Eşim bazen elimde farklı kitaplar gördüğünde “ya benden çok kitap okuyorsun, kıskanıyorum seni; tabi bütün gün evdesin! Yani şey demek istiyorum, genelde evdesin ya, benden daha çok okuma imkânın var, işlerini bitirince yani.”

Eşimin böyle motor teklemesi gibi hararet basıp izahatlar getirmesi, vaktiyle kurduğu benzeri cümleler sebebi ile başına gelen vukuatları birden hatırlamış olmasından dolayı. Zira şu an söylediğinde gaf olarak kabul ediyorum. Evliliğin ilk yıllarında sarf ettiği sözler için ise, hakikaten iman ederek söylediği için, ceza-i müeyyide uygulamam gerekiyordu. Diyorum ya, ne kadar dindar olursa olsun hadi genelleme yapmayalım ama çoğu erkeğin bilinçaltında (sağ olsun eşlerinden şikâyet eden hatun kişiler bile erkek çocuklarını bu zihniyette terbiye etmeye devam ediyorlar maalesef!) “kadın sabahtan akşama evde yan gelip yatıyor” tahayyülü mevcut.

Kitapsız geçen bir gün…

kitap kolaj

İnanan insanlar olarak bazı ezberlerimizi bozmamız gerek diye düşünüyorum. Kendime vakit ayırıp kitap, dergi okuyabilmek, sevdiğim yazarların yazılarını takip edebilmek için erken kalkıyorum, uykumdan feragat ediyorum. Bazı insanların keyif saydığı hafta sonları tatil sabahları uykusu bile beni cezbetmiyor. Benim için hafta sonu ya da hafta içi yok. Çünkü öncelikli işlerimi bir an evvel bitirip, kitaplarımla baş başa kalmayı arzu ediyorum.

Bazen öyle koşturmaca içinde bir gün geçiriyorum ki, iki satır bir şey okumadan akşam olduğunda içimde bir huzursuzluk hissediyorum. Tarifi zor bir boşluk, tatsızlık gibi… Derken “tabi ya, bugün hiçbir şey okuyamadım ben, ondan böyle keyifsizim” diye teşhisi koyup, ya dergimin ya da okuduğum kitabın sayfalarını oruçlunun iftarını açması gibi hasretle açıyorum. Allah’ım nasıl da özlemişim, sanki ay geçti aradan.

Okursan cümlelerinden emin olursun

Araştırmalar yapıp tez yazdığı dönemde de eşim, “ne güzel, sen istediğin kitabı okumakta özgürsün, bense hep kendi alanım ile ilgili kitaplar okumak zorundayım” diye hasetle karışık serzenişte bulunurdu arada. Lazım ya, düşünürken düşünürken kendi kendime, “mübarek sanki ben canımın çektiği kitabı mı okudum bunca zaman” diye söylenmiştim.

Evet, daha önce hiç aklıma dank etmemiş nasılsa. Şunun şurasında üç beş seneye kadar ya evlilik ve ailevî meseleler ile alakalı, ya da çocuk terbiyesi ile alakalı kitaplar okudum hep. “İstediğim kitabı okuyor muşum.” Hadi oradan… Millet yığınla külliyat okuyup bitirsin, biz daha yolun başındayız.

Kesin konuşmayı pek sevmem, zira insanız, hata yapmak çok mümkün. Ama bazen üzerinde çokça okuyup kafa yorduğum meselelerde birisi bir şey sorduğunda ihtimal payı olmayan cevaplar verdiğimde kızıyorum kendime. “Ne zannediyorsun kendini? Nasıl bu kadar emin oluyorsun, ya hata ettiysen?” Sonra bir sözü en az üç kere okuyup, dinleyip, işin ehlinden de fikir öğrenip, gözlemleyip ve belki de tecrübe etmeden bu kesinlikte inanarak konuşmayacağıma kani oluyorum.

kitapAblama çocuk ve aile hususundaki bazı kitaplarımı vereli hayli olmuş. Okuyup da bir türlü veremediğini söylediğinde, üzerinden o kadar geçmiş ki unutmuşum bile, “acaba ben bu kitapları okumuş muydum ki?” diye sorduğumda, “Ablası, sen onların hepsini okuduktan sonra verdin bana” demişti de nasıl da sevinç kaplamıştı içimi. Bütün parçaları birleştirdiğimde sonuçta bir konu üzerinde hatırı sayılır oranda okuduysan ve tefekkür ettiysen ancak ondan sonra söylediklerinden emin bir şekilde cümle kurabilme hakkına kavuşuyorsun.

Okuma aşkı engel tanımaz

Hey Allah’ım, nerelerden geldik buraya. Netice-i kelam, kitap okumayı seven ve içerisinde kitap okuma özlemi, aşkı, heyecanı barındıran her kişi, isterse bu evden sorumlu hatun bir kişi olsun, gerekirse tüm lükslerinden feragat edip okumaya vakit ayırabilir. Karşısına çıkan ufak çaplı yıldırma operasyonlarının ve çekemeyen haset sahibi milislerin önünü, mesela grevle ilk celsede kesebilir. Hani şu ceza-i müeyyideden kast olunan tam da budur.

Henüz işin başında acemilikten mütevellit hasıl olan ve bütün gün evde ne yaptığınızın çetelesini tutan müstakbel zevcinize cevap olarak, diğer işleri bir kenara bırakıp şahsın en aciz noktasını kollayıp nişan alabilirsiniz. Bu bizim evde biraz mutfaktan geçiyor. Üç gün yemek yapmama kararı almıştım misal. Ne mi oldu? Eşim üç gün boyunca yumurtanın denenmedik çeşidini bırakmadı; ta ki suratı kızarıp sivilceler çıkmaya başlayana değin. Ben ne mi yaptım? Üç günde üç koca kitabı bitirdim. Bu sebepledir ki “evde bütün gün nasıl kitap okunur”un ne demek olduğunu iyi biliyor eşim.

Sonuç olarak kim bilir hangi kitaptan okuyup okuyup da edindiğim bir takım bilgilerin uygulamaya dönüşü müydü Allahüâlem. Hani çocukluğumuzda sürekli dinlediğimiz bir tanıtım vardı ya, “ödediğiniz her vergi size yol, su, elektrik olarak geri dönecek” diye. Okuduğumuz her kitap günün birinde kim bilir hangi müşkülümüze deva olacak Allah bilir. Ama bizi ferahlatacağı kesin.

 

F.Kebire Gündüz Karaaslan üç okudu bir yazdı