Hayvan Çiftliği kitap özeti ve Hayvan Çiftliği özet kısa ve uzun PDF

Hayvan Çiftliği kitap özeti... 1940’lardaki “reel sosyalizm”in işleyişini eleştiren bu kitap; Orwell’ın peri masalı tadında kaleme aldığı ancak sonu itibariyle acı gerçekleri haykırdığı çok başarılı bir “yergi” romanıdır. Tamamına Hap Kitap uygulamasından ulaşabileceğiniz kitabın özet ve ses kayıtlarına dair bilgilendirme içeriğini istifadelerinize sunuyoruz.

Hayvan Çiftliği kitap özeti ve Hayvan Çiftliği özet kısa ve uzun PDF

Hayvan Çiftliği kitap özeti veya Hayvan Çiftliği özet kısa - uzun PDF formatında arayanlardan biriyseniz doğru adrestesiniz. İşte dünyanın en çok okunan kitapları arasında yer alan George Orwell'ın Hayvan Çiftliği kitabının özeti:

HAYVAN ÇİFTLİĞİ KİTAP ÖZETİ

Giriş

Hayvan Çiftliği kitap özetiHayvan Çiftliği, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde Batı dünyası ile Sovyetler Birliği arasında kurulan gergin uzlaşmanın yaşandığı bir dönem olan Soğuk Savaş günlerinde İngiliz istihbaratının talebiyle yazılmıştır. (1945) Bundan sonra verem hastalığına tutulan yazarın, Londra’da tedavi gördüğü hastanede 1949 yılında yayımlanmış ikinci eseri, Bindokuzyüzseksendört ile bu eser, dünya edebiyatı tarihinde birer klasik niteliğindedir. 1940’lardaki “reel sosyalizm”in işleyişini eleştiren kitap; Orwell’ın peri masalı tadında kaleme aldığı ancak sonu itibariyle acı gerçekleri haykırdığı çok başarılı bir “yergi” romanıdır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, emeklerini sömüren insanlara karşı bir ayaklanma başlatarak yönetimi ele geçiriyor ve çiftliği; eşitlik, adalet, yalın bir mutluluk ve barış içinde nizam esaslarına dayanan yedi yasaya göre yönetmeye başlıyorlar. İçlerinden görece daha zeki olan domuzlar, lider bir gurup olarak hükmetmeye başlayınca Ayaklanma’nın temel düsturlarını tamamen saptırıyorlar ve adım adım insanlardan daha acımasız bir diktatörlük kuruyorlar. Kitabın başlarında; “Bütün hayvanlar eşittir” diyen Koca Reis’in bu sözünün kitabın sonuna doğru: “Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir” boyutuna nasıl evrildiğini okurken aynı zamanda Orwell’ın tipik bir İngiliz aydınından çok farklı olarak kurgulanan sistemleri nasıl hakkaniyetli okuduğuna ve aynı ustalıkla yergi türünün başyapıtlarından birini nasıl dünya edebiyatına kazandırdığına şahitlik ediyoruz.Genel olarak Bay Jones adlı çiftlik sahibinin çiftliğinde Napoléon adlı bir domuz liderliğinde örgütlenen hayvanların, insanlara karşı direnişini konu alan eserde, olaylar çok ilginç bir seyirle devam ediyor. Tüm hayvanların eşitliği mottosu ve kapitalizmi devirmek amacıyla yola çıkılan direnişte, yönetimi ele geçiren domuzların lideri Napoléon’un Stalin’i temsil etmek üzere kurgulandığını anlıyoruz. Öte yandan ilerleyen zamanlarda çevre çiftliklerden kapitalist İngiltere’yi temsil eden Bay Pilkington ile Nazi Almanyası’nı temsil eden Bay Frederick ile işbirliği yapması, sistemin sert bir eleştirisi niteliğindedir. İşler o kadar akıl almaz bir boyutta ilerliyor ki kitabın sonunda insanlarla domuzları, aynı masanın etrafında tamamen birbirlerine benzemiş suretlerle zaferlerini kutlarken buluyoruz.

Kitap özetinden bölümler:

Çiftlik Sakinleri ve Koca Reis’in Konuşması

Beylik Çiftliği’nin sahibi Bay Jones, her gece yaptığı rutin kontrollerinden sonra evine doğru yönelmiş ve uzun gece uykusuna dalmak üzere kapıları sıkıca kapatmıştı. Ortalık sessizleşince çiftlikte o gece yapılması kararlaştırılan toplantının telaşlı koşturması başladı. Koca Reis adında geçmişte ödüller kazanmış ve yaşı, konumu itibariyle hayvanların oldukça saygı duyduğu erkek domuz, herkesin toplanmasını ve gördüğü önemli bir rüyayı anlatacağını duyurmuştu. Zifiri karanlığın ortasında sallanan fenerin altında, samanlığın köşesindeki yükseltinin tepesine kurulduğunda hayvanlar da yavaş yavaş yerlerini almaya başladılar. Katılımcılardan ilk gelenler Bluebell, Jessie ve Pincher adlı köpekler oldu. Daha sonra sırasıyla pencere önlerine tüneyen tavuklar, çatı kirişlerine konan güvercinler, domuzlar, koyunlar ve inekler yerlerini aldılar. Neredeyse iki metre yüksekliğindeki çok iri bir beygir olan Boxer ile dört tane tay doğurmuş olan anaç kısrak Clover’ın heybetli girişinin ardından beyaz keçi Muriel ile Benjamin adlı huysuz ama çiftliğin en yaşlısı olan eşek de giriş yaptılar. En son Bay Jones’un arabasını çeken beyaz kısrak Mollie’nin ağzında kesmeşekeri ile süzülerek içeri girmesiyle takım tamamlanmış oldu.

Koca Reis konuşmasına insanlık ve hayvanların tarihini özetleyerek ve ortak yaşamın hiyerarşisini anlatarak başladı. Seçtiği kelimeler ve anlatım tarzı açısından hayvanlar üzerindeki etkisi hemen fark ediliyordu. İnsanın üretmeden tüketen tek yaratık olduğunu ve doğanın bütün nimetlerini kendisine ayırarak diğer varlıklara hayat hakkı tanımadığını uzun uzun ifade etti. Hayvanların başına gelen tüm kötülüklerin, insanın zorbalığından kaynaklandığını ve emeklerini sömüren bu varlığın kesin olarak ortadan kaldırılması gerektiğinden bahsetti. Neticede “yoldaşlar” şeklinde ifade ettiği tüm hayvanların, hangi türden olursa olsun eşit olduğunu ve açık bir düşman olarak insanoğluna karşı birleşmenin zaruri olduğunu vurguladı.

İnsana karşı kararlılıkla verilecek bir mücadeleden sonra er ya da geç gelecek olan zaferi haber veren rüyasından söz etti. Annesi ve birkaç dişi domuzun çocukluğunda ona öğretmiş oldukları çok eski çağlardan miras olan bir ezgiyi yeniden duymuş ve bütün dizelerini hatırlamıştı. İngiltere’nin Hayvanları adlı bu ezgi, insanların hayvanlara uyguladığı zulmün ebedi olmadığını ve bir gün muhakkak sona ereceğini, sonrasında da herkesin eşit ve özgür olarak yaşayacağı mutlu günleri haber veriyordu. Fakat burada Koca Reis, hayvanları, bu mücadeleyi yürütürken insana benzemekten özellikle menediyordu. Giyinmek, içki ve sigara içmek, bir evde yaşayıp bir masada yemek yemek, parayla uğraşıp ticaret yapmak gibi bütün alışkanlıklardan katiyen uzak durulması, hiçbir hayvanın bir diğerine zorbalık etmemesi; altını çizdiği çok mühim başlıklar olarak zihinlere kazındı.

Büyük Ayaklanma

Büyük toplantıdan tam üç gün sonra Koca Reis uykusunda huzur içinde öldü. Onun öğretileri ve konuşması hayvanlar üzerinde o kadar etkili olmuştu ki sonraki üç ay boyunca hayvanlar, yaşadıkları aydınlanma ile örgütlenmenin yollarını aradılar. Bu işte başı çekenler doğal olarak, hayvanların en zekileri diye bilinen domuzlar oldu. Bay Jones’un satmak için yetiştirdiği iki erkek domuzdan Napoléon iri kıyım, az konuşan ve sert mizaçlı bir Berkshire’dı. Snowball ise daha canlı, ağzı laf yapan ve yetenekli bir domuzdu. Fakat hakkında “karayı ak, akı kara yapar” diye bilinen; en etkileyici ve ünlü olan hiç şüphesiz Squealer idi. Bu üçü haftalarca kafa yorarak Koca Reis’in düşüncelerini “Animalizm” adında bir öğretiye dönüştürmüşlerdi.

İlk etapta hayvanları örgütlemek ve temel prensipler konusunda ikna etmek pek kolay olmadı. Bazı hayvanlar “Efendimiz” dedikleri Bay Jones’a bağlılıklarını, kendilerini yıllarca beslediği için vefalarını dile getiriyorlardı. Kimileri ayaklanmanın başarıya ulaşacağından şüphe ediyor, kimileri de öldükten sonra zaferin ne anlamı olacağını sorguluyordu. Fakat hiç şüphesiz itirazların en ahmakçası Mollie’den gelmişti. Kendisi ayaklanmadan sonra şeker bulup bulamayacağını merak ediyordu. Snowball, kesin bir şekilde çiftlikte bundan sonra şeker pancarı üretilmeyeceğini söyleyip konuyu kapattı.

Evcil kuzgun Moses’ın yaydığı asılsız haberlere ve hayvanların aklını çelen Balbadem Diyarı konusundaki masallarına rağmen en sadık ve özverili olanlar kuşkusuz iki araba atı; Boxer ile Clover’dı. Domuzların liderliğini kabul ettikten sonra sorgusuz sualsiz tüm emirlere itaat ederek üstün bir çaba ve gayretle gizli toplantılarda alınan kararları hayvanlara aktarıyorlar ve İngiltere’nin Hayvanları’nı yüksek perdeden bir bağlılıkla seslendiriyorlardı.

Haziran geldiğinde iyice bakımsız bir hâle gelen çiftlikte Bay Jones, son zamanlarda işlerinin kötüye gitmesinden ve işçilerin işleri savsaklamasından duyduğu üzüntüyle kötü günler geçiriyordu. Bir Cumartesi günü her zaman gittiği meyhanede körkütük sarhoş olunca dönüşü, Pazar öğleden sonrayı buldu. O gün işçiler erkenden ineklerin sütünü sağmışlar ancak yemlerini vermeden tavşan avlamaya gitmişlerdi. Akşam olduğunda hâlâ aç olan hayvanlar sonunda dayanamayıp isyan ettiler. Ambarın kapısını kırıp yem torbalarına daldıklarında Bay Jones, gürültüyü duyup dört işçisiyle birlikte ambara koştu ancak durumu yanlış anlayıp onları kırbaçlamaya başlayınca ayaklanma için bütün koşullar oluşmuş bulunuyordu. Bütün hayvanlar zaten öteden beri hazırlandıkları bu sahne karşısında dört koldan adamlara saldırdılar ve onları çiftliğin bitimindeki bayıra kadar kovaladılar. Daha önce hiç böyle bir direnişle karşılaşmamış olan Bay Jones ve adamları dehşet içinde çiftliği terk ettiler ve ayaklanma başarıyla sonuçlanmış oldu. Onları evin penceresinden izleyen Bayan Jones da birkaç parça eşyasını ve Moses’ı alarak arka kapıdan sıvıştı; böylece Beylik Çiftlik tamamiyle hayvanların hâkimiyetine geçti.

Yeni Düzen: Hayvan Cumhuriyeti

İşlerin nasıl böyle hızlı ve yolunda gittiğine inanamayan hayvanlar, bir süre zafer çığlıklarıyla hoplayıp zıplamaya ve hep bir ağızdan kutsal marşları olan İngiltere’nin Hayvanları’nı söylemeye devam ettiler. Hep birlikte kol kola çiftliği köşe bucak kontrol ederek Jones’a ait bütün izleri silmek için bir temizlik hareketine giriştiler. Ahırların bitişiğindeki hayvanları ehlileştirmek için kullanılan bütün malzemeler; gemler, koşum takımları, burun halkaları, köpek zincirleri, onur kırıcı yem torbaları, kamçılar, yularlar, kıyıcı bıçaklar ve daha pek çok şey çiftliğin ortasında yakılan ateşin alevleriyle kül olup gitti.

Ardından Bay Jones’un karargâhı olan evine giderek içeride insan yaşamına dair görkemi yakından gözlediler; kuştüyü şilteli yataklar, aynalar, duvarlardaki tablolar, rahat koltuklar, giysilerle dolu gardroplar, mutfaktaki bira fıçıları, ağzına kadar dolu buzdolabı ve daha birçok şeyden katî surette uzak durmaları gerektiğine kanaat getirdiler. Bay Jones’un evi karar birliğiyle ibretlik bir müze olarak korunacaktı. Evden çıkar çıkmaz anayola bakan çiftlik kapısındaki “Beylik Çiftlik” tabelasını indirerek yerine aralarında okuma yazma bilen iki domuzdan biri olan Snowball’un yazdığı “Hayvan Çiftliği” tabelasını astılar.

Bundan sonra domuzların geliştirdiği hayvancılığın temel ilkelerini özetleyen Yedi Emir tabelanın altındaki katran kaplı duvara okunacak şekilde açık bir şekilde yazıldı:

1. İki ayak üzerinde yürüyen herkesi düşman bileceksin.

2. Dört ayak üzerinde yürüyen ve kanatları olan herkesi dost bileceksin.

3. Hiçbir hayvan kıyafet giymeyecek.

4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.

5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.

6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.

7. Bütün hayvanlar eşittir.

Bütün hayvanlar bu Yedi Emir’i ezberlemeye koyulurken ineklerin iki gündür sağılmadıkları için gergin oldukları fark edildi. Domuzlar ön ayakları bu işe uygun olduğundan ustalıkla inekleri sağdılar ve arkasından Napoléon’un emriyle Snowball önderliğinde o yılki hasadı kaldırmak üzere tarlaya yollandılar. Fakat geldiklerinde süt kovalarının tamamen boşalmış olduğunu gördüler.  Bundan sonra hasadı kaldırmak için aylarca canla başla çalışıp insanların yaptığından çok daha bereketli bir iş çıkardıklarını görünce kendileriyle haklı olarak gurur duydular. Her ne kadar tarım aletleri onlara uygun üretilmemiş ve domuzlar da işlere hiç el sürmeyip sadece yönetim kademesinde yer almış olsalar da asalak insanlar, emeklerini sömüremediği için mutlu hissediyorlardı. Aralarında hakkaniyetli ve eşitlikçi bir düzen ikame etmişlerdi. Fakat hiç şüphe yok ki en büyük alkışı Boxer, hak ediyordu. Hiç şikâyet etmeden üç beygir gücünde durmaksızın çalışan bu hayvan, kimin neye ihtiyacı olursa imdadına yetişiyor ve tek başına her türlü zorluğun üstesinden geliyordu.

Pazar günleri dinlenme günü olarak tayin edilmiş fakat haftalık olağan toplantılar asla aksatılmamıştı. Snowball’un keşfiyle yeşil bir çuhanın üstüne işlenmiş toynak ve boynuz resmi taşıyan bayrak, kutsal marş eşliğinde göndere çekiliyor ve arkasından alınması gereken kararlar, hararetli tartışmalarla sonuca bağlanıyordu. Bu toplantılarda iki lider domuz asla anlaşamıyor yine de her durumu diğer bütün hayvanlara hatiplik marifetiyle kabul ettiriyorlardı. Bu kararlardan biri de toplanan tüm elmaların domuzların hizmetine sunulmasıydı.

Öteki hayvanlar üzerindeki tesiri tartışılmaz olan Squelar durumu; sütlerde olduğu gibi elmaların da domuz sağlığı için vazgeçilmez olduğu şeklinde açıkladı. Beyin takımı olan domuzların zihinsel kabiliyetlerini korumaları için bu türlü beslenmenin kaçınılmaz olduğuna herkesi öyle bir inandırdı ki domuzlar dışında hiç kimse bir daha süt kovalarına ve olgunlaşmış elmalara dokunamadı.


Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını ücretsiz indirebilirsiniz.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Emirhan ASLAN
Emirhan ASLAN - 6 ay Önce

Çok güzel bir roman