“And olsun biz Lokman’a, ‘Allah’a şükret’ diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye layıktır.
Lokman, oğluna öğüt vererek ‘Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür’ demişti. Biz insana, anne-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) ‘Önce bana sonra da anne-babana şükret’ diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.
Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.
(Lokman, öğütlerine devam ederek şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman Suresi, 12-19)
Yüce Allah, Kur’an’da birkaç yerde Lokman aleyhisselamın ismini zikretmiştir. Lokman, bir surenin de ismi olmuştur. Allah’ın Lokman’a nasıl hikmet verdiğini ve onun inanç, iman ve doğru bir hayat tarzı hususunda oğluna neleri tavsiye ettiğini ayetler açıklamaktadır.
O halde Lokman kimdir? Nasıl bir hayat sürmüştür? Ondan nasıl istifade edebiliriz?
Kur’an’ı açarak Lokman aleyhisselamın çocuğuna verdiği nasihat ve hikmetleri okuyup kavradığında, onun nasıl bir üslup ve düşünceye sahip olduğunu anlayabilirsin.
Lokman aleyhisselam, Afrika kıtasının iç kesimlerinde doğmuş ve orada yetişmişti. Siyah tenli, basık burunlu, kıvırcık saçlı, kısa boylu ve kalın dudaklıydı.
Lokman aleyhisselam, sabah erkenden ormana gider; sarp ve çetin dağlara tırmanır, yalın ayak gezerdi. Bundan dolayı ayağı yarılmış fakat beden yapısı güçlenip gelişmişti. Bunun yanı sıra vahşi hayvanlara karşı koyması da onun cesaretli ve atılgan biri olmasını sağlamıştı.
Çocukluk döneminde yaptığı gezintilerde tabiatı, evreni, canlıları ve bunlardaki hareketleri inceden inceye düşünüyordu ve hiçbir şeye ilgisiz kalmıyordu.
Peygamberlik ve Hikmet Arasında Seçim
Lokman aleyhisselam, yine böyle bir orman gezintisi yaparken yorulduğunu hissetti. Bunun üzerine dinlenmek ve kendine gelmek için bir ağacın gölgesine oturdu. Ne var ki uykusu ağırlaşmış, göz kapaklarına hâkim olamamıştı. Böylece derin bir uykuya daldı.
Rüyasında, Yüce Allah tarafından gönderilen bir meleğin kendisine geldiğini gördü. Melek, peygamberlik verilmesiyle hikmet bahşedilmesi arasında seçim yapmasını isteyince Lokman aleyhisselam peygamberliğin sorumluluğunu yerine getiremem düşüncesiyle hikmet bahsedilmesini tercih etti. Az sonra da uykusundan uyandı.
Uyandığında etrafındaki varlıklara baktı ve onlarda herhangi bir değişim olmadığını gördü. Ancak o varlıklara ait düşünce ve yargılarının değiştiğini ve yenilendiğini fark etti. Kalp ve ruh âlemini varlık âleminde seyrettiğini ve bunların madde âlemini aştığını idrak etti. Cemali (güzeli) hissetti. Cemalle (azametle) kendine geldi ve nihayet bu nimetlere şükrederek secdeye kapandı.
Kölelik ve İlk Tecrübesi
Lokman aleyhisselam bir ara köle tüccarlarının eline düştü sonra da bir köle pazarında satıldı. Böylece iradesi elinden alınmış oldu. Nasıl karanlığın bağrından onu yok eden fecrin aydınlığı çıkıyorsa bu kölelikten de çok bereketli bir hikmet doğmuştu. Bunun yanı sıra bu kölelik, kendisine vurulan prangalardan kurtulup oradan sosyal statü basamaklarına, oradan da en üst makama tırmanmanın ilk adımını oluşturuyordu.
Hikmet Işıltıları
Lokman aleyhisselam, çileli bir nefis mücadelesine girdi. Kurtulma ümidi ve Allah’a iman desteğiyle köleliğin zilletine katlandı.
Bir gün efendisi, boğazlaması için kendisine bir koyun verdi ve koyunun en kötü tarafını getirmesini istedi. Lokman aleyhisselam, denileni yaptı ve efendisine koyunun kalbini ve dilini getirdi. Bu yapılan şeyin ne anlama geldiğini anlayan efendisi Lokman’a gülümsedi. Onun bu tutumu, efendisinin yanında sevgi ve saygısını artırdı.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra efendisi, boğazlaması için kendisine bir koyun daha verdi. Fakat bu defa koyunun en iyi tarafını getirmesini istedi. Lokman denileni yaptı ve efendisine yine koyunun kalbini ve dilini getirdi.
Bu sırada ona hayretle bakan efendisi, bu davranışının sırrını sordu. Kalp ve dil nasıl aynı zamanda hem en iyi hem de en kötü taraf olabiliyordu? Efendisinin bu sorusuna -bu soru ister imtihan amaçlı olsun isterse olmasın- Lokman’ın verdiği cevap hikmet doluydu: “Efendim! Kalp ve dil dürüst olduklarında en iyi organ olurlar. Fakat böyle olmadıklarında da en kötü organlardır.”
Böylece Lokman’ın efendisinin yanındaki itibarı daha da arttı. Zira efendisi artık ona köle gibi davranmıyordu. Bir müddet bu şekilde yaşamaya devam eden Lokman aleyhisselam, nihayet -Allah’ın izniyle- kölelikten kurtuldu.
İsrailoğulları’na Kadı Oluyor
Lokman aleyhisselamın şöhreti her tarafa yayıldı. O, sağlam, isabetli ve ileri görüşlü biri olarak tanınır oldu. Lokman aleyhisselam, dünyanın çeşitli yerlerine gitti. Davud peygamber zamanında İsrailoğulları’na kadı oldu. Keskin zekâsı ve ruh güzelliğiyle hikmetli sözler söylemiş ve sorunları çözüme kavuşturan kararlara imza atmıştır.
Çocuğuna Nasihatı
Lokman aleyhisselam, evlendi ve bir çocuk sahibi oldu. Anne-babanın çocuklarına karşı yükümlü olduğu ilk önemli şeyin onlara verilecek iyi bir nasihat ve doğru bir yönlendirme olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Lokman aleyhisselam da bu gerçekten hareket ederek, büluğ yaşına ulaşan çocuğuna Kur’an’ın bizlere bildirdiği inanç ve yaşamla ilgili hususları anlattı. Akideyle ilgili olarak, ona bir ve tek olan Allah’a kulluk etmesini ve O’na şirk koşmamasını, çünkü şirkin hem kendine hem de topluma bir zulüm olduğunu söyledi. Yine çocuğuna, anne-babasıyla ilişkilerine ve onların haklarına dikkat etmesi gerektiğini belirtti. Ancak anne-baba hakkı, Allah’ın hakkından daha önde değildi. Mesela; anne-baba müşrik olsa ve çocuklarından kendileri gibi müşrik olmasını istese, çocuğun, haklarını yerine getirmekle birlikte bu konuda onlara itaat etmemesi ve Allah’a teslimiyet göstermesi gerektiğini söyledi.
Tek olan Yüce Allah ile bağlarını geliştirmesi için çocuğuna bir kısım hakikatleri anlattı. Buna göre rızık, kudret ve mutlak otorite tamamıyla Allah’a aitti ve hiçbir şekilde ne anne-babanın ne de bunların dışında yeryüzündeki herhangi bir kimsenin bunlarda bir payesi ve hakkı vardı.
Yüce Allah’a olan itaat, hamd ve şükrün ilk göstergesi namazdır. Çünkü kul, orada en şerefli azası olan alnını hamd ve şükür anlamında yere koymaktadır.
Hayatta doğru bir çizgide olabilmek için iyiyi emretmek, kötülükten sakındırmak ve toplumdaki bozukluklara karşı koymak gerekir. Bunun için de sabrı, eziyetlere göğüs germeyi ve insanlarla ilişkilerde tevazuyu elden bırakmamayı ilke edinmek icap eder. Dosdoğru bir yolda olabilmek için, hücrelerine varıncaya kadar herkesin tüm benliğiyle bu altın nasihatlere sanılması gerekir.
Lokman kıssasının hayatımıza renk ve ışık katması dileğiyle...
Kur’an Kıssaları
Muhammed Ali KUTUB