'Cemile' kitap özeti

Kazak ovasında bir yerde yaşayan insanların hayat mücadelelerini, aşklarını, sevdalarını ve hayallerini yine oralardan bir yazar olan Cengiz Aytmatov’un kaleminden çıkan "Cemile" ; yazarın basit ama etkili tasvirleri, olayların akışı, birçok farklı duygu ustalıkla harmanlanmış yönleriyle birçoklarının dünyanın en güzel aşk hikâyesi dediği bir eserdir. Tamamına Hap Kitap uygulamasından ulaşabileceğiniz kitabın özet ve ses kayıtlarına dair bilgilendirme içeriğini istifadelerinize sunuyoruz.

'Cemile' kitap özeti

'Cemile' kitap özetiGiriş

Eser, Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un 1958 yılında yayımlanan romanıdır. Yazarın bu eseri, imkânsız aşkın, saf bir çocuk kalbinden anlatıldığı ve yorumlandığı harikulade bir hikâye olmasının yanı sıra savaş yıllarında yaşananları, insanların ve toplumun olaylara bakış açışını da değerlendirebildiğimiz eşsiz bir tablodur. Yarlardan gelen küçük derelerin suladığı, dağların eteğinde bir düzlükte, altında Sarı Vadi, ucu bucağı görünmeyen Kazak ovasında bir yerde yaşayan insanların hayat mücadelelerini, aşklarını, sevdalarını ve hayallerini yine oralardan bir yazar olan Cengiz Aytmatov’dan okumak da öyküye başka bir güzellik ve derinlik katmaktadır. Yazarın basit ama etkili tasvirleri, olayların akışı, birçok farklı duygu ustalıkla harmanlanmış ve birçoklarının dünyanın en güzel aşk hikayesi dediği eser “Cemile” ortaya çıkmıştır.

Kitap özetinden bölümler:

Her şey ben çocukken başladı

Basit bir çerçevenin içindeki o küçük resmin önünde saatlerdir duruyorum. Yarın köyüme gideceğim. Duvardaki resme bana söyleyecek bir şeyi olup olmadığını anlamak için bakıyorum. Bu resmin ben de özel bir yeri var. Daha kimseye göstermedim. Eve birisi gelecek oldu mu saklıyorum. Utandığımdan değil sadece ona benden başka kimsenin bakmasını istemiyorum. Yalın fakat anlamlı bir resim. Soğuk, kuru ve sessiz bir sonbahar göğüne, ötelerdeki koca ağaçlar, dağların üstündeki bembeyaz bulutlar eşlik ediyor. Ön tarafta bir bozkır ve yağmurla ıslanmış bir yol var. Yolun üzerinde gittikçe kaybolan iki yolcunun ayak izleri görünüyor. Bu resim bana öyle çok şey anlatıyor, hatırlatıyor ki… Belki de her şeyi en baştan anlatmalıyım çünkü her şey ben çocukken başladı. 

Çocukluğum savaş yılları arasında geçti. O yıllardaki her çocuk gibi çocuk olmadan büyük oldum. Yaşıma bakmadan herkes beni büyük adam yerine koyuyor ve benden bu ciddiyette davranışlar ve sözler bekliyordu. Ne yalan söyleyeyim bu durum kendimi önemli hissettiriyor, hoşuma gidiyordu. Evimizin hemen yakınındaki küçük evin erkeği savaşta ölmüştü. Babam ölen adamın en yakın akrabası olduğundan kendisinden beklenildiği gibi adamın ailesine sahip çıktı. Böylece ikinci ailemiz kurulmuş oldu. Küçük ev oğullarını savaşa yollamıştı. İki evin de tek erkeği bendim. Küçük evde sadece kiciapa yani küçük ana dediğim kadın ve gelini yani Sadık’ın karısı Cemile kalmıştı. Sadık, evlendikten sonra askere gitmişti. Cemile’yi de anasına emanet etmişti. Cemile çok güzel bir kızdı. Uzun boyu, incecik beli, kavruk bir teni vardır. Saçlarını sımsıkı iki yandan örerdi. Onu görenler adeta güzelliği karşısında büyülenirdi. Sadece görünüşü değil huyu da bu etkinin oluşmasına sebep oluyordu. Cemile neşeli, sözünü sakınmayan, çalışkan, canlı, cesur bir kızdı. Köyün bütün delikanlıları ona hayranken o Sadık’la evlenmişti. Sadık ise cepheden gönderdiği mektuplarının en sonunda utangaç, belli belirsiz bir selam yazardı Cemile’ye. Herkese yazdığı koca selamlara karşılık ona yazdığı küçük bir selama Cemile içerlenirdi. Aslında bu Sadık’ın suçu değildi. Bizim buralarda bu bir adetti. Bizde mektubun kime yazılacağı, postacının mektubu kime vereceği, mektubu kimin okuyacağı hep belliydi. Anam, Sadık’ın neredeyse birbirinin aynı olan mektuplarını birkaç kez okutur sonra uzunca bakardı kâğıda. Anam çalışkan bir kadındı. İki ev tek gibiyse ailemiz birlik içindeyse anam sayesindeydi. Köydeki herkes babamdan çok anamı evin reisi görürdü.

Bir gün arabamı söğüdün altına çekip dizginleri gevşetirken küme başkanı Orozmat’ı anamla hararetli bir şekilde konuşurken gördüm. Anam: “Olur mu hiç öyle şey? Kadınlar arabaya nasıl çuval yüklesin be adam! Allah’tan kork. Bırak gelinim yine eskisi gibi çalışsın.” dedi. Başkan bacağını göstererek: “Bacağımdaki şu kütüğün yerinde sağlam bir ayak olsaydı sana gelir miydim?” diye bağırdı. Neden bahsettiklerini anlamak için yanlarına vardım. Orozmat beni görünce: “Anan Cemile’yi sürücü yapmamıza yanaşmıyor. Koca adam oldun artık. Sen de bir şeyler söyle de ananı ikna et.” dedi. Onun bu sözleri hoşuma gitti. Ben de büyük adam gibi bir tavır takınarak anama diklendim: “Ne olacak Cemile’yi kurt mu kapacak sanki? Bırak yapsın.” Anamın bir şey demesini beklemeden de oradan uzaklaştım. Ben giderken anamın ne dediğini tam duyamadım ama sanırım küme başkanının isteğini kabul etti. Tabii o zamanlar kimse bu işin başımıza neler açacağını, nelere sebep olacağını bilmiyordu.

Sessiz Daniyar

Hava kararınca bazı geceler uyuduğum harman yerine gittim. Atları yonca tarlasında otlatacaktım ki hendekte dört at daha gördüm.  Benim otlağıma giren bu densiz de kim diye sinirle atların yanına gittim. Atları tanımıştım: Daniyar’ın atlarıydı. Küme başkanının verdiği işte o, ben ve Cemile beraber çalışacaktık. Boş yere bozuşmaya gerek yok deyip atların yanından ayrıldım. Zaten bu adamla kavga etmekte istemezdim. Daniyar; sessiz, sakin kendi hâlinde biriydi. Onun köye ilk geldiği zamanları hatırlıyorum. Bir gün, çocuğun biri koşarak gelip yaralı bir askerin köye doğru geldiğini söylemişti. Tabii bütün köy merakla köy meydanında toplandık. Kimisi gelecek askeri merak ediyor, kimisi de yakınlarının durumunu sormak için askeri bekliyordu. En sonunda çocuğun asker sandığı kişi Daniyar çıktı. Gurbette geçirdiği zor zamanlardan sonra köyüne dönme kararı almış. Kimi kimsesi olmayan bu gariban adama köylüler kucak açtı. Orozmat onu işe aldı, tarlaya getirdi. Tarlaya geldiği ilk günü anımsıyorum da bir ayağının topalladığını o zaman fark etmiştim. Besbelli yarası vardı ama neden vardı, ne olmuştu bilmiyorduk. Bize hiçbir şey anlatmıyor kimseyle konuşmuyordu. Açıkçası biz de ondan çekiniyor ve pek hoşlanmıyorduk. Onun bu tavırları zaman içerisinde köylüler arasında da alay konusu oldu. Sessizliğiyle alay edip onu küçük görürlerdi. İşte birlikte çalışacağımız adam hakkında bildiğim her şey bu kadardı.    

                     


Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını ücretsiz indirebilirsiniz.

 

YORUM EKLE