1969 yılına kadar İsmet Özel şiirlerinde daha bireysel, kalkış noktası olarak daha "ben"i seçmiş, toplumsal mevzular yerine daha kendinden şiirler görmek mümkün. Lakin 1969 yılında, Şiir Sanatı, Papirüs, Yeni Dergi ve Halkın Dostları gibi dergilerde yayımlanan 14 şiirini şair, Evet, İsyan adıyla kitaplaştırır. Kitapta yer alan şiirlere bakıldığında, İsmet Özel'in hem bireyselden toplumsala iyice geçtiği, hem de "yıkıcılık", "yıkım", "yıkmak" üzerine yürüdüğü söylenebilir. Şair bilhassa bu "yıkıcılık" konusu üzerine şunları belirtmiştir:
"Psikanaliz yapacaksak eğer şunu göz önünde tutmak mümkün, ben çelimsiz bir çocuktum. Gençliğim de öyle geçti yaşlılığımda da böyleyim. İnsanlar beni görünce çok şaşırıyorlar. Çünkü çok cüsseli falan hayal tahayyül ediyorlar. Yazdığım yazılar ve şiirler dolayısıyla vurduğunu devirir yani. Hem de böyle şimdi konuştuğum gibi bu tonda falan konuşmaz diye düşünüyorlar. Belki bu bir telâfi mekanizmasıdır. Ben böyle bir insan olmak istedim mi, vuran deviren falan hayır. Ama hep bunun suiistimaline karşı bir şey yapılmalıdır diye düşündüm hep. Meselâ ben hiçbir zaman iyi futbol oynayamadım. Ama beni küçükken takıma büyük çocukların ayağına iyi giriyor diye alırlardı. Çok küçük bir çocuktum. Diğer çocuklar da küçüktüm ama onlar girmezlerdi. Ben korkusuzca girerdim yaralanma pahasına. Başkomiserin de oğlusun. Öyle kaçmak maçmak da olmazdı. Tabi buna yaşım ilerledikçe çok güzel ideolojik kılıflar bulabildim. Haklı taraftaydım, dolayısıyla haksızlara şiddet uygulamak kaçınılmazdı. Daha doğrusu o şiddete şiddet de denmezdi, şiddet karşıtı bir şiddet idi bu bir bakıma. Ama daha da korkunç olanı hayat karşısında tahripkâr bir eğilimim vardı. Şu manada, bu istemediğimiz şeyleri niçin bize güzel gösteriyorlar. Meselâ diyelim ki kadınların tırnaklarını boyamaları hiçbir zaman güzel görünmemiştir bana. Bunun güzel bir tarafını bulamadım. Bulana da rastlamadım. Bunu belki bir saldırı olarak yapıyorlar. Buna benzer birçok şey var hayatımızda. 15 yaşından beri içimde bir tür mitralyöz kullanma duygusu vardı. Yani taramak. Neyi? Vitrinleri. Bunda acaba o vitrinlerde sergilenen şeylere ulaşamamanın sıkıntısı mı var? Bir sağcıya sorarsan evet. Ama bence böyle değil. O düzenin ne kadar büyük bir baskı olduğunu hatta baskıdan da öte insanları iğfal ettiğini birinin anlaması ve ona tepki göstermesi gerektiğini hep düşündüm 15 yaşımdan beri. Bu manada içimde hep bir yıkıcılık vardı."
Şiddet karşıtı bir şiddet
Düşünün ki 15 yaşında bir hedef belirlenmiş. Bu hedefin üzerine iyice yürünecek vakit de tamam olmuş. Haliyle Özel'in bu dönemdeki şiirleri daha fazla sosyalist ve yoğun çatışmalar, aksiyonlar, faaliyetler içerisinde. Bunu bir film ya da dönemin romantizmi gibi düşünmek hem hata hem gaflet olur. Şiirlerde kendini çokça belli eden bir kavga vardır. Bu kavganın temelinde yukarıda şairin belirttiği hedef vardır: Şiddet karşıtı bir şiddet. Haliyle: Evet, İsyan!
Evet İsyan’ın yayımlandığı 1969 tarihinde İsmet Özel 25 yaşındadır. Devrimci duyarlılığı yüksek noktadadır. Bir de buna gençlik enerjisi eklendiğinde, şairin yaşamını şiirine damıtmasından daha doğal bir şey yoktur. Keza Waldo Sen Neden Burada Değilsin? adlı kitabında Özel, "Yaşayıp düşündüklerimin yazdıklarıma etkimesi, yazdıklarımın kendi zamanımın rengiyle koyulaşması süreci hızlandı bu dönemde." diyerek tam da bu konuyu açıklamıştır. Öte yandan da kitaptaki şiirlerin daha önce dergilerde yayımlanması sürecinden beri dikkatli gözlere maruz kalmış ve ilginç önsezilerin doğuşuna sebep olmuştur. Örneğin 1966 yılında Yeni Dergi'de Eser Gürson, İsmet Özel'in Geceleyin Bir Koşu kitabını da ele alarak, yukarıda bahsettiğim duyarlılığa sahip şairlerin geleceği hakkında şu yorumu yazmıştır: "Bu tip sancılı şairlerin garip yazgısıdır: Ya Rimbaud gibi yirmi birinde kopacak şiirden, ya Necip Fazıl gibi İslâmiyet yoluyla bir dinginlik kaynağı bulacak, ya da İsmet Özel gibi partizan olacak."
İsmet Özel, dönem şairlerinin şiirlerinde yer alan politik unsurların, şiir okuyucusunu "ucuza kapatmak" olarak görür. Zira bu unsurlar yaratıcı güçten uzak, sadece dönemi yaşayan insanların duygularına hitap etme noktasına varabilen -yahut varamayan- kolaylıktadır. Bu şiirlerin sanki kolaylıkla yazılmış, dolayısıyla da şiirsel söylemden, şiirsel güçten, şiirin yaşamı anlama ve anlamlandırma görevinden uzak olduğunu düşünür. Nitekim yine Waldo Sen Neden Burada Değilsin? adlı şiir yolculuğunu ve şiirle uğraşı gereklerini aktardığı kitabında bu konuya da değinir ve şöyle der: "Okurlarımın politik anıştırmaları yüzeydeki anlamlarıyla değil zenginleştirilmiş bir insanî özün dinamosu yedeğinde kabul edecekleri görüşüne yakınlık duymaya başladım. Böyle olsun istiyordum, zira şiir uğruna giriştiğim çabalarla, dünyayı anlamlandırma (veya dünyada neler olup bittiğini anlama) çabalarımın ortak doğruda birleşmesini istiyordum. Böyle bir doğrultu edinebilirsem hem kendi zihnimi parçalamaya varacak bir rahatsızlıktan kurtaracak hem de daha üretken bir sanatçı olmayı başaracaktım."
Şiir için çektirilen 5 diş
Evet, İsyan’da yer alan şiirlerin çoğunu askerlik döneminde yazmıştır İsmet Özel. Dolayısıyla çok verimli bir askerlik dönemi geçirmiştir sanatçılığı anlamında. Fakat bu şiirlerin hepsi aynı şehirde yazılmamıştır. Örneğin "Sevgilim Hayat", Sivas'ta, "Yıkılma Sakın" Muş'ta yazılmıştır. Bu dönemde Ataol Behramoğlu ile karşılıklı mektuplaşmaları vesilesiyle ortaya çıkan "Yıkılma Sakınlar" meşhurdu. Behramoğlu'nun mektubunu aldıktan sonra ona bir karşılık yazmak isteyen İsmet Özel'in zamana ihtiyacı olacaktı. Bunun için de üç diş kökü aldırmıştır. Zira diş çektirene askerde üç gün istirahat verilmektedir o zamanlarda. Bu da yetmemiştir, üç günde şiir tam olarak bitmeyince bu kez şair tedavi edilebilecek olan iki dişini daha çektirmiştir. Sonuç olarak İsmet Özel'in "Yıkılma Sakın"ı, altı günde yazılmış olup, beş dişin çekilmesine sebep olmuştur. Behramoğlu'nun "Yıkılma Sakın"ı, yedi kıtadan oluşup toplam kırk iki dizedir. İsmet Özel'in "Yıkılma Sakın"ı ise dört kıtadır ve kırk iki dizedir. Dize eşitliği şaşırtıcı. Gelin bu iki şiirden bazı bölümleri hatırlayalım. Önce Ataol Behramoğlu'ndan:
Kötü şey uzakta olmak
Dostlarından, sevdiğin kadından
Yasaklanmak bütün yaşantılara
Seni tamamlayan, arındıran
Kapatıldığın dört duvar arasında
Sağlıklı, genç bir adam olarak
Neler gelmez ki insanın aklına
Sevinçli, özgür günlere dair
Kalmıştır yüzlerce yıl uzakta
Onunla ilk kez öpüştüğün şehir
Acı, zehir zemberek bir hüzün
Kalbinden gırtlağına doğru yükselir.
Şimdi de İsmet Özel'den:
Yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor
halkın doğurgan dünyasına dalmakla
onların güneşe çarpan sesini anlamayan
dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri
seyir bile edemezken içimizdeki şenliği
yılgı yanımıza yanaşmazken
bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat
yıkılmak elinde mi?
Boşuna mı sokuldu bankalara
petrol borularına kundak
kurşun işçinin böğrünü boşuna mı örseledi
varsın zındanların uğultusu vursun kulaklarımıza
yaşamak
bizimçün dokunaklı bir şarkı değil ki.
Bu yürek gökle barışkın yaşamaya alışmış bir kere
ve inatla çevrilmiş toprağın çılgarına
yazık ki uzaktır kuşları, sokaklarıyla bizim olan şehir
ama ancak laneti hırsla tırpanlayamamak koyuyor insana
öpüşler, yatağa birden yuvarlanışlar
sevgiyle hatırlansa bile hatta.
Okuyucuyu “ucuza kapatmak”
Her iki şairin de kavgası apaçık ortada değil mi? Lakin burada bir şeye dikkat çekmek zorundayız. Behramoğlu'nun şiiri -devamını okursanız eğer- daha düz, daha imge gücünden ve şiirsel söylemden uzak, fakat politik amacı son derece belirgin, dolayısıyla da İsmet Özel'in uzak durmaya çabaladığı okuyucuyu "ucuza kapatmak" durumuna elverişli bir şiir. Buna karşın Özel'in şiirinde söylem ve imge gücü son derece yüksek, politik hassasiyetin içine dalmadan kavga nedenini daha gerçekçi ve düşünceye, fikre odaklı kurma noktasındadır. Çünkü İsmet Özel, bir şey tercih etmiştir sanatında. Bunu da Waldo Sen Neden Burada Değilsin? kitabında apaçık yazmıştır: "Şiirdi benim alanım. Bu demekti ki şiiri zaafa uğratmakla kendi alanımı daraltır ve belki yok ederdim. Şiirin güçten düşmesi demek, kendime duyduğum öz saygının azalması demekti. Bu yüzden şiirimin devrimci niteliğine ne kadar önem veriyorsam, devrimin şairi olmak gibi bir zaafın içine düşmemeye de o kadar özen gösteriyordum... Şiirlerimle yüz yüze gelenler dünya ile olan ilgilerinde yeni bir açılımı, gerekirse bir rahatsızlığı fark etmeliydiler. Bu yüzden genel kabul içinde şiire yakışır sayılana değil, şiire girdiği zaman bir şeyleri kurcalar olana rağbet ediyordum."
Önce rahatsız olmak, sonra rahatsız etmek ve böylece bir farkındalık yaratmak. Çok farklı bir farkındalık yani. İsmet Özel bunu oluşturmuştur şiirlerinde. Daima bunun peşinde olmuştur. Var olmak, varoluş problemi üzerinden yankılandırmıştır sanatını. Heidegger'in "Modern felsefe varlık problemini unuttu" söylemini bilerek ama karşı gelerek şiir söylemiştir. Bu minvalde Nurettin Topçu da "Var olmak, düşünmek ve hareket etmektir. Vakıa hayvanlar da hareket ediyorlar. Lâkin onların hareketleri şuurlu değildir; alelâde yer değiştirmeden, kımıldanmadan ibarettir. Yalnız insana mahsus olan hareket (action) ise, kendi kendisini ve başka varlıkları değiştirmek demektir." demiştir. İşte bu ontolojik kaygılarla İsmet Özel'in şiirlerinden, ilk kitap adlarından son kitaplarının adına kadar, nasıl bir kavgaya tutuştuğu gün gibi aşikârdır. "Desem Öldürürler Demesem Öldüm", bir kitap ismi olarak ancak bu kadar kavgalı, kavgacı olabilir. Yakışır da. Kavgasız şiir olmaz. Kavgasız fikir de olmaz, düşünce de.
Evet, İsyan’dan tadımlık
Yazı biterken, Evet İsyan’dan yedi şiiri, birkaç dizeyle hatırlamak ve İsmet Özel'in hem bu kitabındaki hem de şiir sanatındaki kavgasını yeniden ve yeniden hatırlatmak isterim.
Gırtlağımda bir harf büyüyor
buna dayanacağım
dişlerim kamaşıyor yıldızlardan
buna da.
Kabaran bir çarpıntı oluyor şehir.
- Partizan (1965)
abanmak geçiyor içimden gövdenin küllerine
sana çatlarcasına inanıyorum
çünkü kopartarak geliyorsun göğün zağarlarını
canevinde tortop umudu aydınlığın.
- Çağdaş Bir Ürperti (1965)
Elbet bir hinlik vardır seni sevişimde
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan
saçlarıma bin küsur yalnızlığı takıp girdiğim şehre
insan varlığımızdan tuhaf tohumlar bıraksam.
- Kan Kalesi (1966)
Binlerce, binlerce çocuk
koşarak dokumuş benim kumaşımı
hançeremde bu şehrin
o geçimsiz mushafı
vardım dayandım parmaklığına o büyük hesapların.
- Bir Devrimcinin Armonikası (1965)
Ben merd-i meydan
yani toprağın ve kanın gürzü
güllerin bin yıllık mezarı bendedir
yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
insanların bütün sabahlarını merak ederim
gök hırpalanmaktadır merakımdan
ıtır kokan benim yumruklarımdır
benim kavgamdır o, aşk diye tanınan.
- Evet, İsyan (1967)
Sana bir karşılık vereceğim
toprağı deşen boğuk sesimle
sana bir karşılık vereceğim
amansız kum fırtınası altında
sana bir karşılık vereceğim
birbiri üstüne yığılırken günler
ey taşan suların imkânı
ey taşan suların bekâreti sana
bir karşılık vereceğim.
- Yaşamak Umrumdadır (1967)
"ben öyle bilirim ki yaşamak
berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır
çünkü biz savaşmazsak
anamın giydiği pazen
sofrada böldüğümüz somun
yani ıscacık benekleri çocukluğumun
cılk yaralar halinde
yayılırlar toprağa
etlerimiz kokar
gökyüzünü kokutur.
- Sevgilim Hayat (1968)
Son olarak, "Yararlanılan Kitaplar" bölümünün sadece bu yazıyı oluşturduğu düşünülmemeli, okuyucuya İsmet Özel imzasıyla şiir, düşünce ve kavga arayışlarında birer kılavuz olmasını dilerim.
Yararlanılan kitaplar:
- İsmet Özel, Erbain, İklim Yayınları, Nisan 1987, 1. Baskı
- İsmet Özel, Waldo Sen Neden Burada Değilsin?, TİYO, Ocak 2013, Gözden Geçirilmiş 15. Baskı
- İsmet Özel, Taşları Yemek Yasak, Şûle Yayınları, Ekim 2004, 15. Baskı
- İsmet Özel, Zor Zamanda Konuşmak, Çıdam Yayınları, Mart 1990, 4. Baskı
- İbrahim Tüzer, İsmet Özel: Şiire Damıtılmış Hayat, Dergâh Yayınları, Kasım 2012, 2. Baskı
- Nurettin Topçu, Var Olmak, Dergâh Yayınları, Kasım 2012, 9. Baskı
Yağız Gönüler