O ağır cüssesine inat yerinde duramıyor. Çalışkan. Bu haliyle biraz Trabzonlu… Aceleci olmayan bir yerinde duramayışı var.
Aslen de Trabzonlu…
Dinginliği, sakinliği, sesine verdiği ince, uyumlu ve ılımlı ayar, hemen her ortama intibak eden güler yüzlü mizacı, kızgınlıkları, kırgınlıkları bile neşeye tebdil eden hâli onu bildiğimiz Trabzonlu çerçevesinden taşırıyor; daha çok bir Mevlevi dergâhına kapılanmış, postnişin olmaya aday ancak gözü postta olmayan bir kişiliğe büründürüyor.
Kavgaya duyarlı bütün sinirlerini sihirli ellerle aldırmış. Esasında yeryüzünde kavganın ve nizanın posttan çıktığını biliyor; temkinli… Temkinliği kurgulanmış değil.
Ruhun ve vicdanın da postunu deldirmeyenlerden…
Kalendermeşrep…
Binitleri nasip örküne bağlıdır
Gıyabında “hoca”lığı ile “bey”liği at başı gidiyor. Eski “Hocabey”ler neslinden olsa gerek…
Klasik Fars diline ve Fars edebiyatına vâkıf olmanın zekatını vermekle meşgul…
Hazreti Mevlana meftunu… Bunun da zekâtını veriyor. Mesnevi mütercimi. Baharistan ve Gülistan’ı da yeniden Türkçeye çevirdi.
Aklı ve kalbi dünyada ateşle arınanlardan…
Talip olana kendisinde ne varsa vermekten çekindiği, yüksündüğü görülmemiştir.
Binitleri nasip örküne bağlıdır.
Rüyasında çoğu kez otuz kuştan biriyle halleşir.
Kıssaların saklı hisselerinden de nasibdar.
Sadece gözleri değil, gözlerinin kalbi de, parmaklarının kalbi de Mesnevi okur. Pilavı hamsili olunca sevenlerden… Kendine özgü şarklı…
Şarkısı da klasik… Mırıldanmaz, sessiz, içine söyler. İçinin vadilerinde yankılanınca gözleri parlar.
Adnan Karaismailoğlu bu… Hocamız…
Doğu Dilleri ve Edebiyatları profesörü…
Hâlim ve selim…
Yüzü bir mesnevinin hilkatten tezhipli sayfası… Böyle biliriz.
Mehmet Aycı yazdı