Modern dünyada ‘bilim ve teknolojinin’ yüceleştiği bu zamanda, olgulara ve olaylara Müslümanca bakabilmenin mümkünlüğünü sorguluyor ‘Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler’ kitabında Rasim Özdenören.

Zaman hızla akıp geçerken yeni kavramlar ve türevleri ortaya çıkıyor. Bu yeniliklerin bizlere ne kadar iyi ne kadar kötü geldiği denemelerde teraziye konuyor. Gündelik hayatta bizlere basit gelen ama aslında çok önemli olan detayları da anlatıyor. Faiz, yoksulluk, zenginlik, bilim, teknoloji ve dahası var. İçi boşaltılmış kavramları, zaten boş olan fakat içi doldurulmaya çalışılan kavramları örneklerle anlatıyor. Bu konuları temellendirerek sağlam denemeler ortaya çıkıyor. Tüm denemelerinde temeli İslam ve onun öngördüğü ‘Müslüman’ kişiye göre belirleniyor. Bir bakıma bu temelden uzaklaşmanın eleştirisi Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler kitabı. Bu kuralların bir varsayım olamayacağını, kesin ve net gerçekler olduğunu belirtiyor Rasim Özdenören. Zamanın yeni düşünceler getirmesinin İslam’ı değiştiremeyeceğini söylüyor. Fakat insanların kendi kendilerini aldattığına vurgu yapıyor. Şüphesiz ki aldanan insanın nefsinden başkası değildir.

Bilim amaç mı oldu artık?!

Batı kültürüne yakın olacağız derken kendi değerlerimizi unuttuğumuzu belirtiyor Rasim Özdenören Üstadımız. Onlar dogmalarından kurtuluyor, bizim de kurtulmamız lazım diyoruz. En nihayetinde hayatımızın tamamını dine göre şekillendirecekken, biz sadece ona bir köşe ayırıyoruz. Ayrıca karşı çıkılan söz konusu din bizde ‘İslam’ olduğuna göre neyin neye karşı çıktığının unutulmaması gerektiğini belirtiyor Rasim Özdenören. Bu bağlamda Batı’da bilim; dinin dogmatik düşüncesine karşı çıkmış, bir alternatif düşünce olarak beliriyor. Özgürlüğün bilim ile yaşandığı hükmü bir zamanlar ortaya atılsa bile şu anda kendi dogmalarında insanları hapsettiğini söylüyor Rasim Özdenören.

Bunu görmemek çok da zor olmasa gerek. Çünkü ‘bilimsel düşünce’ dediğimiz şeyin şüphesiz hatasız ve doğru olduğunu zaten baştan kabul ediyoruz. Onun üzerine bir nokta bile eklemek ne haddimize şeklinde bir aşağılık ruh halli insan toplulukları oluşuyor. İtiraz etme hakkını ‘bilim’ dediğimiz şey bizden alıyor. Zaten çağ-dışı kalmaktan korkulduğu için ‘bilimsel düşünce’ başımızın tacı yapılmış bu ortamda. Akabinde işin içine hayatımızın etki noktası ‘teknoloji’ yükseliyor. İnsan elinden çıkma teknik aletlerin, insanı nasıl kendilerine kul ettiklerini anlatıyor Rasim Hoca bir denemesinde. Müslüman dediğimiz kişi yalnız Allah’a kulluk etmez mi sorusu da aklımıza geliyor.

Nasılsa Müslümanız ya!..

Hayatımıza donukluk, grilik girmiş durumda. Bu hayatta da her şeyin bir meta haline dönüştüğünden bahsediyor Rasim Bey. Sürekli para kazanma ve onu harcama planlarının yapılması,  dünyada dengelerin bozulmasına yol açıyor. Genel olarak zenginler kendi hazlarının peşinde egolarını tatmin ediyor. Bu da sadece bir tarafın daha zengin, bir tarafın da daha yoksul olması sonucunu ortaya çıkartıyor. Yani makasın ağzı daralacağına daha da açılıyor. Burada Müslüman yapmaz diyemiyoruz maalesef, çünkü teoride hepimiz Müslümanız fakat uygulamaya gelince adım atamıyoruz. Zaten Rasim Özdenören, özü sözü bir Müslümandan bahsediyor.

Müslümanların üzerinde de nasılsa iman ettik rahatlığının olduğunu, bunun da çok yanlış olduğunu belirtiyor. Yazar, Müslüman dediğimiz kişinin hayatın her alanında tavrının net olması gerektiğini vurguluyor. Müslüman olmak, en küçük ayrıntının dahi sorumluluğunu omuzlarında taşımaktır. Tabi modern çağda kendine ‘Müslüman’ demeye utanan zavallıların kendilerine ‘hümanist’ demesine de değiniyor. Bunların yanıltıcı birer oyun olduğunu belirtiyor Rasim Özdenören. Zira hiçbir düşünce, kuram ve kavramın İslam’ın yerini almasının mümkün olmadığı aşikar.

Bir kere Batı düşüncesi hiçbir şekilde İslamiyet’in kurallarıyla örtüşemez. Çünkü bu düşüncede Allah(c.c) bir kenarda bırakılmıştır. İslamiyet’te yani apaçık olması gerekende Allah(c.c) her şeyin başı ve bitmez sonudur. Batı düşüncesinde öğütlenen Allah ile yarışmaya kalkışmaktır. Böylesi çarpık ve çelişkilerle dolu düşünceyi bir Müslüman nasıl alıp uygulayabilir? Eğer uygulamaya kalkarsa, bu düşüncenin esiri olacaktır kendide. Bu sebepten bu denemelerde ‘Müslümanca bakma’nın bizim anahtar düşüncemiz olması gerektiğini anlıyoruz.

Sevde Kaya okudu