Ahmet Murat şiiri, eskiden şiiri tanımlamak için çok kullanılan ama modern şiirde unutulur gibi olan, “ele avuca gelmezlik” özelliğine sahiptir. Kendini teslim etmiyor ve bırakmıyor. Anlaşıldığı veya kuşatıldığı an elden kaçıyor. Fazla yoğunlaşmayı kaldırmıyor, fazla laubalilikten de hoşlanmıyor. Onun şiirine bazen göz ucuyla bakacaksınız, bazen de kelime kelime eğileceksiniz. Sürekli göz ucuyla baktığınızda elinizden kaçar. Sürekli ciddiyetle okunduğunda kapılarını kapatır, hiçbir şey anlaşılmaz.
Ne ise o olan bir şairdir Ahmet Murat
Ahmet Murat’ın kişiliği de böyledir. Maraş’ta uzaktan, “Seni sorup duruyordum, sana tespih getirdim.” dedi ve bana bir abanoz tespih uzattı. Belki en yakın dostumun bile düşünemeyeceği bir incelikti bu. Fakat Ahmet Murat’la çok bir mesaimiz olmamıştı. Nasıl oldu da beni o an can damarımdan yakaladı? Çünkü Ahmet Murat mesafe adamıdır. Konuşacağı, takip edeceği kişiyi bilir ve tanır. Ve fakat o kişiyi ne kadar uzaklıktan takip edeceğini de bilir. Bu iki bilgi, Ahmet Murat’ta özel bir şekil ve kişiliğe bürünmüştür.
Çünkü Ahmet Murat açık vermeyen bir şair. Arkadaş ilişkisinde de böyle. Yapması gereken her şeyi yapar. Umursamazlık göstermez. Kırmayı göze almaz. Allah’tan (c.c.) korkar. Onda “trip yapmaya” rastlanmaz. Ne ise odur. Evet, ne ise o olan bir şairdir Ahmet Murat. Bunu da özgünlüğüne ve özgürlüğüne borçlu; tek başına durmasına, bir grup psikolojisiyle hareket etmemesine, daha terimsel olarak ifade edersek, etkilediği kadar etkiye de açık oluşuna.
Etkileyici olduğu kadar etkiye açık oluşu onu canlı kılar. Şiirlerindeki hareketlilik, canlılık ve dirilik buradan kaynaklanır. Kendini sınırlandırmayışı ve iyi olan her şeyden gıdalanması... İlk kitabı Kaf ve Rengi’nde (1999, Yedi İklim y.) ‘90 Kuşağı şairleriyle buluşur. İmgecidir, kapalıdır, mısracıdır ve mükemmelcidir. Şiiri bir titizlik olarak algılar. Semboller ve imgelerle konuşur. Üzüntüyle birlikte öfke taşır. Kısmen karamsar ve karanlıktır. ‘90 Kuşağı içinde, kendine özel bir söyleyişi, rengi, semboller dünyası ve ahengiyle yerini alır. Ama orada durmaz.
Ahmet Murat’ın şiiri de okuyucusunda zamanla demlenir, anlaşılır ve keşfedilir
Kış Bilgisi şen şakraktır. Evet, geldik Ahmet Murat’la ilgili yazmanın zorluğuna. Ahmet Murat şiiri okuyucusunu şaşırtabilir, sağ gösterip sol vurabilir. Ve sol yanaktaki sızı yıllar sonra algılanabilir. Bu da Ahmet Murat’ın sabrıyla ilgili. Eminim Kış Bilgisi hakkında yazdığım yazıyı (“Kardeşi Olmayanlar İçin Kış Bilgisi”, Kırklar, Ocak-Şubat 2005) okuduktan sonra “Ömer bir gün hatasını anlayacak.” diye düşünmüştür. Ki yıllar geçti. Ben Bir Şair Bisikletle’yi (2010, Profil y.) okuduktan sonra ilk iki kitabını yeniden elime aldım. Sonra da yayımlanan yazımı okudum. Tam manasıyla kırıldım, büküldüm, ezildim. Çünkü yazı neredeyse baştan sonra yanlış tespitlerle doluydu. Pot kırdığı yerler de vardı. Arada böyle birkaç tespitle durumu kurtarır gibiydi. Ahmet Murat sabırlıdır; aynı şekilde onun şiiri de okuyucusunda zamanla demlenir, anlaşılır ve keşfedilir.
Ahmet Murat şiiri okuyucusunu şaşırtabilir. Çok basit gibi görünür, oysa çok zor nüfuz edilir. Çok kapalı gibi algılanır, oysa tek mısrada çözülür, anlamına kavuşur. O yazıda da söylediğim gibi, onun şiiri hal şiirine denk düşüyor. “Hal şiiri” derken, okuyucunun halinden söz ediyoruz. Okuyucu hangi haldeyse, o hale uygun bir şekilde algılanan bir şiirdir Ahmet Murat şiiri. Öfkeliysen öfkene, hüzünlüysen hüznüne, acılıysan acına, neşeliysen neşene karşılık gelir. Okuyucusunu şaşırtması da bu yüzdendir. 1- Ele avuca gelmez. 2- Okuyucunun haline göre seslenir. 3- Farklı zamanlarda tekrar okunması gerekir. 4- Kendini hemen göstermek istemez.
Ahmet Murat şiiri yoldaş bir şiirdir
Kaf ve Rengi’ndeki kapalılık, imgesellik, Kış Bilgisi’nde kabule yönelir. Bilgece bir kabuldür bu. Olaylar yaşanmış, acılar çekilmiş, ayrılık görülmüş ve görüşülmüştür. Şair artık liriyle uğraşmak zorunda değildir. Lir onun hizmetine girmiştir. Elinde kalem, defter, sokaklarda ve insanlar arasındadır. Denizle, sokakla ve insanlarla konuşmaktadır. İlk kitaptaki gibi kendiyle ve iç boğuşmasıyla uğraşmıyordur. Kelimelerle raks eder, oyun oynar, şakalar yapar.
Buna rağmen Kış Bilgisi de o Ahmet Murat’a özel kapalılıktan ve mesafelilikten nasibini almıştır. Çünkü Ahmet Murat ne kadar rahat olursa olsun, yine de kendini ele vermez. Mutlaka kapalı bir alan bırakır. Onun açılacağı bir zaman da vardır. O açıldığında, ilk açılan kapı kapanacaktır, sonuçta okuyucu yine onun bütün köşelerini keşfedemeyecektir.
Son bir şey: Ahmet Murat şiiri yoldaş bir şiirdir. Canlılığıyla okuyucusuna can katar. Ders vermez, öğütlemez, küfretmez. Ne yapar? Can katar. Yaşama canlılık katar, ferahlık verir.
Ahmet Murat’ın kişiliğinde de bu vardır: Ortamı hareketlendirir. Ne çok ciddidir ne de çok şakacı veya espritüel. Onda her şey ölçüsüncedir. Bu özellikleriyle ortama mutlaka müdahale eder. Ve ortamda atan nabzı yakalar. O nabızla oynar. Oynamasından dolayı etkilenir, yine oynamasından dolayı nabzın atışını etkiler.
Ömer Yalçınova yazdı
ahmet abim, güzelim... böyle seviyoruz onu. uzaktan, şiirleriyle.