Cevdet Karal
Cevdet Karal

Kimi dergiler vardır bir Yediiklim, bir Hece, bir Dergah, bir Varlık kadar uzun soluklu olamamışlardır ama edebiyata yön vermede kült dergiler kadar etkili olmayı başarmışlardır. Sahaflar fuarını gezerken özellikle işte bu dergilerden birini aradım. Hatta sadece bu dergiyi bulmak için girdim desem yalan olmaz fuara. Öğrencilik yıllarımda da sırf bu dergiyi bulmak için kitapçıya giderdim; ancak defalarca öğrenci evi değiştirdiğimizden taşınma telaşında kaybolup gitti dergilerim..

 

Ömer Erdem
Ömer Erdem

 

Bahsettiğim dergi Cevdet Karal ve Ömer Erdem yönetiminde 37 sayı çıkarmış Kaşgar Dergisi’ydi.

2000’li yılların başında güçlü edebiyat dergilerinden biri olan Kaşgar, bir tarafın dergisi olmadığı (olamadığı) için her dünya görüşünden şair ve yazarları görmek zor değildi. Cahit Koytak’tan tutun Birhan Keskin’e kadar geniş bir şair-yazar yelpazesi mevcuttu. Dil konularına değinileri, dil ve edebiyat konusunda çeşitli akademisyenlerin yazdıkları akademik yazılar da bulunurdu. 

Kurucularından olan Cevdet Karal’ın bir reklamcı olmasının sonucu olsa gerek kapak tasarımı her sayısı için kimilerince  bir sanat eseri inceliğinde kimilerince de reklam mantığından kurtulamamış kapaklarla çıkardı. Zaten her sayısı gerek içerik olsun gerek de sayfa sayısı olsun dergiden ziyade kitabı andırıyordu.

Kaşgar dergisiTüm bu sıradışı özelliklerine rağmen yayınlandığı dönemde hiçbir zaman beklenen okuyucuya da sahip olamadı. İstemeden de olsa elit bir okura seslendi yayın hayatında kaldığı 7 yıl boyunca. Bu da derginin periyodik olarak yayınlanmasını zorlaştırdı. Her hafta uğradığım kitapçıda aylarca rafta kalmaktan solan dergileri çok iyi hatırlıyorum.

“Türk Edebiyat Dergileri Tarihi” diye bir şey varsa Kaşgar, bu tarihin basamaklarından birini temsil etmektedir. Bunu sağlayan ve diğer dergilerden ayrıştıran en büyük nokta Kaşgar’ın bir amacının, bir misyonunun olmasıydı. Bakın 2000 tarihli 18. sayısının takdim yazısında ne diyor Kaşgar:   “Şiir karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de zorlama olan, manipüle edilmiş, politik dile bürünmüş, tek yönlü yaklaşımlar, şiirin sözünü ettiğimiz gücü karşısında uzun vadede kırılacaktır. Elbette bu görev, şairlere ve sahici okuyuculara düşüyor. O derece bir incelik var ki burada hiçbir şair, kendi kendisiyle olan özel ilişkisinde bile şiiri bir aracı olarak kullanmayacaktır. Bırakalım, şiir vasıtasıyla, toplumsal bir takım bağlantılar kurup, bunu herhangi bir topluluk için onun üstünde bir güç unsuru olarak kullanmayı… Kaşgar dergisiSahici ilgiler böyle tutumlara karşı uyanık bir dikkat sahibidir, olmalıdır.” Bu yazıda da gördüğümüz gibi Kaşgar şiiri öyküyü veya edebi olan her ne varsa onu kendi varlığı için seviyor sahipleniyor ve onu geliştirmeyi bir misyon ediniyor. Belki bir noktada eleştirilebilir ama Kaşgar edebi olanı araç değil amaç olarak algılıyordu. Hayatın mutlak amacı!*

Özellikle günümüz dergiciliğinin en önemli kusuru olan kimlik ve ilke yoksunluğu zirve yapmışken Kaşgar’ın yayın hayatına devam etmiyor olması ilk önce Türk şiiri, daha sonra genel anlamda Türk edebiyatı için büyük bir kayıptır desem sanırım abartmış olmam. Edindiği kimlik her ne kadar eleştirilmeye açık olsa dahi… Çünkü en kötü ilke ilkesizlikten evladır!

 

Enes Malikoğlu hatırladı

*GYY'nin notu:  "Edebiyatı mutlak amaç olarak görmek", Cevdet Karal ve Ömer Erdem'in tanıdığımız kadarıyla böyle bir sapkın amacı olmamıştır. Elbette estetiği önemsemişlerdir bu iki sanatçımız, güzel işler ortaya koymuşlardır ama en tepeye koyduklarını ve de koymaları gerektiğini düşünmüyoruz!

Farklı siyasal konumlardaki şair ve yazarlara açık olmanın her zaman iyi ürünler yayınlamak anlamına gelmeyeceğini de "herkese açık dergiler" tarihine baktığımızda görüyoruz!

Dindarların bu konudaki komplekslerini aşmalarının zamanı gelmedi mi artık?!!!