Yazıdan bir adam desem, eksik kalır.

Kuşağı içersinde herkesle iyi geçinen, bunu bir diplomasi olarak değil, herhangi bir niyet taşımadan, kendi olduğu için yapan kişi desem, yine eksik kalır.

Gece gündüz okur, tanıdığımda gözlerini çizdirmemişti, şişe dibi gözlükleriyle yirmi beş yaşındayken bile bir yazar portresine sahipti desem,

Onunla yola çıkan yorulmaz, ütüye ihtiyaç duymayan biçimli bir neşesi vardır desem,

İyi bir yeni yayınlar takipçisidir, kıyıda köşede kalan edebiyat dergilerini bile takip eder, bırakın güzel bir öyküyü, şiiri, denemeyi, sıradan bir şiirde bir güzel dize hatırına sahibinin hatırını soracak kadar incedir desem,Suavi Kemal Yazgıç

Telefon rehberi edebiyatımızda isimler sözlüğü gibidir desem,

Kırmayı dökmeyi bilmez, inşa etmeyi, imar etmeyi, abat etmeyi bilir, “ınga” dediği gün bile kendi mecalince bir ağıtına çeki düzen vermiştir desem,

Yazarak geçinmesine karşın yazıya bir meslek olarak bakmamış, heyecanını, coşkusunu, adımlarını gönülsüzlüğe, zorakiliğe teslim etmemiş desem,

Eskiden daktilosunun köşesinde otuz kuştan biri tuşların sesine eşlik ederdi, şimdi klavyesinde her tuşa dokunuşta çiçekler açar desem,

Kırk yaşında ama masumiyet anlamında çocuktur, Allah onu ömür boyu çocuk kalsın, hayretinden ve hayreti içkin haşyetinden bir şey kaybetmesin diye yaratmış desem,

Bir gönül yapma mühendisidir, söz taşır, laf taşımaz, taşıdığı söz ona yük olmaz, tüy olur, kanat olur, yerine göre yelken olur desem,

Yazıdan yonttuklarıyla ince dizelerden örülü şiirler söyleyen bir şairdir desem,

Öyküleri kadri bilinmeyen öykülerdir; Kırk Gri Hırka giymek için derviş beklemektedir, kırkını da giymiş ve grileştirmiştir desem,

Aya bakınca da suya bakınca da aynaya bakınca da kalbini görenlerden biridir desem,

Elif’i be’yi bilir desem, yine eksik kalır.

Suavi Kemal Yazgıç

Her adıyla müsemma… 1972’li. 1971’li kuşağın en üretkenlerinden… İstanbullu…  İstanbul beyefendisi sözü yanında hafif kalır; dünya beyefendisi…

Kaf Dağı’nın ardında, melekler huzurunda ilk yıkandığı günden bu yana yüzü kir tutmaz.

Aşka ve Allah’a inanır.

Dağıtmak için biriktirir.

Yürürken nasıl yürünmesi gerekiyorsa öyle yürür.

Ağzından kötü kelam çıktığı görülmemiştir.

Çiçeklere renklenme dersi verecek kadar duyarlıdır.

Kalbinden serçe titremesi eksik olmaz ve serçeler serçe parmağına konacak kadar onu tanırlar.

 

Mehmet Aycı tanıştırdı