“Ufak Şeyleri Dert Etmeyin” kitap özeti

“Ufak Şeyleri Dert Etmeyin”, gündelik hayat içerisindeki koşuşturmalardan gözden kaçırdığımız, küçük görünen fakat esasında bireysel ve toplumsal anlamda büyük önem taşıyan konular hakkında hazırlanmış bir kişisel gelişim kitabıdır. Tamamına Hap Kitap uygulamasından ulaşabileceğiniz kitabın özet ve ses kayıtlarına dair bilgilendirme içeriğini istifadelerinize sunuyoruz.

“Ufak Şeyleri Dert Etmeyin” kitap özeti

Kitapta insanın zihnini ve davranışlarını olumlu yönde değiştirmeye yönelik ve de günlük yaşamda uygulaması kolay 100 tavsiyede bulunulur. Bu tavsiyelerle yazar; huzurun, mutluluğun, stressiz bir yaşamın anahtarlarını sunmaktadır.

Bizce büyük görünen meseleler, bakış açımızı değiştirdiğimiz andan itibaren ufalmaya başlar. Sıkıntıların da mutlulukların da ana nedeni insanın kendisidir. Olaylara yaklaşımımız, düşünce tarzımız olayların boyutunu doğrudan belirler. Kişi, eğer önyargılarını yıkmayı başarır ve her insanın düşüncelerinin farklı olduğunu kabul ederse hayatın tadına daha çok varacaktır.

Hayat, her zaman istediğimiz gibi gitmeyebilir. Yaptığımız planlar gerçekleşmediğinde dünyanın sonu gelmiş gibi davranmak yerine daha esnek davranarak endişeyi ve stresi azaltabiliriz. Bu şekilde hayat kalitemizin arttığını da görebiliriz.

Kişi, hayatı boyunca yaşadığı ânın kıymetini bilmesi oranında mutluluğu yaşayacaktır. Daha iyisini istemek ânın tadını çıkarmaya engel olmamalıdır. Mutlu ve huzurlu olmak için kocaman dünyada ve uzun/kısa yaşamınızda ancak bir noktayı teşkil edecek ufak şeyleri dert etmeyin.Kitap boyunca anlatılan yöntemler ve yaklaşımlar, insanların yaşamlarında daha mutlu ve huzurlu olmalarını amaçlar. İç huzurunu sağlayan insanlar, doğal olarak dış dünyasını da o gözle görecektir. Böylelikle öfkenin yerini sabır, tahammülsüzlüğün yerini anlayış alacaktır.

Kitapta, bakış açısının her şeyin anahtarı olduğu vurgulanmaktadır. Zamanın geçiciliği gibi kendisinin de geçici olacağının farkında olan insan, hayatını ve davranışlarını bu doğrultuda tasarlayacaktır. İnsanın kendi cenazesine katıldığını hayal etmesi, kederlendiği birçok şeyin aslında ufak şeyler olduğunu fark etmesini sağlayacaktır. Kitapta dünyadaki güzellikleri, sevgileri fark etmek için insanın yaşadığı her ânı son ânıymış gibi yaşaması istenir.

İnsanın elindekinin kıymetini bilmesiyle hayatı da anlam kazanacaktır. Bireylerin beyinlerinde hızla büyüyen olumsuz düşüncelere karşı güçlü bir duruş sergileyerek kendinden uzaklaştırması gerekir. Bu sayede oluşan stres en aza indirilebilir.

Kişi, ânın tadını çıkartarak yaşamalıdır. Ne geçmişin ayaklarında oluşturduğu prangalarla ne de devamlı olarak geleceğe dönük planlarla yaşadığı ânı heba etmelidir. Yaşamımıza öyle ya da böyle dâhil olan insanları irdelemek yerine onların hayatlarımıza olumlu yönde bir şeyler katabileceklerini düşünmeliyiz.

Yaşanılan olayların boyutunu bireyler, düşünce sistemlerinde belirlemektedir. Yani kişi mutluyken çoğu kötü şeyi görmezken yine aynı kişinin mutsuz olduğu zamanlarda dünyaya karşı bakış açısı da oldukça acımasız olacaktır. Bu bilinçle hareket ederek bunlar gibi birçok küçük dokunuşlarla insanlar hayatlarında maruz kaldıkları olumsuzlukları daha kolay bir şekilde aşarak hayatlarını daha yaşanılır hale getirebilirler.

Kitap özetinden bölümler:

Ufak Şeyleri Dert Etmeyin

Ufak sıkıntılara ayırdığınız zamanı ve enerjinizi bunları hatırlamamak için ayırabilirseniz hayatınızın güzel ve huzurlu yanları için daha çok enerjiye sahip olduğunuzu fark edeceksiniz. Eksiklerinize ve kusurlarınıza odaklanmak yerine elinizdekinin kıymetini bilirseniz mükemmeliyetçilikten vazgeçerek hayatın içindeki kusursuzluğu keşfedeceksiniz. İnsanlar, huzurlu ve sakin olunca tembelleşeceklerini düşündükleri için endişe ve rekabet içinde yaşarlar. Bu da hayattan alınacak zevki yok eder. Enerjinizi endişelerinize değil de iç huzurunuza ayırırsanız daha huzurlu bir hayata ve hedeflerinize kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Sizi rahatsız eden düşüncelerinizin beyninizde çığ gibi büyüdüğünü fark edin ve buna engel olmaya çalışın. Yani o an beyninize hücum eden düşünce sistemine “Dur” demeyi bilin. Böylece stresinizi azaltıp olayların çözümünü kolaylaştırırsınız. Hayatınızda yapılması gereken işler, hiçbir zaman bitmeyecektir ve yerine yenileri eklenecektir.  Bu işlere saplanıp kalmak yerine yapılan her eylemden mutluluk çıkarmayı denerseniz hem işleriniz hem hayatınız daha zevkli hâle gelecektir.

Merhamet hissi, kişinin bakış açısını genişletir. Kalbinizi insanlara açarak ve onlara küçük de olsa yardımcı olarak içinizdeki merhamet hissini kuvvetlendirebilirsiniz. İletişim içindeyken sabırsız davranıp karşınızdakinin sözünü kesmeye veya cümlesini tamamlamaya çalıştığınızda iletişiminizde gerginlik ve kopukluk olacaktır. Bu da sizi ve karşınızdakini huzursuz edecektir. Bu yüzden hiç kimsenin sözünün tamamlayıcısı olmayın. İletişim kurduğumuz kişinin cümlesini bitirmesini beklemek ve sıranın bize gelmesi için dinlemek yerine; düşüncesini dinlemekten memnuniyet duyarsak hem ekstra bir enerji harcamamış oluruz hem de kaliteli iletişimlerimiz olur.

İyiliklerinizi karşılık beklemeden yapın ve başkalarına anlatıp iyiliğinizden alacağınız tadı bölüşmeyin. Bırakın, yapmış olduğunuz iyiliğin bütün hazzı sizin olsun. İlgi odağı olmaktan vazgeçmeyi başardığınızda göreceksiniz ki başka insanların mutluluklarından ve zaferlerinden de mutlu olunabiliyormuş. Ve bunun yaşatmış olduğu huzurun da tadına varmış olacaksınız.

Geçmişimizin ve geleceğimizin etkisinde kalarak bugün mutsuz bireyler olmaktayız. Kendimizi devamlı olarak geleceğe hazırlamaktan ötürü kaçan zamanın ve mutlulukların farkına varamayız. Bırakın dünü ve bugünü, sadece içinde bulunduğunuz ânı yaşamayı öğrenin.

Mutlu Olmak Haklı Olmaktan Daha İyidir

Hayatınıza giren insanların size neler öğretmeye çalıştıklarını görün. Eğer bunu başarırsanız onlardan daha az rahatsız olur ve onlara daha az kızarsınız. Size yapılanlara “Neden yapıyorlar?”  diye değil de “Bana ne öğretmeye çalışıyorlar?” diye bakın. Kişilere böyle bakarsanız sakinleşmek daha kolay olacaktır.

Devamlı haklı olduğumuzu savunmak, büyük bir enerji gerektirir üstelik insanlarla olan ilişkileri de zedeler. Karşınızdakini düzeltmekten vazgeçin. Her zaman sizin dediğiniz olmak zorunda değil. Bırakın karşınızdaki de haklılığın tadını çıkarsın. Sizde bu sayede egonuza değil de karşıdakinin mutluluğuna eşlik etmenin zevkini yaşayın.

Sabır göstermeyi öğrendiğinizde etrafınızda dönen olayları olduğu gibi kabul etmeye başlayacaksınız. Sabırsızlığınızın hayatınıza getirdiği sinir ve öfkenin yerine sabır, size kabullenmeyi bu sayede de iç huzuru öğretir. Karşınızdaki insanların davranışlarında masumiyet yönünü fark etmenizi de bu sabra borçlu olacaksınız.

Kırgınlıklarımızda veya kızgınlıklarımızda ilk adımı, hep karşıdan beklememeliyiz. Eğer haklı olduğunuzu düşünüp ilk adımı karşıdan beklemeye başlarsanız uzun süren huzursuzluklarınız olur. Mutlu olmanın haklı olmaktan daha önemli olduğunu bilin. Karşınızdakine sevgi elini uzattığınızda onlardan daha sevecen tavırlar göreceksiniz. Bu tavrı göstermeseler bile siz, kendi huzurlu dünyanız için atmış olduğunuz adımın sizi mutlu ettiğini göreceksiniz.

Başınıza gelen olayların zamanını geriye götürün ve “Geçmişte başıma gelseydi şu an buna kederlenir miydim veya şu an hayatımı olumsuz etkiler miydi?” diye kendinize sorun. Çoğu zaman alacağınız “hayır” cevabıyla şu an başınıza gelen olayın önemsizliğini fark edeceksiniz. Böylelikle onun kızgınlığına, üzüntüsüne ayıracağınız enerjinizi daha anlamlı şeylerde kullanabilirsiniz.

Hayatın âdil olmadığını düşünmek, kendimize ve çevremize acımamıza neden olur. Bu da bizi daima mutsuz eder. Bunun aksine hayatın adaletsiz olduğunu kabul ettiğinizde kendinize acımaktan vazgeçtiğinizi ve elinizde olanlarla en iyisini yapmaya çalıştığınızı göreceksiniz.

Sürekli bir şeylerle meşgul oluyoruz ve o meşguliyetlerimiz sırasında bile sonraki adımı planlıyoruz. Zihnimizin de nefes almaya ihtiyacı olduğunu unutmayın ve birkaç dakikalığına da olsa hiç bir şey yapmadan durun. Bırakın canınız sıkılsın! Zamanla gevşediğinizi, rahatladığınızı fark edeceksiniz. Kendinize ayıracağınız birkaç dakikalık sessizlik, hayatınıza canlılık ve huzur getirecektir. Yalnız kaldığınız bu süre, günün karmaşasını ve gürültüsünü en aza indirecektir.

Zihnini Serbest Bırak

Kendi cenazenize katıldığınızı hayal ederek hayatınızda fazlasıyla yer eden ufak sıkıntılarınızın çok da önemli olmadığını öğrenebilirsiniz. Ayrıca kendinizin cenazesinde olma fikri, hayatınızı sorgulamanıza ve önceliklerinizi hatırlamanıza olanak sağlayan iyi bir uyarıcı olacaktır. Ölüm fikri yani kişinin kendini ölmüş olarak düşünmesi, kişinin yaşamı boyunca gerçekleştirdiği veya ertelediği konuları gözden geçirmesine yardımcı olacaktır.

Genel olarak insanlarda hayatı acilen yaşama fikri hâkimdir. Ancak içinde yaşadığımız hayatın, sanıldığının aksine acele edilecek bir yanı yoktur. Çünkü kişiler, acil olarak atfettikleri birçok konuyu yetiştirmek için çabalarken hayatı, ellerinden kaçırdıklarını fark etmezler. Hayatın her alanında aciliyet algısı oluşturmakta ve elimizden kayan zamanın neşesini kaçırmaktayız. Eğer huzur istiyorsak öncelikle işlerimize aciliyet atfetmekten vazgeçerek işe başlayabiliriz. Bireyler, hayatı keskin çizgilerle belirtilen kuralların geçerli olduğu bir platforma çevirmektedir. Bu bağlamda da hedeflerini haddinden fazla önemli görerek kendilerini, mutlu edecek küçük eğlenceleri bile yok etmektedirler. Hayatın acil olmadığını kişilerin kendilerine hatırlatması daha eğlenceli, daha mutlu bir yaşama kapı açacaktır.

Zihninizin arka planını muhatabı olduğunuz sorunla meşgul ederseniz hem aktif olarak düşünmediğiniz için strese girmezsiniz hem de çözüme ulaşabilirsiniz. Negatif algılar beynimize hükmetmeye başladığında kaybedeceğimiz ilk özelliğimiz, minnettarlığımız olacaktır. Ve hissettiğimiz sevgi, yerini kızgınlığa bırakacaktır. Bu yüzden şükretmeyi ve teşekkür etmeyi gündelik hayatımıza dâhil edersek günümüzün huzurlu geçmesine imkân tanımış oluruz.

Yabancılara davranış şekliyle kişinin mutluluğu arasında doğru bir orantı vardır. Şöyle ki tanımadığınız bir insana saygıyla yaklaşıp göz teması kurarsanız o zaman insanlarla benzer olduğunuzu görecek ve onların içindeki masumiyeti keşfedeceksiniz. Kendimizi anlatmadan önce karşımızdakini anlamaya, ne söylemek istediğini öğrenmeye çalışırsak iletişimimiz, sağlam temeller üzerine kurulur ve anlaşılmazlık hissinin verdiği öfkenin yerini zamanla şefkat duygusu alır.

Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını indirebilirsiniz.

YORUM EKLE