Muhammed Nurani Hz’nin ismini bir ilahide duymuştum, müritleri ona olan muhabbetlerini öyle güzel dile getirmişler ki, onu hiç görmemiş olmama rağmen gıyabında hayran kaldım. Arkadaşlarım dediler ki sen başka bir yere bağlıysan bunları dinlememelisin.
Bu söz bende öyle bir vesvese yaptı ki ne yapacağımı şaşırdım, öyle ki rüyalarıma giriyor, “Ona padişahların bile resmini göstermeyin, kalbi kayar” diyorlar rüyamda. Ben de çocukluğumdan beri alimleri, Allah dostlarını, evliyaları çok seviyorum, hepsini araştırmak istiyorum ama bu sözü duydum ya bir yandan da korkuyorum. “Ya kalbim kayarsa” diye. Sonra epey bir zaman geçti nasılsa kafama dank etti. Bu nasıl bir kalpmiş, öyle her yere kayacaksa bu kalpte bir sıkıntı var. Kalp sabit olmalı, rüzgarın estiği yöne savrulursa, bu tasavvuftan bu terbiyeden ne anladın!
Şah-ı Nakşibend Hz’nin Hızır (a.s)’a dediği gibi bizim bir tek kalbimiz var. Evet, o da bir yere yönelir ama nereye yönelirse yönelsin Allah için yönelir. Her insanın meşrebi, anlayışı idraki ve nasibi farklıdır ama her insan kendi mürşidini de başka alimleri, velileri de Allah için sevmeli, saymalı. Çünkü bütün hakiki alimlerin velilerin söylediği bir tek sözdür o da Rasulullah efendimizin söylediği söz, “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed onun kulu ve Resulüdür” Söz de bir, yol da bir. Üslup farklı olabilir bu kadar bir farktan dolayı da kalplerimizi vesveseye boğmak akıl kârı değil. Alimler Rasullah’ın (s.a.v) varisleri, Rasulullah için sevmeliyiz onları.
O zamanlar (1997-2000) teypler, kasetler vardı, ben o ilahileri bulamıyorum şimdi ama olsun. Muhammed Nurani Hz’ni araştırdım, Gavs-ul Azam Seyyid Abdül Hakıym El Hüseyni Hz’nin en büyük oğlu. Muhammed Raşit Hz’nin, Abdülbaki Hz’nin abisi. 2002 yılında dünyasını değiştirmiş. Gavs’ın halifelerinden. Anlatılanlara göre alimlere çok hürmet edermiş, onları kendi önünde yürütürmüş, o derece saygılı, ve oldukça mütevazi... Ve Gavs’ın sofilerine karşı çok merhametli. Bir keresinde Gavs Hz ni ziyarete gelen sofilerin kaldığı misafirhanenin ayakkabılığında hasıra sarılmış yatan birini görürler. Açarlar ki Muhammed Nurani Hz. Yapmayın böyle demişlerse de, dinlememiş, “Beni bırakın.” demiş. “Gavs’ın sofilerinin ayaklarının başımın üzerinde yeri vardır git sakın bana karışma” Böyle güzel bir insan, oldukça mütevazi.
Namaz onlar için çok önemli
Muhammed Nurani Hz’nin ömrünün son zamanlarında ayağındaki hastalığı iyice artmış. Doktorlar ona “çok namaz kıldığınız için sürekli ayaklarınızın üzerinde oturuyorsunuz, korkarız yaralı ayağınızı kesmek zorunda kalacağız.” dediklerinde, “Namazımı kılayım da isterse ayağımı kessinler, ayaklarım namaza feda olsun” demiş.
Bir sohbetinde; Allah (c.c)’ın ululazam peygamberleri yarattıktan sonra huzuruna çağırdığını ve sırayla peygamberlere kim olduklarını sorduğunu, onların da “Yarabbi ben senin Kelimetullahınım, Yarabbi ben senin Halilinim, Yarabbi ben senin Ruhullahınım” dediklerini Efendimizin ise “Yarabbi ben senin Yetimullahınım.” Dediğini okudum. Sohbetin devamında Nurani Hazretleri, “Bütün Peygamberler Allah (c.c.)’ın kendisini sevdiği sıfatını söylerken, O bu cevabı verdi. O da diğerleri gibi “Yarabbi ben senin Habibinim” diyebilirdi ama demedi. “Yarabbi sen bütün alemleri benim hatırıma yarattın, şu huzurunda duran peygamberleri de benim hatırıma yarattın” diyebilirdi ama demedi. İşte onun büyüklüğü buradaydı.”
Dönelim o büyük peygamberin varisine. Sultan M.Raşid Hz.ne Menzile yeni gelen biri sordu: -Burada ki meşhur şeyh siz misiniz? Cevap: -Estağfurullah! Şeyhlik yüce bir makamdır. Biz o makamda değiliz. O makamda olan bize dua etsin. Bizim babamız Şeyh idi. İnsanlar onun markadına (türbesine) geliyor. Biz de onlara çorba ikram edip misafir ediyoruz.
Hz Mevlana bir sözünde “Allah yüze tanıyıcı vasfını verdiği için arifin gözü yüze takılı kaldı” diyor. Yani insanın kalbinden geçen, kişiliği, karakteri, hali, yüze yansıyor. Nurani Hazretleri, ismiyle müsemma nurani yüzlü güzel bir veli. Onu görmedim, yanında bulunmadım, sözünü sohbetini dinlemedim ama uzaktan duyduğum, hakkında dinlediğim, hayatını okuyunca bende uyandırdığı hisler bunlar. Allah o büyüklerin yollarından ayırmasın, ruhaniyetinden istifade edebilmeyi nasib etsin, biz de ilimle amelle yürüyelim.
.
Tuğba Kaya bildirdi