“Kalbe” ya da bir varamayış öyküsü

“Kalbe”

Cahit Zarifoğlu’nun ‘Yaşamak’ serlevhası ile kitaplaştırılan hatıralarında Maraş’ta sık sık gölgesine kaçtıkları bir ulu ağacı anlatır. Başka hiçbir ağacın olmadığı bir mevkide tek başına duran bir anıttır o ağaç. Yalnız Ardıç dendi mi çevre köylerde yaşayan kim varsa bilir nereden bahsedildiğini. Çıplak dağda Yalnız Ardıç’ın hikayesini anlatırken şair, hikaye destanlaşır. Destan şiirden güzel bir üslup ile anlatılamaz ya. Şiir söyler şair.  Şöyle erdirir nihayete söylediğini:

 KALBE

 Yukarı sola ve aşağı

 Verildikçe kondukça alan kalbe.

 (ya aşık eyle zikri şah

 yoldaşsız varılmaz gönle)”

Vird tarif ediyor neredeyse. Yordam gösteriyor. Kalbin perdeleri nasıl sıyrılır, yol gösteriyor. Yukarı sola aşağı, birer birer kurtuluyor perdelerinden. Kılavuzu olmayanın gönlüne varamayacağını ayan beyan ifade ediyor. Anlayacak olana aşikâr ediyor. Anlamayacak olanın zaten kulağı duymuyor. Duymak için kulağın önünde perde olmasına gerek yok. Kalbindekiler yetiyor sağırlığına. Maharet o perdeleri aralamakta.

Kalpten vücudu beslemek için çıkan ana damar önce yukarı sonra sola ve sonra aşağı seyreder. Tüm vücut her türlü gıdasını bu yolla alır. Hissediyorum ki bu akış yalnız maddi gıdadan ibaret değildir. Kalp ne ile meşgulse bedeni de o enerji ile besler. Her akım belli bir yörüngeyi izler. Kalbi savunmak, her şeyi muhafaza etmektir.

“Şunu iyi bilin ki insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhârî, Îmân 39)

Kalptir. Temiz tutmamız, çirkinliklerden korumamız, güzelliklerle doldurmamız gereken. Ona ne akarsa vücuda o dağılır. O et parçası ne renge dönerse insan o renge boyanır. Yetmiş bin kat perdenin ardındadır, yine de ayan beyan savunmasız kalakalır. Herkes kendi kalbinin temiz olduğu iddiasındadır dışarıya karşı; dönüp içine baktığındaysa suçluluk duyar. Kalbi sahibinden başkası kirletemez çünkü. Bilir ve utanır kalbinden. Onu temizleyecek ilaç tektir. Hakiki bir pişmanlık ve vazgeçiş. Sonra o kalbin hakiki sahibine yönelmek. Söz, daima kolaydır. İşlemek, sürdürmek ve erdirmek ise emek ve yürek ister. Herkesin harcı değildir eren olmak. Annesinden doğduğu günkü kadar temiz bir kalbi iade etmek çok nadir bahtiyarın kısmetidir.

Varanlara ne mutlu. Yolda olanlar bir muştuyu yaşamaktalar. Ben ve benim gibiler ise yola ve yolcuya hayran uzaktan seyrediyoruz. Kalplerimizdeki perdelerin el verdiği kadarı ile. Erdiren’in şanı yücedir. Belki bir gün o yola biz de çıkarız. Bir yoldaş bulur, gönle varırız. Kalpten gönle…

YORUM EKLE
YORUMLAR
Abdurrahman
Abdurrahman - 2 yıl Önce

"Herkes kendi kalbinin temiz olduğu iddiasındadır dışarıya karşı; dönüp içine baktığındaysa suçluluk duyar." Evet, insan kendi icine bakıp muhasebe yapmalı fakat kalbi örten pas bir dereceye ulaştı mı bu mümkün olmaktan çıkar. Bazı çiplerin içerisinde her şartta sabit referans gerilimi veren devreler bulunur. Bu sayede çip kendi besleme seviyesini kontrol edebilir ve sorun olduğunda kendisini kapatabilir. Bu devre bir sebepten zarar görürse artık harici bir referans şart hale gelir (pratikte çip hurdaya çıkar ama insanla analoji kurduğumuz için bu opsiyonu gözardı ediyoruz). Peki biz bu referans devremizin sağlıklı çalıştığından emin olabilir miyiz?