Giriş
Büyük bir mutasavvıf ve âlim olan İmam Gazali, orijinal ismi Minhâcü’l Abidin olan bu eserinde Allah’a ibadet eden kulların izlemeleri gereken yol ve yöntemleri sunmaktadır. Eser, ibadetlerin huşu şartlarını, dünya ve ahiret saadetinin yollarını, ilmin faziletini, ihlasın özelliklerini, kalbi ıslah etmenin ve nefsi dizginlemenin yöntemlerini muhtasar olarak içermektedir. İmam Gazali’nin bu kitabı yazmadaki asıl amacı ise İhya-u Ulumi’d-Din adlı eserine gelebilecek muhtemel itirazların önünü kesmektir. Çünkü ona göre bu kitabın kulun ahiret yolunda işine yarayacak her konuyu özet olarak barındırması, onun herkes tarafından ittifakla kabul edilmesini sağlayacaktır.
Her insan abid yani kuldur ve ibadet eden bir varlıktır fakat Allah, ibadete yönelen insanların önüne birtakım müşküller çıkartır. Bununla birlikte insan bu müşkülleri aşabilecek fıtratta yaratılmıştır ve bu engelleri aşabildiği sürece kâmil insan mertebesine erişebilecektir. Aslında önemli olan bu engellerin farkında olmak ve onların imtihan sebebi ile Allah tarafından konulduğunu bilmektir. Abidler Yolu da işte bu noktada muhtemel engelleri insanlara bildiriyor, onları her türlü müşkül duruma karşı hazırlıklı hâle getirmeyi amaçlıyor.
Hüccetu’l İslâm olan İmam Gazali, ümmetin yüzyıllardır ittifakla kabul ettiği ve evlerinin kütüphanelerinde yer verdiği İhyau Ulumi’d-Din adlı eserin yazarıdır. Bu kapsamlı eser, ahiret yolculuğunda kula yardımcı olacak hemen hemen her azığı içermektedir ve bu nedenle kolayca okuyup sindirmek, sürekli yanında taşımak mümkün değildir. Bu ve başka sebeplerden dolayı İmam Gazali, İhya’nın muhtasarı kıvamında olan Minhacu’l Abidin adlı eseri kaleme almıştır. Bu çalışma, kul olduğunun bilincine varan, kulluğunun gereği olan ibadet yükümlülüklerini yerine getirmek isteyen herkesin başucu kitabı hâline gelmiştir.
Allah, güç ve kudret sahibidir ve mümin kullarını cennetine koymak istemektedir. Fakat çaba harcamadan, kolayca cennete girmek mümkün değildir. Kulların, zor ve çetin yollardan geçtikten sonra cenneti hak etmeleri gerekmektedir. İşte bu nedenle bu sarp geçitlere girip rıza-ı ilahiye ulaşmak isteyenler, arif, zahid ve sadık kullardan olurlar. Aslolan asıl keramet de budur; Allah’ın yasakladığından kaçmak, emirlerine yapışmak.
İlim Geçidi
İlim, ibadetin köküdür ve kurtuluşu talep eden kişinin ilimden nasibini alması gerekir. Ayet ve hadislerde âlimin abidden bile üstün olduğu çokça vurgulanmıştır. Bunun en önemli nedeni ise ibadetin ilimle yapılıyor olmasıdır. Kişi, Allah’a kulluk ederken O’nu ve kaidelerini ne kadar iyi biliyorsa o kadar başarılı olur. Kul ilim öğrenerek ibadetinin zahirini düzelttiği gibi batınını da düzeltir. Çoğu zaman amellere bulaşan riya, ihlasta noksanlık, kibir, gösteriş gibi zehirleri ancak ilimle fark edebilir.
İlim öğrenmek kadın ve erkek her Müslümana farzdır. Hangi ilim bu farz kapsamına girer, diye soracak olursan şu cevabı veririz; tevhid ilmi, sır ilmi ve şeriat yani din ilmi. Tevhid ilmi, iman esaslarını içerir. Allah’ın sıfatları, meleklerin ve peygamberlerin hak olduğu, kitapların doğruluğu ve ahiret günü gibi konular tevhide dâhildir. Özet olarak; bilmemekle imanının tehlikeye düşeceği her konuyu bilmen üzerine farzdır.
Sır yani kalbe ait ilimler, ibadetleri doğru ve huşu içinde yapmanı sağlar. İhlas, hamd, şükür, tevekkül ve tövbe hep sır ilmindendir. Şeriat ilimleri ise Müslümanın mükellef olduktan sonra yapması gereken ibadetleri içerir, oruç, namaz, zekât gibi. Mümin, hangi ibadet üzerine farz olduysa o ibadetin kaidelerini öğrenmekle yükümlüdür. Mesela, buluğ çağına girdiğinde öğle namazı vaktindeyse o namaz kişinin üzerine farz olduğu gibi namazın kılınışını öğrenmek de farz olur.
İlim geçidinin zorluğu nedir diye soracak olursan, ihlası kaybetme tehlikesinin çok büyük olmasıdır deriz. İlim insana öyle bir seviye verir ki Allah korusun, öğrendiğini de öğrettiğini de kendisinden bilir. Halkın övgüsü onun kibrini arttırır ve Allah rızası için değil makamını korumak için ilimle uğraşır. Bu tehlikeden korunmak Allah’ın sıfatlarını ve dünyaya, yaratılmışlara ve sana olan tecellilerini düşünmekle olur. O’nun azameti karşısındaki ne kadar aciz olduğunu ve O’nun tükenmez ilmine nazaran senin zerre kadar bir şey bilmediğini unutma. İlim geçidi sarp bir geçittir ve niceleri burada heder olup gitmiştir ama bu seni asla korkutmasın. Niyetin ihlaslı olsun. Unutma ki ilmin şerefi büyüktür, sevabı da çoktur. Bu şereften asla mahrum olmayasın.
Tövbe Geçidi
İbadet etmeye niyetli kişinin iki sebepten dolayı tövbe etmesi gerekir. Birincisi; ibadet etmeyi başarabilmek içindir, çünkü günahlar kalbi kararttığından dolayı ibadeti engeller. İkincisi; ibadetin kabul olma şartı tövbedir, çünkü borçlu olanın hediye vermeye çalışması mantıklı değildir. Allah’a olan borcun günahlarına etmediğin tövbendir, yapmaya çalıştığın ibadetler de sunduğun hediyeler gibidir.
Tövbenin geçerlilik şartı, nasuh tövbe olmasıdır. Bu tövbede kişi günahı tamamen terk eder, o ameli hayatından çıkartır. Nasuh tövbeyi kul kendi istemeli ve o ameli işleyebilecek güçte olmalıdır. Mesela, ihtiyarlamış bir adamın artık zina yapmayacağını söylemesi ve tövbe etmesi gerçekçi olmayabilir çünkü o zaten bu fiili işleyecek gücünü kaybetmiştir.
Günahlar üç kısımdır: Birincisi; Allah’ın namaz, oruç gibi farzlarını terk etmektir ve tövbesi de bunların kazalarını yerine getirmekle olur. İkincisi; içki, zina, faiz gibi haramları işlemektir. Bunlardan pişman olup ölene kadar geri dönmemeye söz vermelisin. Üçüncüsü ise diğer insanlarla senin arandaki iftira, yalan, dedikodu gibi işlerdir ki en güç olanı budur. Tövbe edip hak sahibinden helallik istemek gerekir. Bu artık mümkün değilse iyiliklerini arttır, sadaka ver ve hem seni hem de hakkına girdiğin şahsı affetmesi için Allah’ın çokça dua et.
Tövbe geçidinin zorluğu, günahların kalbi karartması nedeniyle tövbe edememe veya samimi olamamadır. Bu durumdan Allah’a sığınmalı, istikrarla kötü amellerden uzak durmaya gayret etmelisin. Kul; ümit ve korku arasında durur, günahını çirkin gördüğü gibi Allah’ın mağfiretinin de sonsuz olduğunu düşünür. Hiçbir günah O’nun affından daha büyük olamaz.
Birinci Maniler Geçidi: Dünya ve Halk
İbadet etmek isteyen kulları bekleyen maniler vardır. Bunlardan ikisi dünya ve halktır. Dünya ve içindekiler insanı sürekli meşgul eder. Bu maniyi aşmak için onların sevgisini kalpten atman gerekir. Unutma ki dünya ve ahiret aynı anda razı edilemez. Biri razı olsa diğeri bozulur. O hâlde ahiret için çalışman ve bu dünyada bir zühd hayatı sürmen icap eder.
Zühd, yeryüzünde takva ile dolaşmanın adıdır. Dünyayı talep etmeyi bırakmak, kendisinde olan dünyalık rızıkları başkalarına dağıtmak ve dünyalık istemeyi terk etmek şeklinde üç türü vardır. En zor olanı, dünyayı kalben terk etmektir ve bunun yolu, ahiret isteklerini arttırmaktan geçer. Kim ki ahiretteki nimetlere çokça meyleder, Allah da onun kalbinden dünyalık nimetlerin sevgi ve isteğini çeker alır. Dünya kirdir ve faydası az, zorluğu çoktur. Geçiciliği aşikârdır, onu sevenleri her zaman eli boş gönderir.
İkinci mani halktır. Halktan uzak durmanın sebeplerinden biri onların seni ibadetten meşgul etmesidir. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem özellikle fitnelerin zuhur ettiği karışık zamanlarda müminlere evlerinde olmayı, kendi işleriyle uğraşıp halkın işlerine karışmamalarını öğütlemiştir. Bu fitne günlerinin alametleri ilmin azalması ve heveslere tabii kılınması, konuşanın çok dinleyenin az olması, âlimlerin zor bulunmasıdır.
Halktan uzak durmanın ikinci sebebi ise riya ve gösterişe meydan vermesidir. Halkın içinde olan kişi her yaptığının onlar tarafından bilinip takdir edilmesini ister. İbadetinde, ilminde, sanatında hep insanların beğenisini arar. İşte bu büyük tehlikeden kurtuluşun çaresi uzlete çekilmektir. Fakat herkes için uzlet mubah olmaz. Mesela, ilmi çok olan kimse uzlete çekilip insanların ondan istifade etmesini engelleyemez. Yine dinde ortaya çıkan fitneleri engelleyebilecek, bidatlerle mücadele edebilecek ehil kimseler de halktan uzaklaşamazlar.
Son olarak belirtmek isteriz ki uzlete çekilen kişi; din kardeşlerinden, akrabalarından bağını tamamen kopartamaz. Onları ziyaret etmek, yardımlarına yetişmek gibi amellerin sevabından mahrum kalmamalı, hatta farz olan sıla-ı rahimin terkindeki cezayı asla unutmamalıdır.
Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını ücretsiz indirebilirsiniz.
İmam Gazali hazretlerinin bu eseri hayatimda iz bırakan eserlerden birisi...mutlaka okunması gereken bir eser, bu eserden sonra aynı yayın evinin Semerkand yayınlarının kimyai saadet eserinide okudum...bana imam Gazali sevgisini aşılayan emeği geçen tüm müminlerden Allah razı olsun...İmama gazalinin başta bu eseri ve diğer eserlerinin okunması lni evlatlarıma vasiyet edeceğim...susuz , kavrulmuş yüreklere serinlik olan İmama Gazali ve tüm Hak dostlarindan Rabbim razı olsun