Osmanlı önce durdurulup sonra dağıtıldıktan sonra ortaya birçok devlet çıktı. Bir güç olarak coğrafyayı dizayn eden Osmanlının boşalttığı bu gücü başkaları doldurdu. Ama Osmanlı gibi bir düzen kuramadılar. Bu yüzden de Osmanlı sonrası dünya bir türlü yatışmadı. Osmanlı sonrası düzen yerine daha çok acı doğuran o çalkantı, şu anda özellikle Ortadoğu merkezli devam ediyor.

Yakın dönemde o acıları yaşayan birçok devlet oldu. Bu devletlerin ortak özelliğine baktığımız zaman, bu devletlerin hemen hemen hepsinin Osmanlıyla bir şekilde bağını sürdürmek isteyenler olduğunu görürüz.

Bu acıyı yaşayan devletlerden biri de, Azerbaycan’dı. Şu an “tek millet, iki devlet” ilkesi altında güçlü bir işbirliği yaptığımız Azerbaycan, yakın tarihin en büyük acılarından birini yaşadı Hocalı’da. Biz unutsak da, dünya unutsa da, o acıların yaşandığı toprakların insanları bunu unutmuyor ve zaman zaman o acıların çığlıklarını gökyüzüne koyveriyor.

Bu derin acıyı bir de Azerbaycan Parlamentosu Milletvekili Ganire Paşayeva’nın ağzından dinledi Birlik Vakfı Bursa Şubesi’ndeki dinleyiciler 16 Şubat Cuma gecesi. Ganire Paşayeva, Hocalı katliamı merkezli sohbetinde sadece bir acıyı anlatmadı, aynı zamanda Müslüman dünyanın sorunlarını da masaya yatırdı, çözüm yolları önerdi.

Kardeşlik, “kardeşim” dediğin kişinin acısını hissetmektir

Sözlerine, iki devletin ortak kaderine değinerek başlayan Ganire Paşayeva, yakın tarihimizin acılarla ama aynı zamanda dillere destan kahramanlıklarla dolu olduğunu söyleyerek Türkiye coğrafyası ile Azerbaycan coğrafyasının aslında iki kardeş devlete ait olduğunu ifade etti.

“Ben yirmi altı yıldır durmadan üşüyorum. Nerede olursam olayım üşüyorum. Evimde ya da başka yerde, hiç fark etmez, durmadan üşüyorum. Hele hele şubat gelince daha da çok üşüyorum. Üşüyorum çünkü yirmi altı yıl önce Hocalı’da donan o çocuklar aklıma geliyor. O çocuklara iki lokma ekmek verip karnını doyurmak isteyen, yollarda üşüyüp onlarla beraber katledilen anneler aklıma geliyor ve üşüyorum. Onlarla kardeş olduğum için, onların acılarını hissettiğim için üşüyorum. Kardeşlik budur. Kardeşlik, ‘kardeşim’ dediğin kişinin acısını hissetmektir. Ben de onların acısını hissediyorum.” diyen Ganire Paşayeva, Hocalı katliamının büyük bir felaket olarak insan ruhunda açtığı tahribatı dile getirdi.

“Biz onları Müslüman ve Türk oldukları için öldürdük”

Bir çığlık olarak Hocalı’yı anlatmaya devam eden Ganire Paşayeva, vicdanlara seslenerek bu insanların Müslüman ve Türk olmaktan başka hiçbir suçlarının olmadığını da ekledi: “Peki, acımasızca katledilen bu kadar insanın suçu neydi? Hangi büyük suçu işlediler ki böyle insanlık dışı bir katliama maruz kaldılar? Bazısının gözü oyuldu, bazısının kalbi yerinden çıkarıldı, bazısının kafası koparıldı ama hepsi de acı içinde can verdi sonuçta. Neydi onların suçu? Onların suçunu söyleyeyim: Onların tek suçu Türk olmaktı.”

Tarihin gördüğü en acımasız katliamlardan birini gerçekleştiren insanları hiç ama hiç unutmamamız gerektiğini, onların bugün yaptıklarını yarın da yapmaya hazır olduklarını dile getiren Paşayeva, sözlerine şöyle devam etti: “O acıları yaşatanlar kimlerdi peki? Bunu da bilmemiz gerek. O acıları yaşatanlar, o acıları yaşattıkları için gurur duyduklarını söyleyenler kimler peki? Onlar, bizim topraklarımızı işgal etmiş olanlardır aynı zamanda. Şu anki Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan ‘Ben o yaptıklarımızla gurur duyuyorum’ diyerek yaptıkları o vahşi katliamı sahiplenmektedir. Ermenilerin kendi konuşmalarına baktığımız zaman, nasıl bir soykırım yaptıklarını gururla anlattıklarına tanık olabiliriz. Bu kadar insanı katletmelerinin sebebini de söylüyorlar üstelik. ‘Biz onları Müslüman ve Türk oldukları için öldürdük’ diyorlar satır aralarında.”

“İnsanı en çok üzen düşmanın yaptıkları değil, dostların sessizliğidir”

Yaşanan katliamın aslında birçok suç ortağının bulunduğunu ise şu sözlerle açıkladı Paşayeva: “Hocalı’da Müslüman Türk katliamı yaşanırken, Karabağ işgal edilirken Batı ne yaptı peki? Bunun cevabını hepimiz biliyoruz: Hiçbir şey yapmadılar. Hâlbuki bu soykırım Batı’nın gözleri önünde oldu. Gizli saklı yapmadılar bunu, her şeyi açıkça yaptılar. Hesapta, yüz sene önce olduğunu söyledikleri bir Ermeni soykırımıyla ilgili harekete geçen Batı, daha yakın zamanda ve kendi gözlerinin önünde gerçekleşen sahici bir soykırımı görmemekte, bu soykırıma karşı gözlerini kapayıp kulaklarını sağır etmektedir. Neden görmezden geldiklerini anlamak için kafa yormayın hiç. Bunun sebebi besbelli: Çünkü katledilenler, Müslüman Türkler. İşte bu yüzden, güya insan haklarına toz kondurmayan Batı sessiz kalmakta, görmezden gelmektedir bu katliamı. Batı, aynı zamanda bu katliama ortaktır. Çünkü Ermenilere o silahları veren Batı’dır. Batı için Ermeniler kardeş, Ermenistan ise Türk dünyasına açılan bir kapıdır. O yüzden böyle davranmaktadırlar. Batı, Müslümanlar söz konusu olduğunda bu ikiyüzlülüğü her zaman ve her yerde yapmaktadır. Bosnalı Müslümanlar katledilirken de gözlerini kapatıp kulaklarını sağır etti Batı dünyası.”

Müslümanların dağınık olmalarının acılarını daha çok artırdığını söyleyen Ganire Paşayeva, Aliya İzzetbegoviç’le yaşadığı bir anıyı da şöyle anlattı: “Tanışmaktan şeref duyduğum Aliya İzzetbegoviç’in beni çok etkileyen sözlerini hatırlıyorum. Rahmetli İzzetbegoviç bana ‘Savaştan önce dostlarımız ve düşmanlarımız vardı. Savaş zamanı dostlarımız ortada yoktu ama düşmanlarımız karşımızdaydı. İnsanı en çok üzen düşmanın yaptıkları değil, dostların sessizliğidir.’ demişti ve ben bunlardan çok etkilenmiştim. Bu sözler bize, bize dost görünen Batı dünyasının dostluğunun biz zorluğa düşünceye kadar olduğunu ne güzel anlatıyor. İşte biz Hocalı’da, Srebrenitsa’da bunu yaşadık.

Biz, Hristiyan dünyasının Ermenilerin arkasında olduğunu biliyorduk. Ama zor zamanda bazı dostlarımızın sessiz kalacağını da öğrendik. Türkiye, Özbekistan ve Pakistan dışında diğer dostlarımız sessiz kaldı. Biz bunu yaşadık ve acı duyduk. Müslüman dünyasının, Türk dünyasının böyle olmaması gerekir.

Bugün de Türkiye göçmenlere kol kanat gererek onları rahat yaşatmak için çabalıyor. Ama aynı çabayı biz diğer Müslüman ülkelerden de görmek istiyoruz. Müslüman dünyasının mazlumun yanında olduğunu görmek istiyoruz.”

Batı için terörist kimdir?

Batı’nın, kendisine zarar vermeyip karşısındaki dünyaya zarar veren illegal yapılanmalara arka çıktığını ise tecrübeleri ışığında anlattı Ganire Paşayeva: “Biz Müslümanlar olarak terörün hep karşısında olduk ve teröriste arka çıkmadık. Ama şu an Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin yaşadıklarına bir bakın. Özellikle Türkiye terör örgütleriyle durmadan boğuşmak zorunda kalıyor. Sözde teröre karşı çıkan Batı dünyası ise, bu teröristlere göz yummakta, göz yummaktan da öte onlara destek çıkmaktadır. Batılı ülkelerin çeşitli şehirlerinde rahatça yaşayan Türkiye ve Müslüman dünyasına karşıt teröristler olduğunu görüyor, onlara bir şey yapılmadığını gördükçe de üzülüyoruz. Ama bizim gerçeklere gözümüzü kapatmamamız lazım. Müslüman dünyasının da dostunu düşmanını görüp ona göre kendini yarınlara hazırlaması lazım. Batı için terörist, kendisine zarar verendir. Müslümana zarar vereni terörist görmezler. Batılılarla bu konuda konuştuğumda, Müslüman dünyasına zarar verenleri terör örgütü görmediklerini zaten hissettiriyorlar.”

Gençlere hangi bilinci vermeli?

Ganire Paşayeva, yaşadığımız dünyanın acımasız bir dünya olduğunu, gençlerimizin gerçekleri görüp bilinçlenmelerinin hayatta kalmak için ne kadar önemli olduğunu da sözyledi: “Bugün Müslüman dünyasının sınırları gençlerimize iyi anlatılmalı. Onlara Müslüman dünyası, devlet ve millet kavramı iyi kavratılmalı. Sınırların ötesine bakabilmeleri sağlanmalıdır. Bursa’da yaşayan bir genç sadece Bursa’yı değil Bakü’yü de Saraybosna’yı da Türkmenistan ve Özbekistan’ı da düşünmeli. Çünkü bizim dışımızdaki dünyanın insanları öyle yapıyor. Bizim karşımızda Ermenistan’ı, Türkiye’nin karşısında PKK’yı destekliyorlar. Yani kendilerini bir ve bütün görüyorlar. Biz de ‘Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ demeliyiz ki kimse bize zarar veremesin. Bunun için de tarihçilere ve devlet adamlarına büyük iş düşmektedir.”

 

Ahmet Serin