İnsanlık tarihinde kara bir sayfa: Hadım Etme Uygulaması

“Yedi ya da sekiz yaşındaydım, atlılar yanımıza geldiğinde kasaba meydanında kendi yaşımda çocuklarla oynuyordum, bizim kasabamızın adamlarına benzemiyorlardı, tenleri daha beyazdı ve silahları vardı. Arapça konuştuklarını sonradan öğrendim. Atlarından inip bizi kucakladılar. Bana ne olduğunu anlayamadım: Bir adam, ağzımı kapayarak beni atının üzerine fırlattı, bağıramadım, gözlerim yuvalarından fırlayacaktı… Bizim gibi başka çocuklar da vardı, üç gün boyunca hiçbir şey yiyip içmeden orada kaldık, sonra da hadım edildik. Çektiğim acıyı ve işkenceyi uzun yıllar boyunca hiç unutamadım… Mevsimlerden kıştı. İlk defa kar görüyordum. Üşüyordum. Yakup beni Çerkez Mehmed Paşa’ya hediye etti. Bir insan hediye edilebilir mi? Bunun olabileceğini o zaman anladım. 1918’de (Doğrusu 1908 olmalı, E.T) Meşrutiyet’le beraber bizi azat ettiler.” (Etiyopyalı Hayrettin Efendi, akt. Dr. Feyza Görez)

Tarih, ibret verici sayfalardan oluşan devâsâ bir kitap. Kitabın iki kapağı arasında gönlümüze ferahlık verici sayfalar yer aldığı gibi ne yazık ki yukarıda yer verilen alıntıda olduğu gibi insanlık şeref ve haysiyeti ile çelişen hüzünlü sayfalar da yer alıyor. Gerek Doğu ve gerekse Batı’nın ortak olduğu cürümlerden biri de, köleliğin bir adım ötesinde yer alan hadım etme uygulamasıdır. Hadımın etimolojisi ile tarihte seyrimize başlayalım.

Hadım kelimesi, hizmetçi anlamına mı geliyor?     

İçinde “dad” harfi bulunan Arapça kelimeler Türkçeye intikal ederken bazen “d” (darbe gibi), bazen “z” (Ramazan gibi), bazen de hem “d” hem “z” (Fadıl, Fazıl) olarak geçmiştir. Türkçede “hademe-hizmet etti” fiilinden türeyen birçok kelime bulunmaktadır. Bu kelimelerin de bazısı “d”, bazısı “z” ile geçiş yapmıştır.

“z” ile geçiş yapan hizmet etmek, “başkalarının işini görmek” demektir. “d” ile geçiş yapan hâdim ise, “hizmet eden, hizmetçi, hizmetli” anlamına gelir. Hâdim kelimesi, birçok yerde kullanılmıştır. Hayır için veli olduğu düşünülen kişilere işlerinde yardımcı olanlara hâdim denmiştir. Fukara babalarına veya dervişlere hizmet eden şeyhlere de “hâdimü’l-fukarâ” denmiştir. “İki kutsal yerin (Mekke ve Medîne) hizmetkârı” anlamındaki “hâdimü’l-haremeyn” unvanı ilk kez Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından kullanılmış, Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı ele geçirmesinden sonra Osmanlı padişahları için de kullanılmaya başlanmıştır. Yavuz Sultan Selim, hutbede kendisinden “hâkimü’l-haremeyn” olarak bahseden imamı “hâdimü’l-haremeyn” olarak düzeltmiş, bu şekilde anılınca göz yaşlarını tutamamış, namazdan sonra imama ihsan ve iltifatlarda bulunmuştur. Zaten gerçek önder, bulunduğu topluluğun hizmetkârı olandır. Tevâzunun zirvesi Peygamber Efendimiz, bir gün sahabelerine su ikram ediyordu. O ara Peygamberimizi daha önce hiç görmemiş yabancı bir kişi dışarıdan mescide girdi ve “Bu kavmin (topluluğun) seyyidi (önderi, efendisi) kimdir?” diye sordu. Allah Resulü “Benim” demedi, “Bir kavmin efendisi onlara hizmet edendir.” buyurdu.  

Hâdimin iki farklı çoğulu var: Hademe ve huddâm. Hademe dilimizde tekil kullanılır, daha çok resmi dairelerde veya ofislerde hizmet eden görevlileri belirtir. Huddâm ise, cinci hocaların belli dualar okuyarak kendilerine bağladıkları ve istedikleri hizmeti gördürdükleri cinleri tanımlar.

Eskiden erkek çocukları için, bir hürmet ve nezâket ifadesi olarak “kendisine hizmet olunan” anlamında “mahdum” ifadesi kullanılırdı. Kızlar hemen küsmesin, kız çocuklarına da “yüce/cömert/kıymetli” anlamında kerime denirdi.

Ekonomik yaşamın en gözde kavramlarından biri olan istihdam, “hizmet ettirme, hizmetinde çalıştırma” anlamına geliyor, müstahdem ise “istihdam edilen”.

En ilginci ise hadım ile hâdimin aynı kelime olması. Hadım, malûmunuz “erkekliği yok edilmiş” demek. Neden “iğdiş edilmiş” olanlar için hadım (hâdim) ifadesi kullanılıyor? Bu durum, saray hizmetkârlarının önemli bir kısmının, özellikle sarayın harem kısmında çalışanların iğdiş edilmiş erkekler olmasından kaynaklanıyor.

Hadım etmenin amacı nedir?

Hadım etme genel olarak, başkaları tarafından zorla yapılan bir uygulama olmakla birlikte, tarihte gönüllü olarak hadım olma uygulamalarına da rastlanmıştır. Cinsel arzuların oyalamasından korunma, sarayda yaşam sürme, cezalandırma, küçük düşürme, sarayda kadınların idaresinde istihdam etme gibi birçok sebeple uygulanmıştır. 

Hadımların istihdamı çoğunlukla, saray ve kölelik kavramları ile ilişkili olmuştur, yani büyük ölçüde saraylarda hizmet görmeleri için kölelere uygulanmıştır. Bunun en temel gerekçesi de hanedan kadınları ile ilişki kurulmasının engellenmesine dayanıyor.  

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Devleti’nde haremağalarının başı olan Kızlar Ağası’nın en önemli görevlerini, padişahın haremini korumak, harem için gereken cariyeleri temin etmek, haremde bulunan cariye ve diğer hadımların terfi ve ceza işlemlerini padişaha bildirmek, Surre Alaylarını   düzenlemek, haremin bütün harici ihtiyaçlarını harem ağalarına yaptırmak ve kendine bağlı bulunan personelin tayinini yapmak olarak belirtiyor.

Hadımlar önce Bizans ve sonraki dönemde Doğu ve Batı kiliselerinde gerçekleştirilen ayinlerde, soprano (en tiz/ince ses) sesleri için yaygın biçimde kullanılmışlardır.

Bazı tarihçiler, Napoli Krallığı’nda hadım şarkıcılık için her yıl dört bine varan çocuğun hadımlaştırma operasyonu yapıldığından bahsetmektedir. Birçok aile, maddi kazanç ve şöhret için çocuklarını feda etmekten çekinmemiştir.  

Dinsel inançlar nedeniyle kendini hadımlaştıran gruplar da bulunmaktadır. Dr. Feyza Görez’in aktardığına göre, Rus Skoptzy tarikatı üyeleri bedenlerindeki günah unsurlarından kurtulmak için kendilerini hadım etmişlerdir. Hindistan’da ise gerçek bir olay olup olmadığı bile belli olmayan bir hikâyeye kendini kaptıran Hicralar tanrı Krişna’nın uğrunda kendilerini hadım ettirmişlerdir. Hicralar, dünyadaki diğer hadım gruplarından farklı olarak, Iravan’ın uğruna kadın bedenine bürünmüş Krişna gibi hadım olduktan sonra kadın gibi giyinip süslenmeye başlarlar.

Hadım etme nasıl yapılır? 

Hadım etmede, operasyon bölgesi enfeksiyon riskini azaltmak için acı biber karıştırılmış su ile üç kez yıkanır. Bu işlem, orak benzeri bir aletle, erkeklik organı ve testislerin birlikte kesilmesi veya sadece testislerin kesilmesi veya burulması yöntemleri ile gerçekleştirilir. Kanala gümüş bir iğne veya metal çubuk sokulur, çevresi soğuk su içine yatırılmış kağıtla bandajlanır. Hastaya 3 gün boyunca sıvı verilmez. 3 gün sonra bandajlar açılır ve iğne/çubuk çıkartılır. Hasta idrarını yapabilirse operasyon başarılı olmuştur. Ancak yapamazsa, kanallar şiştiğinden, hadım işlemi yapılan kişi kısa bir süre sonra ölür. Hadım etme işleminde ölüm oranının oldukça yüksek olduğunu not etmek gerekiyor.  

Hadım etme nerelerde uygulandı?

En eski hadım etme uygulamasının Çin’de başladığı düşünülmektedir. Uzmanlar, Çin’in hanedan tarihinde hadım sayısının 3.000 ile 70.000 arasında değiştiğini tahmin etmektedir.

Asurluların hadım etme uygulaması MÖ 900’lere dayanmaktadır. Dünyanın 7 harikasından biri olan Babil'in Asma Bahçeleri biliyorsunuz, Asur kraliçesi Semiramis için yaptırılmıştır. Semiramis’in gerek savaş esirlerini gerekse ilişkisinin sona erdiği sevgililerini hadım ettirmeye meraklı olduğu rivayet edilir.

Eski Yunan ve Perslerde de hadım sistemi yaygın biçimde uygulanmıştır. “Tarihin babası-pater historiae” olarak bilinen Herodot, Yunanlıların hadım etmeyi ticarete dökme başarılarından ve Perslerin hadımlara diğer kişilerden daha çok güvendiğinden bahseder.

Hadım ticareti nerelerde yapılıyordu? 

Avrupa’da beyaz köleler önce İspanya’ya gönderilir ve burada Yahudiler tarafından iğdiş edildikten sonra Doğu’ya satılırdı. Bu işin merkezinin Verdun olduğu rivayet edilir.

Siyahî hadımların kaynağı ise Afrika idi. Köle tüccarları Mısır, Habeşistan ve Sudan gibi yerlerden topladıkları çocukları hadım ettirirler, sonrasında ticaretini yaparlardı. Hadım işleminde Kıpti keşişlerinin de etkin rollerinden bahsedilir.

Hadımların Müslümanlarca istihdam edilmesi ne zaman başladı?

İslâm tarihinde saray hareminin ilk defa Emevîler devrinde ortaya çıktığı ve hadımların burada kullanımının Muâviye b. Ebu Süfyân ile başladığı kabul edilmektedir.

Abbâsîler döneminde harem kurumlaşmış, Sâsânîler ve Bizanslılar’dan etkilenme sonucu saray hadımlarının sayısı giderek artmıştır. Bazı kaynaklarda, Muktedir-Billah devrinde devletin kadınlar ve hadımlar tarafından idare edildiği ve saraydaki siyah ve beyaz hadımların sayısının 11bin’e çıktığı belirtilir.

Abbâsîler’den sonra gelen Sâmânîler, Gazneliler, Büyük Selçuklular, Zengîler, Anadolu Selçukluları, Eyyûbîler, İlhanlılar, Fâtımîler, İhşîdîler ve Memlükler gibi devletlerde de hadım istihdamı devam etmiştir.

Ya Osmanlılar?

Osmanlı sarayında hadım istihdamının başlangıcı bazı tarihçilerce I. Mehmed dönemine kadar götürülmektedir. Önceleri beyaz olan ve “akağa” denilen hadımlar çalıştırılmıştır.

Fâtih Sultan Mehmed devrinden itibaren sarayda ve özellikle haremde siyah hadım ağaların (karaağalar) istihdam edildiği ve bunların sayısının zamanla arttığı görülmektedir. 1582 yılına kadar kızlar ağalığını akağalar yapıyordu. Ancak III. Murad’ın kızlar ağalığını Habeşi Mehmed Ağa’ya verişinden sonra karaağaların sarayda itibarı arttı. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’e göre, bu değişimde beyazların fitneye daha çok yol açma ihtimali, teminlerindeki güçlük, hadım edilmelerinin zorluğu ve dayanıksız olmaları yatıyor. Osmanlı sarayından başka devlet büyüklerinin konaklarında da hadımlar bulunuyor ve bunların çoğunu yine siyahîler oluşturuyordu.

Hadımlar arasından Rumeli Beylerbeyi ve Vezir Hadım Şehabettin Paşa, Budin Beylerbeyi Hadım Ali Paşa, vezîriâzamlık/sadrazamlık yapan Atik (Hadım) Ali Paşa, Hadım Sinan Paşa, Hadım Süleyman Paşa, Hadım Mesih Paşa, Gürcü Hadım Mehmed Paşa ve Hadım Hasan Paşa gibi birçok devlet adamı yetişmiştir.

TDV İslam Ansiklopedisi’nde, Fâtih Sultan Mehmed’in son zamanlarından 1922 yılına kadar yaklaşık yirmi bir akağa ve yetmiş yedi karaağanın Dârüssaâde ağalığı görevinde bulunduğu belirtilmektedir.

Harem ağalarına Lü’lü, Mercan, Gazanfer, Firûz, Cevher, Gül, Sümbül ve Amber gibi çiçek, güzel koku ve kıymetli taş isimleri verilir, adlarına ağa unvanı eklenirdi.

Osmanlı’da nelere dikkat edilirdi?

Dr. Feyza Görez, hadımların hanedan kadınları ile ilişkisi konusunda Çin tarihinde durumun çok da iç açıcı olmadığını belirtmektedir.

Osmanlı’da sarayda görev yapacak hadımlar, birçok elemeden geçirilirdi. Keykavus Bin İskender tarafından yazılan Kâbusnâme’de, haremde görev yapacak olan hadımların kara, ekşi ve buruş buruş yüzlü, gövdesinin zayıf, derisinin kuru, saçının yufkacık, dişlerinin seyrek, sesinin incecik ve baldırının ince olması tavsiye edilmiş; benzi kızıl, sarışın, saçı yoluk, gözü sulanan ve çapaklı olanlardan uzak durulması önerilmiştir.

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Batı ve Çin saraylarında meydana gelen ahlaksızlıklar hesaba katılarak, Osmanlı haremine alınan hadımların çirkin olmasına ve erkeklik organlarının tamamıyla kesilmiş olmasına dikkat edildiğini, istisna olarak hadımlarda sonradan erkeklik organının oluşması halinde, bunların belli bir maaş bağlanarak hemen haremden çıkarıldığını belirtmektedir.

Fizyoloji ve psikolojileri nasıldı?

Hadımlar, hadım edilmenin getirdiği fizyolojik ve psikolojik sorunlar yaşamışlardır. Çeşitli kaynaklarda genel olarak kol, bacak ve parmaklarının uzun ve ince, kalçalarının alt kısmı ile uyluklarının üst kısmının yağlı, yüzlerinin küçük ve boyunlarının ince olduğundan bahsedilir. Sesleri çocuk sesi gibi incedir. Yatak ıslatma gibi sorunlarla karşı karşıya kalanlar olmuştur. Kuşlarla oynamaktan hoşlandıkları, yemeye içmeye düşkün oldukları, neşe ve öfkelerini çok çabuk açığa vurdukları, dedikoduya meraklı oldukları, uzun süre at sırtında kalabildikleri, iğdiş edilmeden dolayı hınçla dolu oldukları, erkekleri kıskanıp onlardan nefret ettikleri, kendileriyle alay edildiğinden halkın arasına pek fazla karışmadıkları belirtilir. Bir de erkekliği yok edilmiş ve çirkinlerden seçilmiş bu kişilerin, sarayın güzel hanımlarıyla muhatap olurken yaşadıkları psikolojik sıkıntıları göz önüne alırsak ne denli acı bir uygulamayla karşı karşıya kaldıklarını söyleyebiliriz.  

Bunların sayıları hakkında bir bilgi var mı?

Harem ağalarının sayılarına dair net bir bilgi bulunmuyor. Ancak Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve M. Çağatay Uluçay, sayının Fatih zamanında 20’yi, 1517’de 40’ı ve 1537’de 20’yi geçmediğini savunmaktadır. Akgündüz, Norman Mosley Penzer’in kitabında belirtmiş olduğu 16. yüzyılın sonlarında 600-800 arası kişiden ve 18. yüzyılın sonlarında 300-500 arası kişiden oluşan hadım nüfusunun çok mübalağalı rakamlar olduğunu, Batılı yazarların bu söylemlerinin sebebinin özellikle Osmanlı Devleti’ni karalama amaçlı olduğunu savunmaktadır. Bazı kaynaklar ise, ortalama sayının 80-100 arasında değiştiğini belirtmektedir.

Çin, âdeta hadımlar hapishanesi kurmuş, sayı bazen 70bin’leri bulmuştur.

Son hadım edilenler ne zaman vefat etmiştir?

Haremağaları 1908’den sonra azat edilmişler, ancak saraylarda yaşamaya devam etmişlerdir. Cumhuriyet döneminde merkezi İstanbul’da ve birer şubesi Medine ile Kahire’de bulunan “Haremağaları Teavün Cemiyeti” kurmuşlar, birlikte yaşamaya gayret etmişlerdir. Gökhan Akçura, 1934 yılında Hafta Dergisi’nin en genci 87 yaşında olan ve birlikte aynı evde oturan 13 sâbık haremağası ile röportaj yaptıklarını belirtir. Osmanlı’dan son haremağası Etiyopyalı Hayrettin Efendi 1976’da vefat etmiş, dünyada ise son Çinli hadım Sun Yaoting 1996’da hayatını kaybetmiştir.

İslâm’a göre hükmü nedir?

İslâm dini, bir erkeğin -hür/köle veya müslim/gayrimüslim fark etmeksizin- kendi isteğiyle veya zorla hadım edilmesini yasaklayıp haram kılmıştır.

Haramsa, neden bu uygulamaya karşı çıkılmamış?

Elbette vicdanlı insanlar her dönemde olmuştur. 1560’ta Prizren’de bir alay beyi, böyle bir ameliyat sırasında üç reâyâ çocuğunun ölümüne sebebiyet verilmesi yüzünden cezalandırılmış, Şehid Ali Paşa’nın (ö. 1716) sadrazamlığı sırasında da Mısır valisine ve kadısına gönderilen bir fermanla Habeşîlerin kısırlaştırılmaması istenmiştir. Fakat ne yazık ki bu tür münferit çıkışlar sistemi değiştirmeye yeterli olmamıştır.

İslam hukukçuları ve Osmanlı Şeyhülislamları, başkaları tarafından hadım edilmiş erkeklerin istihdam edilmesinin “mekruh” olduğunu belirtmişlerdir. Bu nedenle, görev yapacak hadımlar Osmanlı tarafından hadımlaştırılmamış, ancak başka bölgelerde hadımlaştırılan köleler satın alınmıştır.

Kanaatimce, “mekruh” fetvası siyasi yapının ve saray ihtiyaçlarını karşılamanın, İslam’ın gereğini yerine getirmenin önüne geçmesini sağlamış gözüküyor. Sonuç olarak, insanlık dışı haram bir uygulamanın ticaret unsuru haline dönüşmesi ve yapılabilmesi, ancak Osmanlı’nın pazar olması ile mümkün olabileceğinden, bu fetva dolaylı biçimde hadım uygulayıcılarına ve tüccarlarına yardımcı olmuştur diyebiliriz. Keşke tarihi geriye çevirebilsek de, Osmanlı uleması ve yöneticileri bu tür bir ticareti “haram” olarak görerek engellemiş olabilse… Ne yazık ki, geçmiş geçmişte kaldı. Bu olamayacağına göre, en azından geçmişten dersler çıkararak geleceğe yönelik tasavvurumuzu dinin sahih ilkelerine göre inşa etmemiz gerekiyor.      

Hadım etme günümüzde de uygulanıyor mu?

Evet, bazı ülkelerde cinsel suç işleyenlere yönelik olarak uygulanmaya devam ediliyor. Türkiye’de de bu konu zaman zaman kamuoyu gündemine geliyor. Fiziksel hadım uygulayan ülkeler de olmasına rağmen uygulanan ana yöntem, kimyasal hadım yöntemi. Kimyasal hadım, bir erkeğin testosteron seviyelerini düşüren kimyasallar ile yapılıyor.

ABD, Arjantin, Avustralya, Çekya, Danimarka, Endonezya, Estonya, G. Kore, Hindistan, İspanya, İsrail, İsveç, Moldova, Polonya, Rusya, Ukrayna ve Y. Zelanda hadım cezası uygulayanlar ülkeler arasında yer alıyor.

Arjantin'in bir eyaleti olan Mendoza’da, cezaların azaltılması karşılığında tecavüzcülere yönelik gönüllü kimyasal hadım uygulamasını onaylanmıştır.

Kimyasal hadım, ABD'nin 8 eyaletinde (Kaliforniya, Florida, Georgia, Louisiana, Montana, Oregon, Teksas ve Wisconsin) cinsel suçlar için uygulanıyor. Kalifornia, 1996 yılında cezaevinden salıverilen bazı cinsel saldırı suçluları için kimyasal veya fiziksel hadımı kabul eden ilk eyalet oldu. Eyalette kabul edilen yasaya göre, 13 yaşın altındaki çocuklara karşı herhangi bir cinsel suçu ikinci kez işleyen kişilere hadım uygulanması öngörülüyor.

Avrupa’da fiziksel (cerrahi) hadımlaştırmaya izin veren tek ülke Çekya. Bu da yine gönüllülük esasına göre gerçekleştiriliyor. Almanya’da 2012 yılına kadar cerrahi alternatif sunuluyordu. Ancak Avrupa Konseyi İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Cezayı Önleme Komitesi’nin eleştirileri sonucu bu seçenek kaldırılmıştır.

Endonezya’da kanunda, 18 yaşından küçük çocuklara kendisi ya da bir başkasıyla ölüm, yaralanma, hastalık, üreme organlarında işlev bozukluğu ya da zihinsel sağlık sorunlarıyla sonuçlanan cinsel ilişkiye girmesi için şiddet uygulayan ya da şiddet tehdidini kullanan kişilere ek tedbir olarak zorunlu bir şekilde kimyasal hadım uygulanması öngörülüyor. Kanun çerçevesinde, suçlulara hapis cezalarını çektikten sonra iki yıla yakın bir süre kimyasal hadım uygulanıyor. Bu uygulama için suçlunun 18 yaşından büyük olması şartı aranıyor.

Estonya’da çocuk istismarcılarına kimyasal hadım uygulaması bulunuyor.

Güney Kore’de, 2011 yılında çıkarılan kanunla, 16 yaş altı çocuklara cinsel saldırıda bulunan ve pedofili teşhisi konan 19 yaş üzeri yetişkinlere kimyasal hadım uygulanabiliyor. Bu uygulamaya 15 yıla kadar varan bir süre boyunca devam edilebiliyor.

İsveç’te kimyasal hadım yöntemi daha çok taciz ve tecavüzü önlemek amacıyla kullanılıyor. Çocuklara karşı cinsel eğilimleri olanların tedavi için başvurduğu kliniklerde, prostat kanseri tedavisinde kullanılan ilaçlarla söz konusu kişilerin cinsel arzularının bastırılması hedefleniyor.

Moldova, 2012 yılında, 15 yaşın altındaki çocuklara şiddet içeren istismardan hüküm giymiş kişiler ve tecavüzcüler için kimyasal hadımın zorunlu hale getirilmesi yönünde adım atmıştır.

Polonya’da tecavüzcüler ve çocuklara yönelik cinsel istismarcılar zorunlu olarak hadım ediliyor. Kanun, 15 yaşın altındaki çocuklara ya da aile üyelerine tecavüze edenlerin hapis cezalarını tamamlamalarının ardından ilaçla cinsel isteklerinin yok edilmesini öngörüyor.

Rusya’da 14 yaşın altındaki çocuklara karşı cinsel suç işleyenler zorunlu olarak kimyasal hadıma tabi tutulabiliyorlar. Bu suçun tekrarlanması halinde ise ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Ülkede gönüllü olarak da kimyasal hadım talep edebiliyor. Bu durum hâkim kararıyla, cezaevinde cezalarının 5'te 4'ünü çekmişlerse affedilmelerini veya yargı süreçleri devam ediyorsa cezalarında indirim uygulanmasını sağlayabiliyor. Çocuk Hakları Komiseri Pavel Astakhov, mahkûm edilen pedofillerin yüzde 98’inin salıverildikten sonra aynı suçu tekrar işlediklerini, ancak kimyasal hadım uygulanan mahkumlarda bu oranın yüzde 3’e düştüğünü öne sürmüştür.

Ukrayna parlamentosu da 2019 yılında, 18 yaşından büyük ve 65 yaşından küçük olan hükümlü pedofillerin zorunlu kimyasal hadım edilmesine izin veren bir yasayı kabul etmiştir.

Bu cezaya itiraz edenler, bu yöntemin psikolojik sorunların kökeni ile ilgili bir değişikliğe yol açmadığını, toplumun kültürel yapısına odaklanmak yerine fail üzerine odaklanmayı sağladığını ve bu tür suçların cinsellikle değil, şiddet güdüsü ile bağlantılı olduğunu savunuyor. Ayrıca, bu uygulamanın, depresyon, osteoporoz, kardiyovasküler hastalık, ateş basması, kısırlık ve anemi dahil olmak üzere çeşitli olumsuz etkileri nedeniyle insan haklarına aykırı olduğu itirazları geliyor.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hidayet Çimen
Hidayet Çimen - 2 ay Önce

Ellerinize sağlık. Yine çok bilgilendirici bir yazı olmuş.

Özdem
Özdem - 2 ay Önce

Özellikle eski devirlerde zencilerin zorla hadım ettirilerek Osmanlılara gönderilmesi kısmı çok iç burucu. Ancak bütün dünyada bu işlemin yapıldığını yazınızdan öğreniyoruz. Değerli hocam yine yeni öğrendiğim bir çok bilgiyle dolu çok etkileyici ve güzel bir yazı olmuş ellerinize emeğinize sağlık.

Cengiz EKEN
Cengiz EKEN - 2 ay Önce

Teşekkürler güzel kardeşim, bilgilendirici, akıcı makalen için.

Bir Düşlünen
Bir Düşlünen - 2 ay Önce

Bilgilendirici güzel bir yaz oldu. Teşekkürler

Bilge
Bilge - 2 ay Önce

Kaleminize sağlık. Hadım ticaretinin mekruh görülmesi elbette diğer ülkelere göre iyi, ancak doğru olmamış. Ben de yazara katılıyorum. İçkinin içilmesi haram olduğu gibi taşınması da, satılması da haramdır.
Böyle onursuz bir işlem yapılmamalıydı.

saim balcı
saim balcı - 2 ay Önce

acı dolu bir yazı olmuş. herhalde kölelikten daha kötü ne ola ki desek hadım edilip köle olmak denebilir. insanoğlunun kendine hizmet ettirme veya şarkı söyletme gibi aşırı bencil ihtiyaçları için bir diğer insanı insanlıktan çıkarması ürpertici. açıkçası yazının bazı bölümlerini hızlı geçtim, içim elvermedi... elinize sağlık.

Senanur
Senanur - 2 ay Önce

Tüyler ürpertici bir uygulama. Kara afrika'nın kara bahtı...
Çok bilgilendim, teşekkürler

Bünyamin Bozok
Bünyamin Bozok - 2 ay Önce

Teşekkür ederiz acılı ama bilinmesi gereken çok güzel bilgiler, emeğinize sağlık,