Ahmet Murat ilahiler ve neşidelerle geldi!

Kalbin Kararı'yla geldi Ahmet Murat. İlahiler ve neşidelerle geldi. İkiyi inkar eden kalbiyle geldi. Akıl 'önce sola, sonra sağa, yine sola' baksa da, o kalbin şiirinde karar kılarak geldi. Mustafa Nezihi, Ahmet Murat'ın gelişine hoş-amedi yaptı.

Ahmet Murat ilahiler ve neşidelerle geldi!

'hayret dipdiridir şiirde iri elmadır dalında

hayret namına kıta, harf hayret aşkına

babam adem’den bir yadigar cennetin çıkış kapısında'

Serbest stilde yakaran şair!

İlahiler ve neşidelerle geldi Ahmet Murat. İkiyi inkar eden kalbiyle geldi. Bu Kalbin Kararı'yla geldi. Akıl 'önce sola, sonra sağa, yine sola' baksa da, o kalbin şiirinde karar kılarak geldi. Kalbin yaralanmayacağını çünkü yaranın ta kendisi olduğunu bir daha söylemek için geldi.

Kaderi, 'bir pazarın akşam saatleri' olanların sesi olmak ve bunlar namına Allah'ın zabıtasına nida etmek için geldi. Serbest stilde yakarmayı öğretmek için geldi.

1432. Kadir Gecesi'nde 'cümbüşün sahibi' şairin alnından öpmüş. O yüzden çok büyük bir heyecanla gelip 21. yüzyıldaki bizleri şaşırtıyor. Ne güzel. Hatta bu heyecanın yıldızlarda olduğunu bile görüyoruz sonraki şiirde.

Ama bunun için bu Yol'da hızlanmamızı ister şair. Çünkü 'dünyadan kaçamıyorsan hızlı sayılmazsın'. Şairle birlikte bu yola girdiğimizde 'sevgiliyle tüm yolların' kısa olduğunu farkedeceğiz. Ve en güzeli 'bir ağız ayeti coverlar:

yakındır sana o şahdamarından'

Bir ayet, bir ilahi nasıl 'cover'lanır?

Bu kitaptaki söyleyişler, Ahmet Murat şiirinin akarak berraklaştığının somut işaretleridir. Ayetlerin, ilahilerin, hikmetlerin 'cover'lanmasıdır. Bıkmaksızın okuyabiliriz. Hal ve makamların sadelikle ifadesidir. İhtiyacı olanların, yola çıkanların hissettikleri ve yaşadıklarıdır. Nice uyanışlar, nice saf bakış ve görüşler var bu kitapta. Her dem tazelenen, yenilenen yaradılışın farkına varmaktadır şair. Bu yüzden Yeni Bir Mevsim Sayfa Bir demesini anlayabiliyoruz:

'dışarıda güneş bahçeleri.

serçeler, kızım yaşında, terli.'

Bir müminin dünyanın yeni bir sabahına, yeni bir mevsimine uyanışının bunca sade ve güzel dile getirilişi bizi hayret ve ürpertiye gark eder:

'bir gülün açışını

yudumluyor dünya.

afiyet olsun ona.'

Bazen Bir İkindi'de şairin bakışlarındaki tazeliğin ve yeniliğin söyleyişe aksettirilmesine vurulmamak mümkün mü?

'çocuk sesleri ışıklı limonlar gibi

evlerden evlere sekerdi.'

Çocuklar Ahmet Murat şiirinin en güzel şeylerindendir. Hayatım'da bir kere daha karşımıza çıkarlar:

'Allah vergisi çocuklar çocuk vergisi rikkat'

Şair ve mısraları birbirinden ayrılabilir mi?

Bazı kişiler şairlerin, yazarların ürünlerini değerlendirirken şair ben'iyle şairi, yazar ben'iyle yazarı ayırırlar. Bunu böyle yapmak insana biraz daha kolaylık sağlayabilir; hüküm bildirme ve sonuçlara ulaşma konusunda. Fakat ben bunu çok da doğru bulmuyorum. Özellikle şiirde mısralar Müslümanın kalbinden, muhayyilesinden, kendi üzerine yoğunlaşmasından ortaya çıktığı için şairi yeniden farklı kişiliklere bölüp işi zorlaştırmaya gerek yoktur. Batılı ve seküler bir modernlik anlayışına sığınarak böyle davrandığımızda, şiirin insan tekini etkileme ve dönüştürme potansiyelini tehlikeye düşürmüş oluruz. Bütün bunları niçin söylediğim anlaşılmıştır inşallah. Şu mısralar için mesela...

'ben hayatınım, sakin bir hayatım haki

başkasına benzer miyim, hayır, hayır mı, evet

salkım üzümlerin hatıralarını derliyor sakinliğim

mantık derslerinde bastıran bir uyku, o benim'

Şairin mısralarıyla Allah'a yakarmak!

Hayatım ve Muhayyer Münacat şiirleri şair Ahmet Murat'ı en açık şekilde görebileceğimiz şiirler. İnancımız, yaşadıklarımız, hissettiklerimiz, sorularımız, arayışımız, bulur gibi oluşumuz, belki bir şeyler bulmamız, okuduklarımız, derinlere, sükunete ve asudeliğe özlemimiz bizi bir şairle akraba kılar. Kardeş oluruz. Sırdaş oluruz. Bütünleşiriz:

'Benden şair yaptın ya, bu senin kudretin, memnun musun desem

Sana seslenmeye yarıyor, memnunum bense.'

Böylece söyledikleri bizim de söylemek istediklerimizdir aslında. Ama güzelce yazan kalem ondadır. Böyle mısraları kurmak ve kağıda dökmek ona nasip olmuştur. İyi ki olmuştur. Biz de öyle içli, derinlikli, oylumlu, sahih ve samimi mısralarla onun sayesinde Allah'a sesleniriz.

'Allahım biraz konuşabilir miyim bağışla

Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla

Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum

Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi,

İçime şeker attın, tatlanmadım yine'

Nedir kalbin oyuklarında kımıldanan şey?

Şairin durup dinlenerek, içine dalarak ve gözlerinin dikkat ve rikkatle bakarak yakaladığı cevherlerin, özlerin, durumların, hallerin mısralarla örülerek bir araya getirildiği bu yeni şiirlerde nefes alırız. Hep yepyeni şeyler yakalar şair ama daha iyisini yakalamak ve bu yakalanmış yakalanmazı en taze şekilde ifade etmek için uzun soluklu bir arayışı sürdürmektedir. Bir Savunma şiirinde gözyaşı için dizdiği bu iki mısra bize bu 'ele geçmezlik' hakkında bir şeyler ihsas ettirir:

'bir şiirin uykusuzluğuna bakıyorum da

bir şairin kalbinde ele geçmeyendir.'

İncelikli bir cevher avcısı diyebiliriz Ahmet Murat için. Özellikle Muhayyer Münacat'ta çıktığı uzun yolculukta şaire eşlik edebilmemiz için Hızır'ın Hz. Musa'dan istediği bir sabır gerekmektedir bize. Çünkü bu zorlu yolculuğun, yürüyüşün bir yerinde şairliğinin maksadını, hedefini, bunca kelimeyi neden bir araya getirdiğini söyleyiverir:

'Şairmişim, bakacağız şair miyim

Büyük bir harman yapabilirsem kederden ve ümitten

O zaman şairimdir zannımca, akıl ve cezbe iç içe geçince

Kalbin oyuklarında kımıldayınca senin aşkının tırtılları'

Şiir insanı nasıl güldürür?

Şiiri en iyi anlatanın gene şiirin kendisi olduğunu hatırlatarak sözü fazla uzatmaktan kaçınıyorum. Ama Profil Yayınları'ndan çıkan bu kitaptaki üç şiirin, Son Hutbe, Le Charme Discret de la Bourgeoisie ve Ikea şiirlerinin barındırdığı ironi, eleştiri, yergi, mizah ve hatta kara mizahtan bahsetmeden değerlendirmemi bitirmek istemedim. Artık Ikea'dan bir bölümle, asıl mevzuya geçiş yapasınız diye, perdeyi kapatabilirim:

'Ikea’da bıyık yasaktır, belki de az yasaktır

Kamusal alandır Ikea, yerler kaygan olabilir, tuvalet kapıları yazı sevmez.

Ikea’cılar arasında Sarıgazi’de oturanlar da var cümlesindeki eksik öğeyi bulunuz.

Ikea’da mescit yapmamaları isabetli bir huydur.

Ikea sen her şeyi düşünürsün değil mi'

Mustafa Nezihi bu kararı çok sevdi

YORUM EKLE

banner36