Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun Dünyasına Buyrunuz

Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun Milli Kütüphane’de bir kutunun içinde bulunan şiir, mektup ve günlükleri M. Kayahan Özgül tarafından gün yüzüne çıkarılıp 'Bigâne Durmayın Âşinanıza' adıyla kitaplaştırıldı. Mustafa Uçurum bu çalışma üzerine yazdı.

Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun Dünyasına Buyrunuz

Edebiyat tarihimizde aradan geçen uzun yıllara rağmen ulaşılamayan, tozlu raflar arasında kalmış ya da bir kenarda kendisine ulaşılacak eli bekleyen sayısız nadide eser vardır. Hem yazanın ruh dünyasına girmemize kapı aralayacak hem de devrin olayları hakkında bilgi sahibi olmamıza olanak sağlayacak bu tür eserlerin gün yüzüne çıkarılması, sadece edebiyat dünyası olarak değil tarih açısından da önemli bir yere sahiptir.

Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Edebiyat-ı Cedîde’nin hikâyecilerinden. Onun adının duyulmasını sağlayan ise Edebiyat-ı Cedîde’den sonra Milli Edebiyat dönemine dâhil olması ve bu minvalde eserler vermesi. Müftüoğlu’nun hakkında hazırlanmış çok fazla eser yok. Üretken bir yazar, aynı zamanda şair olan Müftüoğlu, önemli görevlerle Avrupa’da bulunmuş olmasından dolayı, seyahatname tarzındaki çalışmalarıyla da yaşadığı dönemin önemli bir tanığıdır.

M. Kayahan Özgül, Ahmet Hikmet Müftüoğlu’na ait içinde yazara ait yazıların, şiirlerin, mektupların, not defterlerinin bulunduğu bir kutuya Milli Kütüphane’de ulaşır ve bu eserler üzerine çalışarak Cümle Yayınları arasında çıkan “Bigâne Durmayın Âşinanıza” adlı kitabı vücuda getirir. Kitabın oluşum aşamasını M. Kayahan Özgül kitabın başında “Bir Kutuyu Açınca” adlı bölümde detaylı olarak anlatıyor.

Yüreğin açık kapıları: Mektuplar

Kitap üç bölüm şeklinde hazırlanmış: Mektuplar, şiirler ve günlükler. Kutunun içinden çıkan her satır Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun farklı bir yüzünü tanıtıyor okuyucuya.

Mektuplar, şiirler ve günlükler gösteriyor ki çok yönlü ve üretken bir yazarla karşı karşıyayız. Hikâyeleri, Hâristan, Gülistan adlı eserleri ve Çağlayanlar, edebiyat çevreleri tarafından Müftüoğlu’nun tanınmasını sağlayan önemli eserleri. Özellikle Çağlayanlar, yazıldığı günden bu yana başyapıtlar arasında olmayı sürdüren en bilinen çalışması. M. Kayahan Özgül’ün çalışmaları ile bizler yazarın şair yönüyle, mektuplarıyla ve günlükleriyle de tanışmış oluyoruz.

Aslında kitabın başlığı da içerikle son derece uyumlu olmuş. Yeni ortaya çıkan eserleriyle daha yakından tanıma fırsatı bulunan yazara uzak durmamak gerek çağrısı yapılıyor okuyucuya.

İçten, samimi, son derece sıcak cümlelerin sahibi bir yazar var karşımızda. Mektuplarında özenle seçiyor her kelimeyi. Ağdalı bir dil kullanmış. Bu da mektupları bir sanat eseri kıvamına getiriyor. Bu mektupları eşi Suad Hanım’a ve onun ölümünden sonra evlendiği Fatma Nerîme Hanım’a yazıyor Müftüoğlu. Sıradan bir sevda mektupları gibi görünen bu metinler, yazarın edebiyat dünyası ile olan irtibatını, yazdığı dergi ve gazeteleri bildirmesi anlamında belge niteliği de taşımakta.      

Kitapta Müftüoğlu’nun mektupları ve aldığı cevapların yanında eşi Nerîme Hanım’ın Ahmet Hikmet’in ölümü üzerine cenazeye katılan, taziye gönderen dostlarına yazdığı teşekkür mektupları da yer alıyor. Birçok tanıdık isimle bu mektuplar aracılığı ile karşılaşmış oluyoruz.

Derin bir sevgi, hasret ve umut cümleleri var mektuplarda. Müftüoğlu, görevi gereği sürekli evinden uzak kaldığı için hasretini mektuplarıyla gidermiş ve içindeki sevgi adına ne kadar güzel cümle varsa bunları mektuplar aracılığı ile sevdiklerine ulaştırmış:

“Huzûr-ı ismet-penâhîlerine,

Gittikçe pejmurdegî-i hissiyât pîş-i çeşmime kara kara hâileler getiriyor. Bana gücendiniz mi? Bana gücenmeğe tenezzül ettiniz mi?”

Yâd et beni, hem kederle yâd et

Kitabın ikinci bölümü Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun şiirlerine ayrılmış. Kitabın giriş bölümünde M. Kayahan Özgül, Müftüoğlu’nun şairliği ile ilgili belgelere dayanan net bilgiler veriyor. İlk yayınlanan şiiri, şiirlerinin yayınlandığı yerler, şiire başlayışı gibi birçok bilgiye ulaşıyoruz.

Şairliği çok da ön planda olmayan Ahmet Hikmet’in bu araştırma sonucunda şiire olan ilgisi ve yatkınlığı daha da netleşmiş oluyor. Kitap hacminde şiirlere sahip Ahmet Hikmet, aruzla ve hece ile şiirler yazmış. Kendi düşünce yapısındaki değişimi şiirlerinde de görüyoruz. Önceleri ağdalı bir dille kaleme aldığı gazel ve şarkıların yerini daha sonra hece ve daha sade bir dil alıyor.

Şiirleri de mektupları gibi keder yüklü bir anlatıma sahip. Hüznünü, özlemini bu kez dizelerle seslendiriyor Ahmet Hikmet:

“Hâl-i dil-i bîmârımı bir yâd edecek yok
Ölsem de beni yâd ile feryâd edecek yok”

Avrupa’da bir cevelân

Bir devlet adamının kaleminden seyahat yazıları okumak önemlidir. Özellikle tarihe ışık tutacak önemli bir belge niteliğindedir yazılan her cümle. Ahmet Hikmet’in çeşitli zamanlarda değişik görevlerle yurt dışında bulunan bir isim olduğunu belirtmiştik. “Avrupa seyahati” başlıklı bölüm, tarihi önem taşıyan bilgiler de içeriyor. Seyahat yazıları da günlükler şeklinde kaleme alınmış.

Kral VII. Edward’ın ölümü, Avrupa şehirlerindeki yaşantı, 1900’lü yıllarda Avrupa’dan görünen Osmanlı ve daha birçok özel not Ahmet Hikmet’in seyahatnamelerinde karşımıza çıkıyor.

Bigâne Durmayın Âşinânıza, tarihin gizemli bir noktasında bekleyen bir kutu içinden alınmış ve M. Kayahan Özgül’ün titiz çalışması sonucunda günümüz okuyucusu ile buluşturulmuş dopdolu bir içeriğe sahip. Kim bilir daha gün yüzüne çıkmayı bekleyen nice cevher var ki usta bir dokunuşu bekliyor. Bu anlamda M. Kayahan Özgül’ü ve Cümle Yayınları’nı kutlamak gerek.

Bigane Durmayın Aşinanıza & Müftüoğlu Ahmet Hikmet Bey'in Mektup, Şiir ve Günlükleri, Haz. M. Kayahan Özgül, Cümle Yayınları.

Mustafa Uçurum

YORUM EKLE

banner36