Giriş
Türkiye’de ilk kez 1975 yılında basılan “Küçük Kara Balık”, kitapları birçok dile çevrilen İranlı yazar Samed Behrengi’nin en ünlü eserlerinden biridir. Yazar, bu eseriyle gölden çıkıp büyük denizlere ulaşmak isteyen küçük kara bir balığın gözünden kendimizi ve dünyayı sorgulamamızı sağlıyor.
“Küçük Kara Balık”, çocuklar için yazılan bir masal kitabı olmanın ötesinde; adaleti, eşitliği, özgürlüğü, binbir farklı rengi binbir farklı biçimde yaşayabilmeyi anlatıyor. Bununla birlikte kalıplaşmış düşünceleri, dogmaları sorgulamayı ve tek gerçekliğin insanın anlamlı yaşaması olduğunu vurguluyor. Yapıtta özgürlük ve hayallerinin peşinden gitme konusu somut yaşam durumlarıyla ortaya konuluyor. Seçilen ortamlar da beş duyunun devindirildiği detaylı betimlemeler ve ön adlarla okura sunuluyor. Bu sayede okurun zihninde su altı dünyasına ilişkin canlı bir duygu oluşuyor.
Hayatı yalnızca yemek, uyumak ve dünya sandığı küçücük gölde yaşamak olarak görmeyen cesur Küçük Kara Balık’ın hikâyesi her ne kadar bir çocuk kitabı formatında hazırlanmış olsa da aslında tüm yetişkinlere ders veren bir alegori niteliği taşıyor.
Kitap özetinden bölümler:
Irmağın Sonu
Yaşlı balık, yaşadıkları denizin derinliklerinde on iki bin çocuğa ve torununa masal anlatıyordu:
Bir zamanlar annesiyle birlikte, kayalık bir dağdan çıkan ve vadi boyunca akan bir derede yaşayan küçük, kara bir balık varmış. Küçük Kara Balık ve annesinin evi, çatısı yosunlarla kaplanmış siyah bir taşın arkasındaymış. Anne oğul geceleri bu yosunların altında uyuyorlarmış. Küçük balığın en büyük özlemiyse evlerinden ay ışığını görebilmekmiş. Ay ışığı merakının yanı sıra yaşadıkları derenin ucunun nereye vardığını, dışarıda nasıl bir dünya olduğunu, başka hangi canlıların yaşadığını merak edermiş.
O annesinin bıraktığı on bin yumurtadan hayatta kalan tek yavruymuş. Anne oğul tüm gün birbirlerinin peşine düşer, bazen öbür balıkların arasına karışır, küçücük bir alanda hızlı hızlı dolaşır dururlarmış. Küçük Kara Balık bu sırada bile çevresini o kadar çok incelermiş ki annesi bazen onun hasta olduğunu düşünürmüş.
Birbirinin aynı günler birbirini kovalarken anne balık son zamanlarda Küçük Kara Balık’ın çok az konuştuğunu ve düşünceli bir ruh hâli içinde olduğunu fark etmiş. Anne balık yavrusunun keyifsiz hâline üzülürken bir yandan da bunun geçici bir durum olduğunu ve yavrusunun yakında iyileşeceğini düşünüyormuş. Ancak Küçük Kara Balık’ın derdi gelip geçici bir dert değilmiş. Derdini daha fazla içinde tutamayacağını anlayan Küçük Kara Balık, bir sabah erkenden annesini uyandırmış ve onunla önemli bir konuyu konuşması gerektiğini söylemiş.
Anne balık, saatin henüz çok erken olduğunu daha sonra hatta isterse dolaşmaya çıkabileceklerini ve bu sırada da konuşabileceklerini söylese de Kara Balık kabul etmemiş. Annesine, “Böyle amaçsızca yüzmekten bıktım. Başka yerlerde neler olduğunu görmek, yaşadığımız bu ırmağın nereye kadar gittiğini öğrenmek istiyorum. Lütfen bu düşünceleri kafama bir başkasının soktuğunu sanma. Çünkü uzun zamandır bu konu üzerine düşünüyorum. Arkadaşlarımdan da bazı şeyler öğrendim elbette; örneğin, bir balığın yaşlanınca hayatımı boşa geçirdim diye yakındığını biliyorum. Bende aynı duruma düşmemek için yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum. Bütün gece gözüme uyku girmedi, sabaha kadar düşündüm ve sonunda gidip ırmağın sonunu bulmaya karar verdim.” demiş.
Anne balık gülümseyerek, kendisinin de çocukken böyle meraklarının olduğunu, ırmakların bir başının ya da sonunun olmadığını öylece akıp durduklarını ve hiçbir yere varmadıklarını söylemiş. İşte hepsi bu.” demiş. Küçük Kara Balık, annesinin söylediklerine her şeyin bir sonu olmalı, diyerek itiraz etmiş ve eklemiş; neticede gecenin, gündüzün, ayın, günün, yılın da bir sonu var değil mi?
Küçük Kara Balık’ın bu söyledikleri karşısında şaşıran Anne balık, böyle büyük laflar etmeyi bırakması ve günlük rutinleri olan gezintiye çıkmaları gerektiğini belirtmiş. Ancak yavrusunu buna ikna etmesi artık mümkün değilmiş. Çünkü Kara Balık; yollara düşmek, yeni yerler görmek ve dünyada neler olup bittiğini öğrenmek konusunda çok kararlıymış.
Hem annesi hem komşuları hem de derede yaşayan diğer balıklar onun bu düşüncesiyle önce alay etmişler; ardından yaşadıkları dereden ayrılırsa bir daha geri dönemeyeceğini, başına çok kötü şeyler geleceğini söyleyerek onu vazgeçirmeye çalışmışlar. Ancak Küçük Kara Balık, annesinin yalvarışlarına ve komşularının ikna çabalarına rağmen bu kararından dönmek niyetinde değildi. Artık onlara diyecek sözü de kalmamıştı. Yola çıkma vakti gelmişti.
Kurbağa
Küçük Kara Balık, onu yolcu etmek isteyen birkaç arkadaşıyla birlikte çağlayanın başına geldiğinde “Dostlarım, görüşmek üzere! Beni sakın unutmayın!” demiş. Arkadaşları, onu asla unutamayacaklarını çünkü söyledikleriyle onları da uyandırdığını ve önceden hiç düşünmedikleri konular üzerine kafa yormalarını sağladığını belirmişler. Sonra hep bir ağızdan “Görüşmek üzere bilgili ve yürekli dostumuz.” diyerek onu uğurlamışlar. Bu uğurlamanın ardından Küçük Kara Balık çağlayandan atlayıp bir su birikintisine düşmüş.
Hızla suya düşen Kara Balık önce bir telaşlanmış ardından yüzerek su birikintisini keşfe koyulmuş. O zamana kadar böylesine büyük bir su birikintisi görmemişti. Etrafta yumurtasından yeni çıkmış olduğu anlaşılan binlerce kurbağa yavrusu vardı. Yavrular onlara şaşkınlıkla bakan küçük balığı görünce onunla alay etmeye başlamışlar:
- Aaaa, şunun hâline bakın! Ne biçim bir yaratıksın sen böyle?
Balık, kurbağaların bu alaycı tavrı karşısında onlardan terbiyelerini bozmamalarını isteyip isimlerini söylerlerse tanışıp arkadaş olabileceklerini belirtmiş. Ancak kurbağalar öylesine kendilerini beğenmiş öylesine küstahmışlar ki Küçük Kara Balığın bu ricasına, “Biz soylu sopluyuz, dünyada bizden güzeli yoktur, senin gibi kılıksız ve rüküş değiliz.” diyerek karşılık vermişler.
Duydukları karşısında hayal kırıklığına uğrayan balık onlara “Sizlerin bu denli kendini beğenmiş olabileceğini ummazdım. Ancak yine de sizleri affediyorum. Çünkü bu tavrınızın cahilliğinizden kaynaklandığını biliyorum.” demiş. Yavru kurbağalar söylenilenler karşısında hep bir ağızdan biz cahil miyiz yani, diye sormuşlar. Küçük Kara Balık eğer cahil olmasalardı dünyadaki her şeyin kendine göre bir güzelliği olduğunu bileceklerini söylemiş.
Küçük balığın söyledikleri karşısında sinirlenen yavrular, tüm gün dünyayı dolaştıklarını ama kendilerinden başka kimseyi görmediklerini belirtmişler. Küçük Kara Balık, içinde bulundukları su birikintisinden dışarı çıkmayan bu yavruların nasıl dünyayı dolaşmaktan bahsettiklerini sormuş. Yavru kurbağalar bu balığın aklını oynattığını düşünmüş ve yaşadıkları su birikintisinin dışında bir dünyanın olduğuna inanmamışlar. Ardından onunla alay etmeye devam etmişler.
Yavruların bu tavrı karşısında Küçük Kara Balık onları kendi hâllerine bırakıp yoluna devam etmenin daha doğru olacağını düşünmüş. Tam yola koyulacağı sırada anne kurbağa ile konuşmak gelmiş aklına. Yavrulara annelerinin nerede olduğunu sorduğunu duyan anne kurbağa çıkagelmiş ve Küçük Kara Balık’a:
- “Seni soysuz yaratık! Çocuklarımın kafasını karıştırmayı bırak. Ben, dünyanın bu su birikintisinden ibaret olduğunu bilecek kadar uzun yaşadım. O yüzden hadi şimdi işine git, çocuklarımı da rahat bırak!” demiş.
Yengeç
Küçük balık anne kurbağanın bu sitemine karşılık yaşadığının yüz katı daha yaşasan da yine aynı cahil kurbağa olarak kalacaksın, demiş ve yoluna devam etmiş.
Küçük Kara Balık kıvrım kıvrım bir derede yol alırken kumların üzerinde yakaladığı kurbağayı yiyen iri bir yengece rastlamış. Yengeçten korkmasına rağmen ona selam vermeyi ihmal etmemiş. Küçük balığın selamı karşısında yengeç ters bir bakış atmış ve ne terbiyeli bir balıksın, yaklaş bakalım küçüğüm, demiş. Küçük balık, dünyayı dolaşmaya gidiyorum ve sizin avınız olmaya hiç niyetim yok diye karşılık vermiş.
Yengeç onun neden bu kadar korkak ve kötümser olduğunu sormuş. Kara balık ise kötümser olmadığını sadece gözünün gördüğünü ve aklından geçeni dile getirdiğini söylemiş. Yengeç meraklı bir tavırla söyle bakalım gözün ne gördü aklından ne geçti, demiş. Balık, lafı dolandırıp durma amacını görebiliyorum, demiş.
Yengeç tüm sevecenliğiyle, kurbağayı kastediyorsan yanılıyorsun. Kurbağalarla aram pekiyi değildir bu yüzden de onları avlarım. Çünkü onlar akılları sıra dünyadaki tek varlığın kendileri olduğunu sanırlar. Ben de onları avlayarak onlara dünyanın kimin elinde olduğunu göstermek istiyorum. Bu yüzden korkmana gerek yok seni avlama niyetinde değilim, diye belirtmiş.
Sözlerini bitiren yengeç yampiri yampiri Küçük Kara Balık’a doğru yürümeye başlamış. Onun yürüyüşünü gören Kara Balık kendini tutamayıp kahkaha atmış ve daha düzgün yürümeyi bilmiyorsun dünyanın kimin elinde olduğunu nereden bileceksin, demiş. Derken suyun üzerine bir gölge düşmüş ve kuvvetli bir darbe yengeci kumlara gömmüş. Ne olduğunu anlayamayan balık, yukarı bakınca bir çobanın su kenarında durmuş onlara baktığını ve su içmek isteyen koyun ve keçilerin suya eğildiğini görmüş.
Sonuç
Küçük Kara Balık masalı ile ortaya çıkan temaların; güç, başarı, hazcılık, güvenlik, öz yönelim, evrenselcilik, iyilikseverlik, uyum, geleneksellik olduğu ve bu temalarda en çok vurgulanan değerlerin merak duyabilmek, kendi amaçlarını seçebilmek, özgür olmak, açık sözlülük, cesur olmak, anlamlı bir hayat ve kibarlık olduğu görülmektedir.
Ayrıca masalda toplumsal düzenin sürmesini istemek, itaatkâr olmak, hayatın verdiklerini kabullenmek, geleneklere bağlı olmak, otorite sahibi olmak ve sosyal güç sahibi olmak gibi değerlerin desteklenmediği de anlaşılmaktadır.
Temelinde özgürlük ve kararlılık düşüncelerine değinen eser, standart yaşamların içerisinde hayatın farklı akıntılarının da var olacağını, bunun biraz cesaret ve merak ile bulunabileceğini anlatıyor. Samed Behrengi’nin bu masal ile amacı Küçük Kara Balık’ın sadece denize ulaşıp ulaşmadığını öğrenmemizi sağlamak değil, bütün bu yolculuk boyunca nelerle karşılaştığını, nelere göğüs gerdiğini bizlere göstermek.
Küçük Kara Balık, özellikle ilkokul düzeyindeki çocuklara değer eğitiminin ve değer sınıflaması içinde yer alan öz yönelim, iyilikseverlik gibi değerlerin kazandırılmasına yönelik çalışmalarda kullanılabilecek nitelikte bir eser.
Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını ücretsiz indirebilirsiniz.