İlk baskısı 1968 yılında İnkılâp ve Aka Kitapevi tarafından yapılan Halit Fahri Ozansoy’un Eski İstanbul Ramazanları kitabı, Dergâh Yayınları’nca yeniden yayımlandı. Kitabın alt başlığı şu şekilde: “Bütün Adetleri, Eğlenceleri, Hatıraları, Fıkraları”. Alt başlığın kapsamından da anlaşılacağı üzere kitap Halit Fahri Ozansoy’un çocukluk ve gençliğindeki Ramazanların nasıl yaşandığına dair.

İyi bir Ramazan yazıları listesi

Kitabın editörlüğünü yapan Yakup Öztürk’ün sunuş yazısı Ramazan yazılarına dair derli toplu bir kaynak listesi sunuyor. Ramazan ayı vesilesi ile padişahlara ve ekâbire sunulan kasideler olan Ramazaniyelerin klasik edebiyatımız içinde gelişen bir tür olduğunu aktaran Öztürk, 14. asırdan itibaren Ramazaniyelerin edebiyatımızda yer bulduğunu ifade ediyor. En tanınmış Ramazaniyenin Sabit’in Baltacı Mehmet Paşa’ya sunduğu Ramazaniye olduğunu, Enderunlu Vasıf’ın ise edebiyatımızda en fazla Ramazaniye yazan isim olduğunu aktarıyor. Ramazaniyelerin edebiyatımıza dini literatürün girmesine hizmet etmiş olması bilgisi ise oldukça önemli bir bilgi.

Tanzimat sonrasında yazılan önemli Ramazan metinlerini ise şöyle sıralıyor Yakup Öztürk: Refik Halit Karay, “Eski Zamanlarda Ramazan Hazırlığı”; Ahmet Rasim, “İftar Yemekleri”; Hüseyin Rahmi, “İlk Orucum”; Yahya Kemal, “Atik Valde’den İnen Sokakta” şiiri ve “Kandiller Yanarken” yazısı; Sezai Karakoç, “Samanyolu’nda Ziyafet” adıyla kitaplaştırdığı yazıları; Mustafa Kutlu, “Oruç” yazısı. Ayrıca Fatma Barbarosoğlu’nun Ramazan yazılarının bir araya getirilmesinden mürekkep kitabı Ramazanname’nin de önemli bir kitap olduğunu ifade eden Öztürk, Muhtar Alus, Cenap Şehabeddin, Orhan Okay ve Ahmet Yüksel Özemre’in Ramazan yazılarının da görmezden gelinmemesi gerektiğini ekliyor.

Ağır misafir için hazırlıklar

Çıkmaz Terazi Sokağı’ndaki Ev ve Ramazana Hazırlık” yazısı ile başlayan kitap, her günü bayram sevinciyle yaşanan Ramazan ayının nasıl bir sevinç ve neşe ayına dönüştüğünün özeti. Bayram temizliğinin bile hususi bir temizlik olarak yapılmadığı günümüzün aksine Ramazan yaklaşınca tüm evin temizlendiğini aktarıyor Halit Fahri Ozansoy. Zira gelen ağır bir misafir. On bir ayın sultanı tabirine uygun bir hazırlık ve heyecanla karşılamak gerekiyor Ramazan'ı. Bu amaçla evler baştan aşağı yıkanıyor, tencereler kalaylanıyor, mutfak araç gereçleri özenle temizlenip eksik takımlar tamamlanıyor, sofra bezleri ve peçeteler yıkanıp ütüleniyor. Tabi bu misafirin öyle yalnız gelmeyeceği, yanında birçok misafiri de hanelere taşıyacağı biliniyor. Bu amaçla kilerler teneke teneke yağlar, peynirler, meyve sandıkları, iplerde kangal sucuklar, pastırmalar, güllaç hevenkleri ve Hacı Bekir’den alınmış renk renk reçeller, kavanoz kavanoz turşularla donatılıyor.

İbadet ve muhabbet ziyafeti

Hazırlıklar tamam olunca iş artık onu karşılamaya geliyor. Yüksek bir yerden veya minareden ilk defa hilali gören gözcü gözlemini iki şahitle ispat ettikten sonra Ramazan'ın gelişi ilan ediliyor. Bu müjde davullar eşliğinde mahalle mahalle yayılıyor ve Ramazan böylece gelmiş oluyor. Davul sesini duyan çocuklar sokağa fırlayınca neşe zamanları fiilen başlamış oluyor. Çocuklar için Ramazan'ın tek eğlencesi sokak değil tabi ki... Ninelerden dinlenecek Keloğlan ve Zümrüdüanka masalları ise sözel bir ziyafet ve eğlence onlara.

Ramazan'la gelen neşe camilerde bir ay boyunca sürecek sürekli bir ibadet ziyafetine dönüşüyormuş. Namazlardan sonra devrin en iyi hafızlarından mukabeleler ve heybetli vaizlerinden vaazlar dinlenir, ellerde tesbihler, dilde besmeleler ile zaman geçirilirmiş. İftar hazırlıkları her gün gelmesi muhtemel birkaç misafire göre yapılırmış. Gelmedikleri takdirde yemekler ertesi gün ihtiyaç sahiplerine dağıtılırmış. Teravih namazları huşu ile eda edilir, sonra muhabbet ziyafetine geçilir, divan şiirinden beyitler, Kıssas-ı Enbiya’dan misallerle söz süslenirmiş. Tabi bu muhabbete eşlik eden Vefa Bozası da unutulmaması gereken bir detaymış.

Bir sevinçten başka bir sevince

Ramazan'ın çocuk kalplerinden kâinatın her zerresine kadar her yere yayılan bir neşe ve farkındalığı beraberinde getirdiği anlaşılıyor kitapta aktarılanlardan. Mahyalarla konuşan camiler, o zamanın merkezi semtleri olan Vezneciler, Direklerarası, Eminönü ve Şehzadebaşı’nın her köşesine yayılan neşeyi herkes adına âleme aksettiriyormuş. Muhabbet çayhaneleri, Karagöz, Ortaoyunu, meddahlar, kuklalar ve hokkabazlar, mani ve semai kahveleri sevincin somutlaşmasını, ete kemiğe bürünmesini sağlıyormuş.

Bu sevinç ve neşe ayının vedaya hazırlandığı Kadir gecesinden itibaren hissedilir, devamındaki bayram hazırlıkları, bir vedayı kabullenişin ve yeni bir sevince hazırlanışın zamanlarına denk gelirmiş.


 

Serdar Arslan yazdı