Bir sıfatı da “Sani” olan Allah, halkettiği her şeyi bir estetik üzre yaratmıştır. Yeryüzüne bakıldığında, bir kum tanesinden bir dağ silsilesine kadar her şeyin bir ahenk içinde olduğunu her an görmekteyiz. Bu ahenk, bizim dış görünüşümüz için de söz konusu, işittiğimiz şeyler için de… Zaten biz ahenkli sese müzik, ahenksiz sese ise gürültü demiyor muyuz? Demek ki aslolan ahenk ve bunu sağlayan bilgi ve beceri de sanat… Sanat aynı zamanda insan kalbini yumuşatır, inceltir, o kalbi Rabbin tecellisine uygun hale getirir. O yüzden her talibin ilgilendiği bir sanat dalı olmuştur kadim kültürümüzde.

Bekir Sıtkı Sezgin de yakın dönem sanatkârlarımızdan. Bursa Emir Buhari Kültür Merkezi’nde 16 Mart gecesi oğlu Hüseyin Kutsi Sezgin, babasını anlattı sanat yolunun yolcularına. Mustafa Kara, Bedri Mermutlu, Hasan Basri Öcalan, Safiyüddin Erhan, Mahmut Kanık gibi Bursa’nın seçkin kültür adamlarının da dinleyiciler arasındaydı bu söyleşide…

Sadece musikişinas değil, ehl-i tarikti

Babasını anlatırken zaman zaman duygulanan Hüseyin Kutsi Sezgin, bir sanatkârın portresini çizerken aslında her şeyin birbiriyle ilişki içinde olduğu gerçeğini de hatırlatıyordu bir kez daha. Babasını şu cümlelerle anlatmaya başladı Hüseyin Kutsi Sezgin: “Bekir Sıtkı Sezgin, musikişinas olarak bilinse de, onun temelinde din vardır, cami vardır, tekke vardır. O, musikiyi kazanç kapısı olarak görüp şöhretin peşinde koşmamıştı. Onun için önemli olan musikinin getireceği şeyler değil, musikinin icrasıydı. O, her tür musikiyi icra etmiştir. Dinî müziği olduğu kadar ladini müziği de biliyor ve icra ediyordu.”Hüseyin Kutsi Sezgin

İlk eğitimini ailesinden aldı

Hüseyin Kutsi Sezgin, babasının çocukluk çağlarını anlatırken bir sanatkârın hangi yaşta ve nasıl yetişmesi gerektiğinin ipuçlarını da veriyordu aslında: “Babası, onun hayatında önemli yer tutar. Babası Hafız Hüseyin Efendi, oğlundaki müzik yeteneğini fark etmiş ve onu gözetim altına almıştır. Hafız Hüseyin Efendi, ilim meclislerinde dostları olan bir musikişinastır aynı zamanda. Bekir Sıtkı, ilerleyen zamanlarda hafız-ı kurralardan ders alacaktır babası aracılığıyla.

Bekir Sıtkı Sezgin’in musikiye yeteneğini daha onun küçüklüğünde fark eden baba Hafız Hüseyin Efendi, Bekir Sıtkı üç buçuk yaşındayken ona Kur’an eğitimi vermeye başlamıştır. Çok sürmeyecek, Bekir Sıtkı beş yaşındayken Kur’an’ı hatmedecektir. Bu yaştan sonra babası ona dinî musiki eğitimi vermeye başlamıştır. Ladini musiki bilgisi çok iyi olan anne de, bir yandan oğluna ladini musiki bilgisi vermektedir.”

Ehl-i tarik bir dede

Adını aldığı, bası Hüseyin Efendi ve kendisinin de manevi yetiştiricisi olan Şeyh Bekir Sıtkı Efendi de, torunundaki yeteneğin farkındadır. Şeyh Bekir Sıtkı Efendi'nin, ismini verdiği Bekir Sıtkı Sezgin'e katkısını şöyle anlattı Hüseyin Kutsi Sezgin: “Kadiri tarikatına mensup olan Şeyh Bekir Sıtkı Efendi, Kur’an hatmini tamamlayan Bekir Sıtkı Sezgin için bir hatim merasimi düzenler. Bu merasim aynı zamanda küçük Bekir Sıtkı’nın musikideki yeteneğinin sınandığı bir merasim olur. Sosyal çevresi çok geniş olan Şeyh Bekir Sıtkı Efendi,onun eğitimini İstanbul’daki önemli şahsiyetlerden aldırır. Böyle donanımlı insanlardan eğitim alan Bekir Sıtkı, ilkokulu bitirdiğinde makamları tanıyıp icra edebilecek müzik bilgisine sahip olmuştur. Bu yıllarda Bekir Sıtkı, dini eğitimi ve dini musiki eğitimini iyice ilerletmiş olmasına rağmen, yine de kendisini geliştirmek için ders alır. Yine bu yıllarda Bekir Sıtkı Sezgin, kendisinin talebi ve mürşidinin de onayıyla babasının mürşidine intisap eder. Artık o aynı zamanda babasıyla tarikat kardeşidir.”

Hüseyin Kutsi SezginYaz tatillerinde bile eğitim…

Hüseyin Kutsi Sezgin, babasının tüm ömrü boyunca tek bir işe odaklandığını, o işin de musiki olduğunu söyleyerek onun yaz tatillerini bile eğitim almak için değerlendirdiğini şöyle anlattı: “Yazları tatil için İzmir’e, akrabalarının yanına giden Bekir Sıtkı Sezgin, orada samimi bir musikişinas olan Rakım Elkutlu’dan ders alıp meşk etmeye başladığında daha on bir-on iki yaşlarındadır. Ondaki yeteneği gören musiki üstatları, onunla meşk etmekten kaçınmamışlar ve bilgilerini ona aktarmışlardır. Bunlar arasında çok usta olup kayıtlara geçmeyen bir sürü musiki üstadı da vardır.”

Eğitiminin önemli bir kısmını İstanbul’da alan Bekir Sıtkı Sezgin’in, babasıyla birlikte İstanbul’dan bir süre uzaklaştığını ama kaderin onu yine kültür merkezi olan İstanbul’a attığını şu sözlerle anlattı Hüseyin Kutsi Sezgin: “Babasıyla birlikte önce babasının memleketi olan Isparta’ya, daha sonra da Muğla’ya gitti Bekir Sıtkı Sezgin. Gittiği yerlerde yine çeşitli musiki ustalarından, hafızlardan, imamlardan ders almaya devam etti. Ama İstanbul’dan ayrı kalamayıp lise eğitimi için İstanbul’a döndü. Burada lise eğitimine devam ederken babası ona bir mektup yazar ve İstanbul’da açılan konservatuvar sınavlarına girmesini öğütler. Bu öğüdü tutan Bekir Sıtkı, yaklaşık iki yüz otuz kişinin katıldığı sınavı birincilikle kazanır. Yine daha lise öğrencisiyken Daru’l-Elhan (İstanbul Belediyesi Konservatuvarı) sınavına katılır ve sınavı kazanır. Burada da yine önemli hocalardan ders alır.”

Bekir Sıtkı Sezgin neden önemli?

Sohbetini slaytlar ve örnek müziklerle sürdüren Hüseyin Kutsi Sezgin, babasının askerlik sonrası hayatını, oluşan kırılgan havayı incitmeye korkarak şöyle anlatmaya devam etti: “1958 yılında askerliğini bitirerek Isparta’ya dönen Bekir Sıtkı Sezgin, Isparta’ya sığmaz ve babasından İzmir’e gitmek için izin ister. Babası, öğrendiği ‘adap ve erkana’ uyması şartıyla oğlunun İzmir’e gitmesine izin verir. İzmir’e giden Bekir Sıtkı Sezgin, kısa süre sonra İzmir Radyosu’nca açılan sınavı kazanarak kısa süre sonra şef olacağı İzmir Radyosu’nun üyesi olur. 75-76 yıllarında Konservatuvar’da görev alır. Daha sonra tayinini de İstanbul Radyosu’na çıkartan Bekir Sıtkı Sezgin, emekli oluncaya kadar burada çalışır. Emeklilik sonrasında ise sadece Konservatuvardaki görevine devam eder.

1982-1992 yılları arasında Kök adlı hâlâ değerini koruyan bir musiki dergisi çıkaran Bekir Sıtkı Sezgin, sonraki yıllarda yurt içi ve yurt dışında konser vermeye devam etti. Bekir Sıtkı Sezgin, 10 Eylül 1996 tarihinde rahmetli oldu.”

Hüseyin Kutsi Sezgin, Bekir Sıtkı Sezgin’in iyi bir musikişinas olmak için sadece müzik eğitimi almanın yetmediğini bilenlerden olduğunu belirtti. Babasının öncelikle dinini, edebiyatını bildiğini ve nefsini ıslah ederek yaşadığını söyleyerek mümin bir sanatkâr olan babasının portresini birkaç cümlede özetledi. Bizlere de bu güzel hayattan çıkarılacak hisse kaldı.

 

Ahmet Serin aktardı