-Camiler haftası münasebetiyle-
Osmanlı Devleti tarihe karıştıktan sonra yeni Türkiye’de dinî temelli tüm oluşumlara karşı seküler dünya görüşünü öne çıkaran kurucu Cumhuriyet idaresi, ilk etapta cami stoğunun ihtiyaçtan fazla olduğunu iddia ederek bir kısmının yıkılmasına, satılmasına veya başka şekilde başka maksatlarla kullanılmasına izin vermişti. Aradan geçen zaman zarfında yeni cami yapımı konusunda oldukça mesafeli tavır ortaya koyan statüko uzun bir dönem cami yapımına izin vermedi.
Bu konuda ilk olarak 1956 inşa fikri oluşan “Ankara-Kocatepe Camii’nin” 1963 yılına kadar müştemilatları yapılmış, proje değişikliğinden sonra 1967 yılında cami inşaatına nihayet başlanabilmiştir.
Çeşitli sebeplerle inşası bir türlü tamamlanmayan cami, 20 yıl sonra 1987 yılında Özal tarafından ibadete açılmıştı. Süleymaniye ve Selimiye gibi şaheser camileri beş asır önceki teknolojiyle yedi yılda külliyesiyle beraber inşa eden bu millet, mütevazı külliye ölçeğinde bir camiyi ancak otuz bir yılda tamamlayabilmişti.
İşte bu dönemde(Özal Dönemi) camilere “dini tesis” alanı adı altında imar planlarında yer verilmeye başlanmıştı. Ardından gelişen ve değişen dünya şartları gereği imar planlarında daha önce camiye hiç yer vermeyen anlayış tedrici olarak değişmeye başlamış, planlarda camiye de yer verilmesi gerektiği kabul görmeye başlamıştır.