamış olmak gerekir,” diyor Ali Hoca. Nurettin Hoca’nın tabiat sevgisinde, annesinin köyü Yuva ile teyzesinin köyü Toybelen’in özel bir yeri varmış. Yazları her fırsatta annesiyle beraber bu köyleri ziyaret edermiş.
Dördüncü bölüm, Nurettin Topçu’nun doçentlik tezi vesikalarını içermektedir. Sezgiciliğin Değerleri başlıklı tezi, Türk üniversitelerinde yapılan ilk felsefe doçentlik tezidir. Fakat İstanbul Üniversitesi’ne doçent olarak niçin kabul edilmediği hâlâ bilinmemektedir. Bu bölümde tezin takdîmi, jüri başkanı Ernst Von Aster, Hilmi Ziya Ülken, Mustafa Şekip Tunç, Ali Tevfik Tanoğlu ve Cemil Arif Alagöz’ün raporları, tezin kabul edildiğine dair jürinin ortak kararı, Fransızca imtihan jürisinin raporu ve birkaç diğer rapor vardır.
Beşinci bölümün başlığı Hareket Mecmuası’dır. Nurettin Topçu, Galatasaray Lisesi’nde iken müdür Behçet Güçer’in meslek ahlâkına aykırı isteğini reddetmiş ve İzmir Atatürk Lisesi’ne sürülmüştür. Bu şehirde Şubat 1939’da Hareket Mecmuası’nı çıkarmaya başlamıştır. Bu bölümde, mecmuanın çıktığı dört farklı devir ve bu sayılardaki yazarlar yer alır. Ocak 1966 ile başlayan dördüncü ve son evrede mecmuanın ismi; Fikir ve San’atta Hareket olmuştur. Bu evrede oldukça zengin bir yazar kadrosu vardır.
Sonuç bölümünde Ali Hoca, Nurettin Topçu’nun son zamanlarındaki seminerlerinden bahseder. ‘’Sohbetlerinin değerini ve sözlerinin ruhumuza damlayan bir âb-ı hayât olduğunu ancak yokluğunda anlayabildik.’’ der. Ali Hoca, 11 Temmuz 1975’te vefât eden Nurettin Topçu’nun bu sohbetlerini özlemle yâd ederken bize de hayâlini kurma fırsatı vermiştir.
Kitabın son bölümü olan Resimler’de, Ali Demirsoy ve Sadık Demirsoy’un arşivlerinden Yuva ve Toybelen Köyleri’nin resimleri vardır. Bizim bu kitaptan çıkaracaklarımızdan bir tanesi; büyük insanların değerini onlar hayattayken bilmek olmalıdır. Nurettin Topçu gibi hocalara sahip çıkılmalı, sözleri doğru anlaşılmalıdır.
Semanur Aksu