2013'te düzenlenen “Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu”na hazırlık yapmak için Ankara Milli kütüphanedeydim. Akçaabat’a ait iki yerel gazeteyi inceliyorum: “Güzel Pulat-hane” ve “Yeni Pulatane”. Bu arada Pulathane (veya Polathane) Akçaabat’ın eski ismi.
Yeni Pulatane, ilk sayısı 1949 yılında 7 Mayıs Pazartesi tarihinde yayımlanmış olan haftalık bir gazete. Yeni Pulatane’yi tararken bir şiirin altındaki isim dikkatimi çekiyor: Kadir Mısıroğlu. “Yoksa bu Kadir Mısıroğlu, o Kadir Mısıroğlu mu?” diyorum kendi kendime. Elbette bunun cevabını gazeteden bulmam imkansız. Gazeteden edindiğim tek bilgi, 23 sayıda beş adet Kadir Mısıroğlu imzalı şiirin yer alıyor olması.
Daha sonra araştırmama devam ediyorum ve Mısıroğlu’nun 1933 yılında Akçaabat’ta dünyaya geldiğini, ilk ve ortaokul eğitimini Akçaabat’ta tamamladığını öğreniyorum. Mısıroğlu’nun Yeni Pulatane’de beş adet şiiri yayımlanmış. Kadir Mısıroğlu’nun bir şiirinde adının yanında yer alan “Akçaabat ortaokulu” ibaresinden anlaşıldığı üzere Mısıroğlu o dönemde henüz ortaokul öğrencisi. Mısıroğlu kişisel web sayfasında yer alan özgeçmişinde bu şiirler hakkında şunları söylüyor: “Öz adımla matbuat âleminde ilk görünüşüm 1948 yılındadır. Bu çocuksu bir şiirdir ve Yeni Polathane Gazetesinde yayınlanmıştır. Polathane, Akçaabat’ın eski adıdır.”
Mısıroğlu’nun yayımlanan beş şiiri şunlardır: Soysuz (sayı 2), Hayat (yolu) (sayı 3), Gönüle Sual (sayı 5), Zaman (sayı 14), Emir Pir’in İdare Ettiği Arabanın Çıkardığı Bir Kazaya Kurban Giden Hacı Şen Dilinden (sayı 12)
Bir ortaokul öğrencisine göre ağır muhtevalı şiirler
Mısıroğlu’nun ortaokul sıralarında kaleme aldığı şiirlerin içeriğine bakalım biraz: “Yıllarca dünyada başıboş gezdim/ Her vak’adan bir ders aldın mı gönül?/ Bir kanat açışıdan bir şüphe sezdim/ Kafana bir akıl koydun mu gönül?/ Ellerin arkanda bir lahza durup/ Dünyanın seyrine doydun mu gönül?” (Kadir Mısıroğlu, “Gönüle Sual”, Yeni Pulatane, sayı 5, s.3.)
Bu şiir sanki görmüş geçirmiş olarak tabir edilen olgun bir kimsenin kaleminden çıkmış gibi. Bunu henüz ortaokulda okuyan bir talebenin yazdığı bilgisi, çeşitli düşüncelere sebep oluyor. İlk görüş, Mısıroğlu’nun okudukları ve duyduklarından etkilenerek böyle bir şiir yazmış olabileceği. Bu ihtimal doğru kabul edilirse Mısıroğlu’nun fazlaca okuduğu, edebî ve felsefî sohbet ortamlarda bulunduğu sonucuna varılır. İkinci olarak ise Mısıroğlu eğer etkilenme olmaksızın kendi hissettiklerini yazmışsa, bu durumda yaşından çok daha olgun bir muhakeme yeteneğine sahip olduğu ortaya çıkar. Her iki görüşe göre de Mısıroğlu yaşıtları arasında farklı ve zeki bir çocuk olarak kabul edilmelidir.
“Her şey zamanla olur harcanmak ve eskimek/ Doğup yaşayıp ölmek ve toprağa gömülmek/ Ey Kadir en sonunda sen de toprak malısın/ Öl zararı yok fakat bir nam bırakmalısın” (Kadir Mısıroğlu, ”Zaman”, Yeni Pulatane, sayı 14,s.3.) Bu şiir de aynı şekilde ortaokul öğrencisine göre ağır bir muhteva içeriyor. Burada dikkat çekici olan Mısıroğlu’nun henüz çocuk yaşlarında öldükten sonra ardında nam bırakmak isteği. Ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunun idrakinde olan Mısıroğlu, aynı zamanda arkasında kalıcı bir eser bırakmayı arzuluyor. Çocuk sayılacak yaşta böyle düşünceleri olan bir kişinin ileriki yıllarda pek çok kitaba imza atmasına şaşırılmasa gerek.
Kim bilir ne kadar mutlu oluyordu şiirlerini gazetede görünce
O sempozyumda tebliğimi sunarken tevafuk olarak salonda Kadir Mısıroğlu’nun Akçaabat’ta ikamet eden kuzeninin bulunması, sunum bitince konuyla alakalı olarak sohbet etmemiz ve ertesi gün bana Mısıroğlu’nun birkaç kitabını hediye olarak getirmesi de güzel bir anı oldu.
Anlattığım hadiseye bir eğitimci ve anne olarak baktığımda şunları görüyorum: Burada zeki, üretici, kendini ifade eden, özgüven sahibi bir çocuk var. Ama bir çocuğun tek başına bunları sağlaması pek mümkün değil. Öyleyse onu destekleyen büyükleri var; ya ailesinden ya öğretmenlerinden. Bir de bir ortaokul talebesinin şiirlerine sayfasında yer veren bir gazete var. Bunların hepsi birbirini destekleyen unsurlar. Kim bilir çocuk Kadir, ne kadar mutlu oluyordu şiirlerini gazetede görünce ve bu durum onu nasıl motive ediyordu…
Gazete, dergi veya internet sitesinde yazı yazmak için illa ki kelli felli olmak mı gerekir? Bir ucundan başlamak gerekmez mi? Başlamak isteyenlere destek olmak lazım gelmez mi?
Not: Görselleri büyütmek için üzerlerini tıklayınız.
Şerife Nihal Zeybek yazdı