Şiir yıllıkları ve şiir antolojileri edebiyatımızda en çok rağbet edilen seçki türlerindendir. Artık görüyoruz ki yayınevleri ve edebiyat adamları, öykü seçkileri ve öykü yıllıklarına da yönelmeye başladılar.

Murat Soyak’ın Roza Yayınları’ndan çıkan 40 Öykü seçkisi, her açıdan özenle hazırlanmış bir çalışma. Bizde seçki, antoloji ve yıllık hazırlamak hem meşakkatli bir uğraştır hem de hassas dengeleri olduğu için de pek tercih edilmeyen bir çalışmadır.  Murat Soyak’ın seçkisinde tercih edilen isimler aynı kalbî hassasiyetleri taşıyanlardan seçilmiş. Bu, bir bütünlük oluşturması anlamında önemli bir tercih. Bu tür seçkiler hazırlanırken bir duruş sergilemek, eserin bütünlüğü anlamında da önemlidir.

Son dönem öykücülüğümüzün genç ve dikkat çeken isimleri de seçkide yer alıyor

Sayılara anlam yüklemek ne kadar doğrudur bilinmez ama “kırk” sayısı bizde çağrışımı en yüksek sayılardandır. “Üçler, yediler, kırklar” bir geleneğin parçası iken, “kırklara karışmak” da sık kullanılan deyimlerimiz arasındadır. Kırk, risalet yaşıdır. Kırk hadis, başucundadır müminin.Murat Soyak, 40 Öykü

Kırk öykü ve öykücü tercih etmek bu anlamda isabetli bir karar olmuş. Kitapta harf sırasına göre yer alan yazarlar; A. Vahap Akbaş’la başlayıp Yılmaz Yılmaz’la sona eriyor. Yaş sıralaması yapılsaydı da bu dizin başlangıç ve bitiş olarak aynı olurdu herhalde.

Seçkide sadece öykücü kimliği ile tanınan yazarların yanında, şair olup da öyküler yazan Cevat Akkanat, Metin Önal Mengüşoğlu, Mustafa Özçelik, Eyyüp Akyüz, A. Vahap Akbaş gibi isimlere rastlamak da mümkün. Bu da seçkinin daha geniş bir yelpazede vücuda gelmesini sağlamış. Son dönem öykücülüğümüzün genç ve dikkat çeken isimleri de seçkide öyküleriyle yer alıyor. A. Hasan Kaya, Recep Şükrü Güngör, Meral Afacan Bayrak, Hatice Eğilmez Kaya, Yılmaz Yılmaz bu isimlerden bazıları. Seçki, olması gereken isimlerin neredeyse tamamını bir araya getirmiş ve bu anlamda başucu kitabı olmayı da hak edecek bir çalışma olmuş.

Günümüz öyküsü yalnız insanı anlatmaya devam edecektir

Seçkide tercih edilen öyküler genelde okuyucuya mesajı olan öykülerden seçilmiş. Söz ki hedefe ulaşmak için gönderilmiş bir mektuptur. Önemli olan sözlerin içinin dolu olmasıdır. Öykü de bu anlamda önemli bir türdür. Hem hayatın kesitlerini sunması anlamında, hem de yazarın üslubundan beslenerek bir bütüne ulaşması anlamında öyküler sahih yazılardır.

Seçki de yer alana bazı öyküler özellikle dikkatimi çekti: Mustafa Oral’ın “Eşik” öyküsü hayatın bazen bir eşikle bile sınırlanacağını, önemli olan eşikten geçip aydınlığa çıkmanın hikmetini anlatıyor. Metin Önal Mengüşoğlu’nun “Yüzü Yaralı Kız” öyküsü, bir şairin yüreğinden çıktığını belli ediyor. Öykü, bir şiirin ritminde hayatı yaşayanları anlatıyor. Akif Hasan Kaya’nın “Son Tren” öyküsü, tam anlamıyla yazarın üslubunu temsil eden bir öykü. Hayat, çocuklar ve umuda tutunmak öyküde iç içe verilmiş. Meral Afacan Bayrak’ın “Tahta At” öyküsü, mekânlardan geçen, bir sessizliği büyüten, kalabalıklar içinde yalnızlığa hapsolmuş bir kalbin terennümünü sunuyor bizlere.

Hayatın akışı ve koşuşturmacası içinde kendini bir öyküye hapsetmiş kalplerin iç geçirmeleri öykülerde en çok karşımıza çıkan temalardan. Bunun en önemli sebebi şu: Günümüz insanı, hızlı büyüyen ve kalabalıklaşan şehirlere rağmen yalnızlığın cenderesinden kendini kurtaramamaktadır. Öykücü de yaşanan hayatın kesitlerini kendi iç dünyasıyla bezediği için, ne kadar farklı kalemlerden çıkarsa çıksın günümüz öyküsü yalnız insanı anlatmaya devam edecektir.

Murat Soyak, kitabın girişinde “41. öykü herkesin kendi içinde” diyor. Hayat akıp giderken bazı şeylere sımsıkı tutunmayı ihmal etmemek gerek. Öyküler ve öykü gibi yaşamlar eksik olmasın.

Mustafa Uçurum yazdı