Gerçek Özgürlük kitap özeti

Doğan Cüceloğlu’nun “Gerçek Özgürlük” adlı eseri; üniversite öğrencisi Timur, sevdiği kız Nesrin ve emekli psikoloji profesörü Yakup Bey etrafında kurgulanan, içinde geçen kavramlar ve tanımlar itibariyle psikoloji türüne ilgi duyan herkesin okuması gereken öğretici bir eserdir. Tamamına Hap Kitap uygulamasından ulaşabileceğiniz kitabın özet ve ses kayıtlarına dair bilgilendirme içeriğini istifadelerinize sunuyoruz.

Gerçek Özgürlük kitap özeti

Gerçek Özgürlük kitap özetiGiriş

Yazar Doğan Cüceloğlu, “İyi Düşün Doğru Karar Ver” adlı kitabından hareketle yeni bir bakış açışı içerisinde bu eseri kaleme almıştır.

Doğan Cüceloğlu’nun “Gerçek Özgürlük” adlı eseri; üniversite öğrencisi Timur, sevdiği kız Nesrin ve emekli psikoloji profesörü Yakup Bey etrafında kurgulanan, içinde geçen kavramlar ve tanımlar itibariyle psikoloji türüne ilgi duyan herkesin okuması gereken öğretici bir eserdir.

Timur karakteri ile kendi özünden ayrı düşerek başkalarının beklentileri üzerine hayat süren, birer kültür robotu olarak var olan kişilerin, bir iç yalnızlığı içine gömülüşleri ve Yakup Bey karakterinin yönlendirmesiyle Timur’un nasıl özüne döndüğü, kendisini keşfederek hayata bakış açısının nasıl tamamıyla değiştiği anlatılmaktadır. Aslında sorun, kültür robotu tarafımızın tüm benliğimizi kuşatmasıyla açığa çıkar. Yüzlerce Timur vardır aramızda; dış görünüşleri, isimleri farklı olsa da her biri birer kültür robotu olan ve taktıkları sosyal maskelerle varlığını sürdürmeye devam eden. Bu noktada kişinin kendi olabilmesinin aslında ne kadar cesur bir hareket olduğu ve kendi özü ile ilişkisi olmayan kişilerin toplum içinde gerçek manada sağlıklı ilişkiler kuramayacakları vurgulanmıştır. Tanımlama ve Değerlendirme Sistemi gibi, insan hayatında önemli bir yer tutan iki önemli sistemden söz edilmiş; kişinin önce tanımlama yaptığı ve bu tanımlamaya göre değerlendirip anlam verdiği, bu anlama göre de kararlar alıp farklı davranışlar sergilediği aktarılmıştır. Bilgili, kültürlü, kendini hâlâ yetiştirmekte olan Yakup Bey, mütevazı tavırları ile Timur’a hayata ve kendisine dair birçok şey öğretmiş, bir yılı aşkın süren sohbetlerinin sonunda onun bambaşka biri olmasına yardımcı olmuştur.

Kitap, Timur’un hayatında yaşadığı dönüşümden hareketle, bireylerin toplumun kalıplaşmış yargılarından sıyrılıp kendilerini fark edebilme yolundaki çabalarının ne kadar kıymetli olduğunu ve aslında gerçek özgürlüğün bu noktadan sonra başladığını vurgulamıştır. Kitabın kapak resminde de ifadesini bulduğu üzere asıl iş; kuşun kafesten kurtulup kendi başına uçabilecek özgürlüğe sahip olmasında yatmaktadır.

“Gerçek Özgürlük”, üniversite öğrencisi Timur’un bir yılı aşkın bir süre boyunca devam eden emekli Profesör Yakup Bey ile olan sohbetleri ve bu sohbetler vesilesiyle kendi iç dünyasına yönelerek hayatını yeniden şekillendirişinin anlatıldığı psikoloji türünde yazılmış bir eser. Eserin kahramanlarından Timur ve Nesrin’in ilişkilerinde, Profesör Yakup Bey’in Timur’un hayatına girişi önemli bir dönüm noktası olur. Timur, sevdiği kız Nesrin’e evlenme teklif edip ret cevabı alınca gerçek özgürlüğe ulaşmak için ilk adımı da atmıştır. Yakup Bey, özgürlüğüne kavuşamayan, özüne inememiş bir gencin, yaşadıkları sonrası yalnızlığını, öfkesini görmüş ve onun kendi hayatının anlamını yakalamasına, çevresinde yaşanan olayları farklı bakış açıları ile değerlendirip kendine yeni ufuklar açmasına yardımcı olmuştur. Ancak ona göre bu ilişki karşılıklıdır ve kendisi de Timur sayesinde farklı bakış açıları edinerek yenilenmiştir. Timur’un bu yolculuğunda Yakup Bey kendisine, sohbetleri ile eşlik ederek aydınlanmasını, yaptıklarının, yaşadıklarının ve hislerinin gerçek anlamını kavramasını sağlamış ve şahsiyetini bulmasına yardımcı olmuştur.

Kitapta en çok üzerinde durulan tanımlamalardan biri olan “Kültür Robotu” kavramı ile insanların yaşadıkları kültürün özelliklerini sorgusuz sualsiz benimseyerek programlanmış gibi kendi özlerinin farkında olamayışları anlatılmaktadır. Sevdiği kızın zengin, kendisinin de fakir oluşu ve bu sebeple evlilik teklifinin reddedilmesinden hareketle Timur’un kültür robotluğundan; şahsiyet sahibi bir kişilik olmasına uzanan yolculuğunun hikâyesi bu anlamda topluma ışık tutacak niteliktedir.

Kitap, duyguları, düşünceleri ve idealleri ile var olamayanlara, bu özgürlüğe sahip olmanın yollarını göstererek kendi içlerinde bir yolculuğa başlamaları için güzel bir örnek sunmaktadır.

Kitap özetinden bölümler:

Timur ve Nesrin

Timur tanımlayamadığı duygular içindeydi. Üniversite öğrencilerinin uğrak yeri olan çayevine gelip Nesrin’in karşısına geçti, kalbi pır pır atıyordu. Derin bir nefes alıp, “Benimle evlenir misin?” dedi. Sonunda sormuştu. Sonrasını hiç düşünmedi. Nesrin şaşırmıştı ancak gülümseyerek ve sakin bir tavırla Timur’un elini tutup ona iyi bir insan olduğunu, arkadaşlığını kaybetmek istemediğini söyledi önce. Amerikan Koleji mezunu olduğunu, sık sık yurt dışına gitmesi nedeniyle de çok farklı kültürler ve insanlar tanıma şansı bulduğunu anlattı. Timur bir an duraksadı, “Evlenmek ve bir ömrü paylaşmak için iyi bir insan olmak yeterli mi?” sorusu takıldı aklına. Nesrin’in anne şefkatini andıran tavırları onu derinden yaralamıştı.

Gerçekçi olduğundan, hiç dış ülkelerde bulunmadığından, bir sene sonra mezun olduğunda gerçekten iyi bir akademisyen olacağına inandığından bahsetti Nesrin. Ancak hayattan beklentilerinin farklılığından, alışık olduğu bir yaşam şekli ve bunun için gerekli olan maddi imkânlardan söz ederken; Timur kendini, zengin kızla evlenmeye çalışan fakir oğlan rolünde, eski Tük filmlerinden bir sahnede oynuyormuş gibi hissetti.

Kızamıyordu Nesrin’e… Bu hâliyle onun hayatına girecek ve ilgisini çekecek biri değildi belli ki. Reddedilmişti. Karışık duygular içindeydi. Bir yandan iyi ki reddetmiş derken diğer yandan kendini güçsüz ve eksik bir erkek gibi hissediyordu. Hâlâ Nesrin’in neden kendisine gülümseyip kandırdığını, hoşlanıyormuş gibi davrandığını anlayamıyor, gururu ile oynandığını düşünüyordu. Bu arada yürüyerek Beyazıt’a kadar gelmişti. Karşıdan karşıya geçerken trafik ışıklarının farkına varamamış ve az daha eziliyordu ki biri yetişip koluna girdi. Güler yüzlü, kır saçlı, yaşlıca biriydi ona yardım eden. Onu anlayacak birileri ile konuşmaya ihtiyacı olduğunu, hüzün ve dalgınlığın hayatın bir parçası olduğunu söyleyip kendini tanıttı. Adı Yakup’tu. Konuşmak isterse kendisini Sahaflar Çarşı’sı Elif Kitapevi’nde bulabileceğini söyleyip uzaklaştı. Timur, Kaptanoğlu Özel Öğrenci Yurdu’na geldiğinde ağlayabilmek için aradığı yalnız ortamı bulmuştu.

Yakup Bey’le İlk Tanışma

Timur,  bir hafta sonra Sahaflar Çarşısı’na gitti. Kendisi, Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 3. Sınıf öğrencisi, Yakup Bey ise emekli psikoloji profesörüydü. Mezun olduktan sonra ABD’de dil psikolojisi ve iletişim alanında doktora yapmış, uzun yıllar öğretim üyesi olarak çalışıp emekli olunca Türkiye’ye dönmüştü. Konuşma esnasında Yakup Bey’in kendisine Timur Bey diye hitap etmesi, Timur’a garip gelmiş, yalnızca Timur olarak hitap etmesini söylemişti. Ancak Yakup Bey’den beklemediği bir cevap almıştı: “Size Timur dememi istemiyorsanız, siz de bana Yakup deyin” Geçmiş tecrübelerinin ya da yaşının insanı saygıdeğer yapmadığını “bey” hitabı ile aralarında eşit saygınlığı sağlayacaklarını vurgulamıştı. Timur şaşkındı; eşit saygınlık da neydi? Şimdiye kadar tanıdığı büyükler onu saygıya değer görmemişti. Yakup Bey; geldikleri ortamlarda küçüklere saygı duyulması konusunda eksiklikler olsa da bunun kültüre özgü bir tanımlama sistemi olduğunu ve bu eksikliği Timur’la aralarındaki iletişime taşımak istemediğini söylemişti. Timur bu alışık olmadığı durum karşısında mahcup olsa da özgürleştiğini, insan yerine konduğunu düşünerek derin bir nefes aldı.

Yakup Bey, ilk karşılaştıkları gün neden üzgün olduğunu sordu Timur’a. O da Nesrin ile olan ilişkilerini ve aralarında yaşananları özetledi; duygularının karmaşıklığından, Nesrin’i gerçekten sevip sevmediğini bilemediğinden bahsetti. Yakup Bey, bu yaşananların gençlik döneminde çoğu kişinin başına geldiğini, önemli olanın kişinin kazandığı deneyimler sayesinde kendi benliğini bulması olduğunu vurguladı. Ve Nesrin’e evlenme teklif etmeden önceki hislerini öğrenmek istedi. Timur ise bu konuşma esnasında farkında olmadan; bölümünden tanıdığı, fakir olduğu hâlde üç ay önce İstanbul’un zengin iş adamlarından birinin kızıyla evlenen doçenti hatırladı. Görkemli, iyi döşenmiş bir evde yaşayışlarını kendine örnek aldığını, aslında kendinin de böyle bir yaşam sürmek istediğini geçirdi içinden ve kendiyle yüzleşti. Ancak Yakup Bey’in, o gün gözlerinde gördüğü hüznün sebebinin bu olmadığını içten içe hissediyordu. Cevabını öğrenmek istediği soru da buydu aslında. Yakup Bey bunun sebebini, yaşamı özgürce geçiremediğine ve özüne ulaşamadığına bağlamıştı. Kendini keşfetme yolculuğuna çıkması gerektiğini anlattı, Timur’a. Kendi özüne dönmesini tavsiye etti.

Hoca öğrenci ilişkisi içinde görünseler de Yakup Bey, Timur’a çok değer veriyor ve ondan öğrenecekleri olduğunu dile getiriyordu. Ancak iki şart koşmuştu, Timur’a: Eşit olmak ve dürüstlük…

Kültür Robotu

İlk görüşmelerinden iki hafta sonra aynı yerde tekrar buluştular. Timur aklına takılanları defterine not almıştı. Yakup Bey, kısa bir uygulama yaptırdı Timur’a. Uygulamanın sonunda anladı ki içinde bulunduğu kültürün programlanmış bir üyesi idi aslında. Bilgisayara yüklenen programlar gibi, kültür de farkında olmadan insanlara bir ömür boyunca yükleme yapmaya devam ediyordu. İnsan bir robot gibiydi; bir kültür robotu. Kendini keşfedene kadardı, bu kültür robotu olma durumu... Nesrin’le olan ilişkisinde kendisinden bekleneni yapmış ve evlenme teklifi etmişti. Kültür robotu olmaktan kurtulmak isteyen kişi, engelleri aşar ve özgürlük yolculuğunda özünün robotlaşmaması gerektiğini anlamış olurdu. Bu noktada Nesrin de yetiştiği ortamda ona yüklenen programlarla kendi kalıplarıyla algılıyordu hayatı. O gün Yakup Bey, Timur’un hüznünün nedeninin reddedilmek değil, bir şahsiyet olamamak olduğunu söyledi. Yakup Bey’e göre, her insanın içinde yaşadığı toplumla entegrasyonunu sağlayan bir kültür robotu vardı ve bu, insanların ortak paydalarda buluşmasına sebep olan düşünce ve davranışlardı. Bu, toplumun ayakta durabilmesi içinde şarttı. Buradaki sorun, kültür robotu tarafımızın tüm benliğimizi sahiplenmesiydi. Nesrin de böyleydi, yüzlerce isimden biriydi. İsimler farklı olsa da içlerindeki robot değişmiyordu. Sonra kendi içinizde bir arayış başlıyordu, farklı kişiyi bulabilmek için; bulamayınca da hırçın, öfkeli ve yalnız biri oluveriyordunuz. Döngü bu idi aslında.

Timur, kimsenin kendisine anlatmadığı şeylerle karşılaşmıştı ve kafasına takılan sorulara birer birer cevap buluyordu. Yakup Bey, şahsiyet kavramını irdelemeye başladı; şahsiyeti belirleyen kişinin seçimlerini yaparken yaşadığı iç hesaplaşmaydı ona göre. Şahsiyet olmayı başaran kişi; hem kendinin hem de toplumun değerlerini ciddiye alan, kendi özü ile tutarlı, yaptıklarından öncelikle kendine hesap veren kişiydi. Kültür robotlarının ise özü yoktu, sadece toplumun kalıpları vardı. Böyle kişilerin yaptıkları evlilikler de yalnızlığa mahkûmdu. Aslında her kadın kahramanını arardı evliliklerde; erkekse kendisine kahramanım diyecek kadını. Timur ve Nesrin’in ilişkisinde ise Nesrin’in gözünde Timur sadece iyi bir çocuktu, Timur ise onun kahramanı olmak istemişti.


Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını ücretsiz indirebilirsiniz.

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Turan
Turan - 1 yıl Önce

Kitabı çok güzel özetlemişsiniz. Yorumlarınızı çok beğendim. Bende kitabı yeni bitirdim ve sizin sayfanıza denk geldim.