Bismillah. "Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz." (Kasas 88) “Katı olan her şey buharlaşır.” Kalıcı olan sadece O'nun yüzüdür, O'nu hatırlatan ve O'na yaklaştıran değerlerimizdir. Katı dergisinin adının çıkış noktası bana bu ayeti ilham etti ve “sonsuza kalacak değerlerimizi bu dergide yazmalıyım” dedim. Maddeci felsefenin düşünüründen mana devşirmek ilginç gelebilir. Hakikat tektir, fakat çok dillidir.

Muhabbet usulü yetiştik ve bu usul üzere yazmayı severim. Derginin adı beni muhabbete sevk ettiği için dergi hakkında bir şeyler yazmak vacip oldu. Dergi mutfağında dostlarımız ve dostların dostları olunca aile sofrasına herkesi davet etmeyi de bir görev bildim. Zaten dergiler yazar ve okuyucularıyla bir ailedir. Derdi olan birkaç iyi adamın önderliğinde oluşan okuldur. Dergiler nesiller arası köprüdür.

Belki eskiden medya alanında daha az rakibi olduğu için çok etkiliydi dergiler. Büyük Doğu, Hareket, Diriliş, Edebiyat, Mavera... Bunlar bir döneme damga vurmuş hatta hala günümüzde etkisini hissettiğimiz dergilerdir. Bizim neslimize “Toparlanın Gitmiyoruz!” diyen iki binli yılların başında çıkan Gerçek Hayat dergisiydi. Şimdi gençlere soruyorum, “sizi bayiye koşturan, heyecanlandıran dergi var mı?” Çok net cevaplar alamıyorum. Bence zamanın gençliğini harekete geçirecek dergi sancağı boşta, yeni sancaktar bekleniyor ve birileri bu konuda mutlaka liderlik yapmalıdır.

Son zamanlarda medya dünyası hareketli; eskilere ek olarak yeni dergiler çıktı. Eski dergiler de bir şekilde yenilendi; kimi el değiştirdi, kimi yönetim. Dergah, Hece yönetim değiştirdi; Cins, CF yayın dünyasına iddialı girdi; Gerçek Hayat el değiştirdi; Yedi İklim, İtibar, İzdiham, Mahalle Mektebi, Gezgin yollarına devam ediyor. Sadece dergi ismiyle yazı bitebilir, bu nedenle ilk anda aklıma gelenleri yazdım. Yeni neslin şah damarından kim tutarsa zamanın sancaktar dergisi o olacak. İzliyoruz, Rabbim ömür verirse bu liderlik kime nasip olacak göreceğiz inşallah.

Buharlaşmaması gereken değerlerimizi yazacağım

Katı dergisi üstte saydığımız dergilere göre daha mütevazı bir şekilde Ocak ayında Kadir Metin Akbaş (Dergi heveslisi bu adam kimdir diyenler için sitemizde güzel bir yazı mevcut) yönetiminde Kırklareli'nden yayın hayatına merhaba dedi. İlk iki sayısını heyecanla okuduk, girişte belirttiğim gibi derginin adının çıkış noktası beni yazmaya sevk etti. (İlk sayı için değerlendirme yazısı buradan okunabilir.) Buharlaşmaması gereken değerlerimizi Katı dergisinde yazacağım inşaallah: Ahi, Aile, Külliye, Mahalle ve Şehir. Giriş yazısı Mart sayısında olacak, nasip olursa sonraki sayılarda tek tek bu değerlerimizin yirmi birinci yüzyıla söylediği cümlelerin peşine düşeceğim. Mütevazı kelimesi ile Kırklareli birleşince ne hikmetse aklıma Osmanlı Beyliği geldi. Anadolu'daki o kadar güçlü beylik arasında Bizans sınırında büyüyen ve cihana hükmeden beylik.

Derginin kapak konuları başlangıçtan itibaren sırasıyla “Dikizleme Çağı ve Big Brother”, “Okumlamanın Neolejik Analizi”, “Televizyon” ve gelecek sayı “Dostluk”. Dikkat edilirse başlıklar bir sorgulamayı ve modern çağ ile hesaplaşmayı önceliyor. İlk iki sayıdan birkaç yazı başlığı seçerek derginin değerlerimizin gölgesinde arzı endam ettiğini somutlaştırayım: Nerede O Eski Bakkallar / Yasin Çakırel, Sahafiye / İskender Gümüş, Bir Vakıf İnsan: Muharrem Balcı/ Adalet Canlı Akbaş , Malzeme Değil Kitap Okuyalım/ Cem Sökmen, Kapıları Açmanın Adı : Nükte Kitabevi/ Adalet Canlı Akbaş, Kâğıt Baskının İnternetle Savaşında Son Durum / Kadir Metin Akbaş, Etik İle Ahlak Arasındaki Yedi Fark / Şevki Işıklı, Matbu Ve Dijital Arasında Bir Gençlik / Sertaç Dalgalıdere, Yayınevlerinin Teknolojiyle İmtihanı / İskender Gümüş.

Katı dergisini daha iyi tanımak için genel yayın yönetmeni Kadir Metin Akbaş ile konuştuk.

Neden Katı dergisi?

Dergimizin ismi ilk kez kulağa çalındığında insanı afallatıyor, biraz da merakta bırakıyor. İlk sayımızdan bu yana çok defa aynı tarzda soruya muhatap olduk; derginizin ismi neden Katı? Evet, kabul ediyorum, Katı, kulağa hoş gelen naif bir isim değil. Ama bir hikâyesi olan, arkasında bir derinliği olan, bir iddiayı barındıran isim. Yüksek lisans yaptığım vakitlerde ders kitabı olarak Amerikalı filozof Marshall Berman’ın kaleme aldığı “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor”ı alıp okuduğumda etkilenmiştim. Tamam, içeriği harika ama beni asıl çarpan kitabın ismi olmuştu. Benim için bu isim, çok farklı çağrışımlara kapı aralamıştı. Kitaba adını veren bu söz aslında Karl Marx’a ait bir sözün ilk cümlesiydi ve devamıyla birlikte tam olarak şöyleydi: “Katı olan her şey buharlaşıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve sonunda insanlar, ciddi olarak kendi yaşam koşulları ve diğer insanlarla olan ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyorlar...”

İşte o günlerde –ki bundan 10 yıl öncesi- bir dergi çıkaracak olursam isminin kesinlikle “Katı olan her şey buharlaşıyor” olması gerektiğine karar vermiştim. İstanbul’dan Kırklareli’ne taşındığımızda, buradaki dostlarımızla bir dergi çıkarsak nasıl olur diyerek bir araya gelip, içeriği ve ismi ne olsun tartışması yapıldığında benim önerim “Katı olan her şey buharlaşıyor olsun” idi. İsim beğenildi ama uzun olduğu için kısaltılması gerekti. Biz de ismi “Katı” olarak kısalttık ama logomuzun altına da aslını yazdık. Evet, katı olan her şeyin buharlaştığı, kutsal olan her şeyin bir şekilde dünyevileştiği bu çağda, bizler, yani bu dergiye omuz verenler, bu dergi etrafında bir araya gelenler “katı” olarak kalıp, buharlaşmamak, dünyevileşmemek istiyoruz.

Belirli bir hedef kitle var mı?

Elbette her dergi gibi okunmak, beğenilmek ve takdir edilmek istiyoruz. Hedef kitlemiz, kendini okuryazar olarak konumlandıran, okumayı, dergileri, kitapları, düşünmeyi önemseyen herkes. Takdir edersiniz ki dergimizin yazar kadrosunu oluşturanların çoğunluğu Kırklareli Üniversitesi’nde hoca. İster istemez yazılarımıza akademisyenliğin gölgesi düşebiliyor. Ama biz istiyoruz ki dergimiz akademik bir dergi görünümünde olmasın. Akademinin o disiplini ile hayatın, edebiyatın rahatlığı, naifliği birleşsin ve ortaya herkesin okuyup anlayacağı, üzerine düşüneceği yazılar çıksın. Niyetimiz bu, hedef kitlemiz de bu niyetimizle örtüşüyordur inşallah.

Dergilerin ateşi çabuk sönüyor, bu dergi uzun soluklu olacak mı?

Bu konuda ne yazık ki çok haklısınız. Kitabevi rafları, bir heves yayınlanmaya başlayan ama ardı gelmeyen dergilerle dolu. Aslında dergiciliğin kaderi hatta sınavı biraz da budur. Hevesli, heyecanlı, gayretli bir grup arkadaşın bir araya gelince ilk yaptığı iştir dergi çıkarmak. Bizimki biraz öyle oldu. Şimdilik iyi gidiyoruz, üçüncü sayımızı çıkardık ve durmaya da pek niyetimiz yok. Belki de bu makûs talihi Katı dergisi olarak kırarız. Bakalım nefesimiz nereye kadar yetecek.

Kırklareli, Trakya, Anadolu dergi için ne ifade ediyor?

İstanbul’un dışı taşra… Maalesef bu böyle… Kültürün, edebiyatın, sanatın, düşüncenin, gazetenin, derginin, kitabın, yazının başkenti İstanbul. Tamam bunu kabul ediyoruz ama İstanbul’un dışında da hayat var, edebiyat var, düşünce var, yazarlar var, yazılar var, dergiler var. Biraz da bunu kanıtlamak için çıkıyor Katı. Ve Özellikle Kırklareli’nde yaşıyor olmak, Trakya’da var olmak, Balkanlara yakın olmak bence bir ayrıcalık. Her anlamda bakir bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bir araya gelmek için itici bir güç bekleyen insanların toprakları burası. Katı, bir anlamda İstanbul’un keşmekeşinden, kalabalığından, debdebesinden uzakta kalıp, kafasını dinleyip, nefesini tazeleyip, yeni şeyler söylemenin heyecanını yaşıyor. Biz kendimizi aylık düşünce dergisi olarak isimlendirdik. Evet, düşünmek, önce düşünmek, sonra yazmak…

Hangi şehirlerde dergiye ulaşılabilir?

Dergimiz küçük bir şehrin dergisi. Aslında çok fazla dışarı çıkma niyetimiz yoktu ama dostlarımız sağ olsun, onların ısrarı ile sınırlarımızı genişlettik. Şu anda İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, Konya, Trabzon, Rize, Edirne, Maraş, Aksaray ve Bandırma’dayız. Aslında daha çok yerden davet alıyoruz, buraya da dergi istiyoruz diyorlar ama malum, bizim gibi dergilerin en büyük problemi dağıtımdır. İnşallah, cesaretimiz artarsa çok sayıda şehre de merhaba diyebiliriz.

İstanbul'da Fatih'te Ağaç ve İnkılab kitabevinde, İstiklal Caddesi'nde Mephisto'da, Üsküdar'da İskele gazete bayiinde, Ankara'da Kurtuba Kitap Kafe'de, Kırklareli'nde Baykuş Kitap Kafe, Doğuş Kırtasiye ve Kampüs'te Kayalı Kitabevi'nde, Konya'da Hüner Kitabevi'nde, Trabzon RA Kitabevi'nde, Rize'de Önce Kitabevi'nde, Aksaray'da Canlı Eczanesi'nde isteyen dergimize ulaşabilir.

Daha fazla bilgi, abonelik, şehir temsilciliği için sosyal medyadaki adreslerimizden ve [email protected] mail adresimizden bizimle irtibata geçebilir okuyucular.

 

Cihad Meriç konuştu