Cemaatlerimizin İslam’a yaptıkları diğer büyük hizmetler bir yana sırf Müslümanları bir araya getirmeleri ve onlara dini motivasyon kazandırmaları bile başlı başına büyük bir hizmettir. Günahlar dünyasında ehl-i dünyanın gaflet atmosferi ile çepeçevre kuşatılan insanlarımız için cemaatlerimiz adeta bir sığınak olmuştur. Belki ahir zamanda zalim düzende; ashab-ı kehf mağarası hükmündedir…

Şu İstanbul’un feci ağır günah havasında İskenderpaşa, yaralı sinelere sığınak olmayı başaran kutlu bir mabet olmuştur. Niceleri bu eşikten geçmiş, oradaki usul ve adap üzere terbiye olduktan sonra hayatına çeki düzen vermiş ve İslam’a hizmet etmenin anlamına ermiştir. Bu bakımdan bizim bu güzel mabedi ve orada toplanan gönül insanlarını önemseme mecburiyetimiz vardır. Bu duygularla dışarıdan birisi olarak bu cemaati sevmeye ve takip etmeye devam edeceğiz. Namazı ikame eden, cihadı terk etmeyen bu insanları gündelik siyasi mülahazalarla değil, bu vasıflarıyla hep hüsn ü zan üzere hatırlayacağız.  

Merhum Esad Coşan yad edildi 

30 Muharrem’de İskenderpaşa Camii’nde Mehmet Zahit Kotku hazretlerinin doğum günü vesilesi ile bir yâd programı yapılmıştı. Yoğun bir katılımın olduğu bu programdan sonra 13 Sefer Cumartesi günü merhum Esad Coşan Hocaefendi yâd edildi.M. Esad Coşan

Merhum Mehmet Zahit Efendi için yapılan programa yoğun bir katılım olmuştu. İskenderpaşa bu yoğunlukla sanki eski günlerini yaşıyordu... 13 Sefer’deki anma etkinliği ise öncekine göre çok daha kalabalıktı. Hava yağmurlu olmasına rağmen caminin avlusu dolup dolup boşalıyordu. Geleneksel olarak akşam namazından sonra kavurmalı pilav, aşure, çay ve salep ikram edildi. Ardından Kur’an-ı Kerim tilaveti ve ilahi dinletisi ile program devam etti. Yatsı namazına müteakiben ise Ümraniye vaizi Mikdat Kutlu Hoca tarafından Merhum Esad Coşan Hocaefendi’nın sıdk ve sadakate dair düşünceleri aktarıldı.

Her yıl bir konu işleniyor

İskenderpaşa cemaati her yıl aynı şeylerin söylenildiği yad programları yapmak yerine her yıl bu mübareklerin farklı bir konudaki görüşlerini ön plana çıkartıyor. Böylece kendi kendini tekrar eden programlar yapılmamış oluyor... Mesela bu yıl sıdk ve sadakat konuları işleniyor. Aynı konu bu yılki mevlit kandili programında da işlenecek.  

Bu yad programlarında dikkatimizi çeken diğer bir husus; bu mübarek zatların ölüm değil de doğum yıl dönümlerinde bu programların yapılıyor olması. İlgili arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiye göre Muharrem Nureddin Coşan Hocaefendi bu yönde tavsiyelerde bulunmuş. Ömrü boyunca ilim, irfan ve irşatla meşgul olan Allah dostlarının hizmet ve irşat faaliyetleri vefatlarından sonra da devam edeceği için onları "ölü" olarak anmayı uygun görmemiş.

Hicri takvim duyarlılığı

İkinci olarak dikkatimizi çeken husus ise bu programların miladi takvime göre değil de hicri takvime göre yapılması. Bu konudaki talimatı da yine Muharrem Nurettin Coşan Hocaefendi vermiş. Malumunuz biz Müslümanların birçok ibadetleri hicri takvime göredir. Hac günleri, bayram günleri, oruç günleri, kandil günleri bu takvime göre hesap edilir. Bin aydan daha hayırlı olan kadir gecemiz de yine hicri takvime göre ramazanın son on gününde aranır. Dolayısıyla hicri takvim biz Müslümanlar için çok önemlidir. Bu takvimi hayatımıza yeniden sokabilmemiz için bu tür uygulamaların örneklik teşkil etmesini umut ediyoruz.

Merhum Esad Coşan Hocaefendi’nin nice yeni doğum günlerinde buluşmak üzere diyor ve Mikdat Kutlu hocanın yad sohbetinden aldığımız bazı notları sizlerle paylaşıyoruz.

Mikdat Kutlu Hoca konuştuMikdat Kutlu

Büyük şahsiyetleri anmak, hatırlamak, hatırlatmak çok önemlidir. Çünkü bize örnek olan bu zatların hayatını bilmemiz gerekiyor. Kur’an-ı Kerim’de peygamberler ve peygamber olmayan salih kullar anılıyor. Dolayısıyla salih kulların anılması bir Kur’an usulüdür.

Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem bir hadislerinde buyuruyor ki: “Sizler yeryüzünde Allahü Teala’nın şahitlerisiniz.” Yani Allahü Teala yeryüzünde yaşayan insanların fikirlerine, şahitliklerine değer veriyor. Bunu somut bir şekilde izah edelim. Bir gün bir cenaze geçerken insanlar onun şerrinden bahsederler, Peygamber Efendimiz “vacip oldu” der. Geçen başka bir cenazenin de hayrından bahsederken Efendimiz yine “vacip oldu” der. Oradakiler sorarlar: “vacip olan nedir Ya Resulullah” diye. Efendimiz buyurur ki: “İyiliğinden bahsettiğinize cennet, şerrinden bahsettiğinize cehennem vacip oldu.” Biz de hocamızı insanları Allah’ın yoluna çağıran bir mürşit olarak yad ederek bir nevi şahitlik etmek istiyoruz. Cenab-ı Allah onu sevenlerin bu şehadetini kabul etsin.

Hakikati temsil eden insanların toplumun önüne getirilmesi önemli bir hizmettir. Mesela İmam-ı Azam’ın anılması onun fikirlerini gündeme getiriyor. Ya da Şah Nakşibend’in anılması onun fikirlerinin öğrenilmesine vesile oluyor. Mesela Mevlana Hazretlerini andığınız zaman sadece onun şahsını anmış olmuyorsunuz, onun düşüncelerini de topluma örnek göstermiş oluyorsunuz. Anma toplantıları bu bakımdan hayırlı düşüncelerin yayılmasına vesile oluyor

Kendisine çağırmadı kimseyi

Hocamızın temsil etmiş olduğu yolu hocamız kitap ve sünnete bağlılık olarak ifade etmiştir. Bir keresinde bir sohbetinden sonra bir genç kardeşimiz bir soru yazmış vermişti. “Hocam yirmi dört saatiniz nasıl geçiyor” diye bir soru sormuştu. Hocamızın bu soruya cevabı şöyle oldu: “Ben aciz bir insanım benim hatalarım kusurlarım olur. Benim günümün nasıl geçtiği önemli değil. Siz ve ben doğruyu bulmak istiyorsak Peygamber Efendimizi ölçü alacağız. O zaman doğruyu bulmuş oluruz.” Hocamız insanları kendisine değil doğruluğun direkt kaynağına çağırıyor. Hocamız her hususta Efendimiz ve onun selef-i salihini ölçü aldı ve ihvanına da sahabe hayatlarını okumayı tavsiye etti.

Hocamız bir sohbetinde uzun uzun tavsiyelerde bulunmuştu. “Hocam bunlar uzun bana kısaca yapmamız gerekenleri özetler misiniz?” diyenler için şunları söylemişti: “Haramlardan sakınacaksınız, ibadetlerinizi güzel yapacaksınız, ahlakınızı güzelleştireceksiniz ve İslam’a hizmet gayreti içinde olacaksınız.”

Tasavvufi yolun esasları

Tasavvuf büyükleri kitaplarında yollarının esaslarını beyan etmişlerdir. Merhum Hocamız da tasavvufi bir şahsiyet olarak yaşadığı çağda bu esasları ortaya koymuştur. Hocamız yolumuzun esaslarını şu şekilde sıralamıştır. Birincisi; Kur’an’a ve sünnete bağlılık. Hocamız, Efendimiz sünnetine uymayan her yolu reddetmiştir. İkincisi niyette ihlastır. Yani bir işi Allah için yapmaktır. Yaptığımız şey Kur’an’a ve sünnete uygun olsa bile eğer ihlas olmadan yapılmışsa o yapılan ibadetin de kıymeti düşer. Üçüncüsü; doğru ve sahih itikatlı olmak… Asrımızda insanlar birtakım İslamî olmayan düşüncelerin etkisinde kalarak yanlış itikatlara sapabiliyorlar. Bunun için Hocamız sahih itikada çok önem verirdi. Hocamız, ayrıca hıfz-ı nispet, rabıta-yı muhabbet ve sohbet-i şeyh diye yolumuzun esaslarını kendisine göre sıralamıştır.

Herkesi kucaklayan bir şahsiyetti

Hocamız sadece yakın çevresindekilerle ilgilenen bir mürşit değildi. Her türlü kesime ulaşmaya çalışırdı. Bir gün İngiltere’de bir markete giriyor, kasadaki genç İngiliz çok resmi davranınca hocamızın hoşuna gitmiyor ve onunla irtibat kurmaya çalışıyor. Ona “hepimiz Hz Adem’den kardeşiz” diyerek söze giriyor ve sonra ona anlatacağını anlatıyor. Yani oradaki İngiliz genci önemsiyor...

Hocamızın misyonu bütün insanlığı kucaklamaktı. Çıkarmış olduğu İslam mecmuasında Türkiye’nin her yerindeki zulme uğramış insanların haberlerini dosya yapıp yayımlıyordu. Sadece Türkiye’deki değil dünyadaki zulme de değiniyordu. Hatta birisi hocamızı tenkit etmiş, demiş ki “İslam dergisinde sadece zulme uğrayan Müslümanların haberlerini koyuyorsunuz, Müslüman olmayan ama zulme uğramış olan kimselerden bahsetmiyorsunuz.” Hocamız İskenderpaşa kürsüsünde bir gün diyor ki: “Bir kardeşimiz bizi bu şekilde tenkit etmiş, teşekkür ediyorum, doğru söylemiş, bizim onları da savunmamız lazım.” Yani hocamız gerektiği zaman ikaz yaptığı gibi yapılan tenkitlere de kulak verirdi.  

Küçük bir anı

Merhum Mehmet Zahit Kotku hocamızın anıldığı bir yad programından sonra Esad hocamız bazı dinleyen kimselere; “Program sizce nasıl oldu” diye sormuş. Sonra da Hocamız demiş ki: “Ben beğenmedim, çünkü konuşanlar hocamızı anlatmak yerine kendilerini anlattılar.” Allahu alem burada hocamız nefsin bir hilesine dikkat çekmiştir.

Aydın Başar haber verdi