İsimsiz ve Sahipsiz Bir Çeşme

 

Kim kesti sularını çeşmelerin?

 

Sezai Karakoç “su yerine süs akıyor” diye anlatıyor çeşmelerin ahvalini.  Halbuki onlar “eski zamanın kartvizitleri.” “Birden en ummadığım anda/ Ve hiç beklemediğim bir zamanda / Birden beliren bir köşede/ Birden karşıma çıkıveren/ Terk edilmiş unutulmuş/ Eski zaman çeşmeleri.”

 

Kimisinin ismi çoktan unutulmuş, cumhuriyet mavallarıyla silinmiş kitabeleri. Kimisi kaderine bile terk edilmemiş; katledilmiş, bir yola serilmiş her bir köşesi. Kimisinin üzerine yıllarca kapılar kapanmış, bir depoda saklanmış sütunları. Bir vefalı el çıkarana kadar o karanlıktan.

 

Çeşmeler...

 

Bulundukları her yerde bir yaşam alanı doğuran çeşmeler. Ufacık bir akmaya başladı mı suyu, hemen yeşerten ve yaşatan çeşmeler. Ekmek kapısı olan hafız-ı taslara. Baş ucunda sevdalı türkülerin yakıldığı sonra. Osmanlı'dan geriye ne kaldı denildiğinde (camiler, çeşmeler, şairler)  bu da var diyebileceğimiz çeşmeler...

 

İşte onlardan biridir Süleymaniye'de, bulunan isimsiz bir çeşme.  Öyle ki kitabesinin bir eşi daha yoktur İstanbulda.  H. 1159 tarihli çeşmenin bir adı da yoktur. Kim tarafından yapıldığı ve yaptırıldığı ise meçhul. 

 

İstanbul'da bir benzeri daha olmayan kitabesinde “ve minel mâi küllü şey'in hayy” ayeti yer alıyor.  Bu kitabenin özelliği kitabede yer alan ayet-i kerimenin, hattın arasında ayna varmış gibi yan yana, hem düz hem tersten okunacak şekilde yazılmış olması.

 

Ancak bu çeşme de diğer çeşmeler gibi atıl bir durumda. Hayatın dışına itilmiş. Kurnası asfalta gömülmüş. Lülesi kırılmış. Üzerine çiviler çakılmış. Yetmemiş, belediye hemen önüne bir direk dikivermiş.  Öyle ki artık bu nadide ve kıymetli eserin önemini kavrayacak bir dikkatli göz bile kalmamış. 

 

Her gün önünden binlerce kişinin geçtiği bu isimsiz ve sahipsiz çeşme suyuna kavuşacağı günü bekliyor. Kurnasının asfalttan çıkarılacağı günü bekliyor. Hemen karşısında duran yatıra şarkı söylemek istiyor. 2010 Dünya kültür başkenti İstanbul'un kendini sahnenin arkasında bırakmasını istemiyor. Ve ekliyor: 

 

“Taşını kırarsınız çeşmelerin

Başını kırdığınız gibi şairlerin

Ama onlar

Yağmurlarla akrabadırlar

Yer konuğudur göklerin”

 

 

 

Abdüssamed Bilgili, susuz kalmış çeşmelere üzülüyor...

 

Not: Alıntı mısralar Sezai Karakoç"tan... Fotogaleri için tıklayın.