Kırkyamanın Orta Asya'da doğan bir sanat olduğunu belirten Gökalp, şu bilgileri verdi:

"Sanatın ortaya çıkışı şöyle; Orta Asya'da bir gelenek var, bebekleri olacak anneler komşularından küçük kumaş parçalarını toplayıp bebeğine hırka yaparmış, bebeğin kırkı çıkınca da o hırkayı giydirirlermiş. Selçuklular ve Osmanlılar da kırkyama yapmış. Kırkyama yokluktan doğan bir sanat. Savaş dönemlerinde gerek ülkemizde gerek dünyada hanımlar elbiselerin eskimeyen kısımlarını kesip onlardan yeni parçalar oluşturmuşlar. Yeni kıyafetler, yastıklar, yorganlar yapmışlar."

Selçukluların kırkyama ürünlerinde ağaç geçmeli kapı motiflerini işlediğini anlatan Gökalp, şöyle devam etti:

"Bosna Hersek'te çokça kullanıldığı göze çarpıyor. Onlar da güneş, yıldız ve ay desenlerini işlemişler. Osmanlı'da 14. yüzyıldan sonra padişah yorganları kırkyamadan üretilmiş. Zaman içerisinde her sanat dalında olduğu gibi kırkyamada da değişiklikler oldu. Kırkyama dünya çapında yapılan bir sanat. Özellikle Japonlar, Amerikalılar ve Ruslar bu konuya ilgi gösteriyor. Biz de dünya çapında yarışmalara katılarak eserlerimizle başarılar elde ediyoruz."

Eski ve kullanılmayan kumaş parçalarını topluyor

Gökalp, mobilyacı ve perdecilerden küçük, eski ve kullanılmayan kumaş parçalarını topladığını anlattı.

Çöpe gidecek kumaşları kırkyama sanatıyla birleştirerek anlamlı desenler verdiğini belirten Gökalp, "Elimde çalıştığım parça eski bir keten pantolonun paçası. Etrafının dantel kumaşları da 40-50 sene önce yapılmış, sandıkta beklemiş hatta bazı yerleri sandık lekesi olmuş danteller. Onları ben parça kumaşlarla değerlendirip yeniden görsel olarak sunmaya çalışıyorum. Özellikle kot pantolonların sağlam yerlerini kesip biçip yastıklar, çantalar yapıyorum." diye konuştu.

Kırkyamaya ilginin azalmasından yakınan Gökalp, sanatın tanıtılması için daha fazla etkinlik yapılması gerektiğini dile getirdi.