MODERN TÜRKÜLERİN KANATSIZ KELEBEĞİ : MESUT ÇAKMAK
1994 yılında Başbağlar, 1996 yılında da Kanatsız Kelebek isimli iki önemli çalışma ortaya koyan Mesut Çakmak hem üretmiş olduğu form, hem de kendisi ile aynı dönem müzik yapmak için vitrine çıkmış birçok isimden ayrışıyordu. Birincisi Mesut Çakmak, içinden sıyrılıp geldiği toplumun türkülerine ait kadim birikimi içselleştirmiş ve bu birikiminden istifade ederek modern eserler ortaya koymuştur. Oysa bu anlamda aynı dönem müziğe yönelen birçok isim türkülere uzak durmuş, türkülerin bu coğrafyaya ait en az bin yıllık müzikal genişlik ve ruh ikliminden habersiz kalarak köksüz bir başlangıç yapmışlardı.
Mesut Çakmak bağlama ile bestelerini yapıp, konserlerde bağlama icra ederek modern ozan kavramının farklı uzantısı olmuş nadir isimlerdendir. Türkülerimizi tanımadan, onun üretmiş olduğu ve “sıradanlığın estetiği” şeklinde kavramsallaştırmaya çalışabileceğimiz kadim birikimin ne söylediğini algılamadan, onu üreten folklorik kültürü, medeniyeti ve halkı da tam anlamıyla çözümleyebilmek mümkün değil. Ki ancak bu geleneksel irtibatı kurduktan sonra bütünüyle bu coğrafyanın ruh iklimine ait ve aynı zamanda çağın diline yerli bir form katabilen bir müzikal mevziden bahis açabiliriz. Bu yüzden Mesut Çakmak doğru bir müzikal başlangıca imza atan iki önemli çalışma bıraktı aslında bizlere. 1994 yılında çıkardığı ve çoğu kendi özgün bestelerinden oluşan ilk çalışması Başbağlar'daki bütün eserler bu bakımdan dinleyiciye türkü formuna eklemlenebilecek bir tınısal haz vermektedir.
Bağlama merkezli bir aranje ile hazırlanan bu ilk çalışma kendi camiası içerisinde kuşkusuz öncü bir çalışmadır aynı zamanda.
Kıyas yaparak ilerlersek mesela camia içerisinde ürün ortaya koyan diğer birçok eser, yerlilik bilinci ve duyarlılığından yoksun olarak İran ve Filistin Marşlarının kötü kopyaları biçiminde varoldular.
Oysa her toplumun sosyolojik gerekçeleri, oradan ivmelenen estetik bilinci, sanata aktaracağı formel yapı farklılık gösterir. Tıpkı 1980lerin başında yoğunluğu hissedilen tercüme metin hareketi gibi, tercüme müzik hareketi(!) de diyebiliriz biz buna. Marş formunun getirdiği militer yapı ve incelmemiş estetik sunum gibi sorunları vardı bu isim ve çalışmaların ne yazık ki.
Başbağlar bir ilk çalışma olmasına rağmen bütün bu sorunlu yaklaşımları aşmış, yerli, içerisinden süzüldüğü kültürel bellek ile bağını baştan kurmuş ve bu bağı modern zamanlara taşıma performansına sahip önemli bir yapıt olarak anılmalı. 1996 yılında çıkardığı Kanatsız Kelebek ise altyapı ve beste mantığı bakımından daha zenginleşmiş bir çalışma idi. Zaten Kanatsız Kelebek gibi oldukça naif bir albüm isminin bile seçilmesi Çakmak"ın estetik farklılığını simgeleyen bir duruştur.
Enstrüman zenginliği ve gelişen beste yapısı ile Kanatsız Kelebek bugün bile müzikal anlamda karşılığı olabilecek nitelikte bir çalışma. Mesut Çakmak'ın eserlerini okurken abartısız, lirik, sanki konuşuyormuş gibi bir sese bürünmesi de dikkate değerdir. Her ne kadar bazı eserlerinde toplumsal duyarlılığa açık sözler ile bezeli bir söylem ortaya koysa da hem kişilik, hem duruş, hem de okuyuşundaki naiflik Onu içe doğru okunan, içe doğru dinlenebilen bir müzikal alana yaslıyor. Kuşkusuz müzikal yolculuğuna devam edebilseydi bu alanı daha da derinleştiren bir mevziye oturacaktı. Başbağlar, Anne, Yiğit Belli Değil, Kanatsız Kelebek, Deli Gönül, Yalnızım, Sana Gelirim gibi içerik ve form olarak bugün yeniden dinlenilmeye açık birçok eserlerden oluşan iki çalışması imkân olsa da yeniden vitrine sunulabilse ve Onu tanıyamayan, keşfedemeyen genç kuşak arkadaşlar böylesi bir zenginlikten istifade edebilse.
Mesut Çakmak 1996'da çıkardığı Kanatsız Kelebek'ten sonra başka bir çalışma sunmadan müzik dünyamızdan sessiz sedasız geri çekildi. Geri çekiliminin mutlak kendi anlam dünyasında önemli gerekçeleri vardır. Ne tür kırılmalar yaşamış olabileceğini az çok tahmin etsem de, bunları bütünüyle bilebilmemiz mümkün değil. Ama benim için Mesut Çakmak o yıllarda ortaya koyduğu çalışmalarını sık sık dinleme ihtiyacı hissettiğim ve yerinin doldurulamayacağına inandığım önemli bir sanatçı.
İnsanların duyarlılıklarını sömürerek varolmaya çalışan birçok isim karşısında, belli bir niteliğin üzerinde eserler ortaya koymak gibi estetik kaygılar taşıyan ve bir elin parmaklarını geçmeyen Kanatsız Kelebek'ler yine de yıllar sonra dahi üzerinde konuşulmayı hak edecek bir duruşun sahibi olabiliyorlar.
2000'li yılların müzikal okumasını Mesut Çakmak kendi anlam dünyasından nasıl yorumlar ve bizlere ne tür yeni besteler sunardı benim için hep merak edilecek bir giz dünyası. Belki Mesut Çakmak ile bütün bu tartıştığımız meseleleri bir söyleşi bütünlüğünde sunmak gerekecek. Hem geri çekilme sebeplerini, hem 2000'li yıllara ait çözümlemelerini, hem de müziğe ilişkin teorik yaklaşımlarını tarihe not düşmek adına bunu yapmak zorundayız.
Selçuk Küpçük yazdı