İnsanların gerçek şahsiyetleri zor zamanlarda ortaya çıkar

İnsanların gerçek şahsiyetleri zor zamanlarda ve sıkıntı hallerinde ortaya çıkar. İnsanı sıkıntıya sevk eden şeylere bela denir. Bela; denemek, sınamak, musibet, darlık, sıkıntı manalarında kullanılır.

Herhangi bir sıkıntı ile denenmeye ibtila, o sıkıntı ile denenen kimselere de müptela denir. Hastalığa mübtela, fakirliğe mübtela, yetimliğe mübtela, gurbete mübtela insanlar vardır.

Belalar insanın gerçek karakterinin ortaya çıkması için Allah tarafından takdir edilir. Takva ve teslimiyet sahibi insanlar böyle durumlarda mübteli/belayı veren olarak Allah'ı görürler. Onlar belayı hayra yorup, imtihanı iyi verip, sonucu manevi kazanca çevirmeye gayret ederler. Kur'an'daki Tâlût - Câlût olayı bu anlamda etkileyici bir örnektir.

Tâlût askerleriyle birlikte ayrılıp sefere çıkınca, "Allah muhakkak sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir -eliyle bir avuç alan müstesna- ondan tatmayan da bendendir" dedi. İçlerinden pek azı dışındakiler ondan içtiler. Kendisi ve onunla beraber inananlar nehri geçince "Bugün Câlût’a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok" dediler. Allah’a kavuşacaklarını umanlar ise, "Nice az birlik vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir" dediler.[1]

İsrailoğulları Davut (a.s.)’dan zalim Câlût ve ordusuna karşı kendilerine bir komutan tayin etmesini isterler. Tâlût komutan olarak atanınca makam ve rütbe beklentisi olanlar bu karara itiraz ederler ve elenirler. Ordu yola çıkınca mübteli olan Allah onları bir nehir ile imtihan/ibtila eder. Susuzluğa mübtela olup nehirden içmeyenler yola devam ederler. Fakat Tâlût’un uyarasını dinlemeyip nehirden içenler yolda dökülürler. Geride kalanlardan bazıları da Câlût ordusunu görünce korkuya kapılıp,  "Bugün Câlût’a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok" derler ve onlar da dökülürler. Geriye bir grup inanmış insan kalır. Onlar “Nice az birlik vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir" derler. Allah’ın izniyle Câlût ordusunu hezimete uğratırlar.

Allah insanların başına neler geleceğini ve insanların neler yapacağını zaten bilmiyor mu? Buna rağmen neden onları imtihan ediyor? diye soranlar oluyor. Allah kullarını kendi bildikleri/ilmi üzerinden hesaba çekmeyecek. İnsanların yapıp ettikleri üzerinden hesaba çekecek, yani kendi tercihlerinden. İnsanların iradesi dışında gelişen olaylarda ise Allah onların nasıl davranacakları ortaya çıksın, kendileri de bilsin istiyor. Allah'ın zatına ait olan sonsuz ilmi insanlar üzerinde zorlayıcı etken değil, olacak olan her şeyi önceden bilmesi Alîm ve Habîr olması Allah'ın yegâne İlah olmasıyla ilgilidir.

Memleketimiz zor bir dönemden geçiyor. Büyük belalar peş peşe geliyor. Ağır belalar ile mübtela durumuna düşenlerin gerçek şahsiyetleri ortaya çıkıyor. Elhamdülillah dedirten ve geleceğimize umutla bakmamızı sağlayan güzel kişilik örnekleri ortaya çıktığı gibi, Eyvah dedirten, umudumuzu kıran ve insanlığımızdan utandıran kişilik örnekleri de zuhur ediyor.

Elazığ'da deprem olunca otelini vatandaşlara açan ve günlerce onları misafir eden, yediren, içiren Ramada Oteli'nin Tuncelili sahibi! Selam olsun sana.

Enkazın altından sağ kurtulduğu halde “Başım açık, örtüm yok” diyerek yerinden çıkmayan ve örtü isteyen teyze! Ellerinden ve ayaklarından öpüyorum.

Beton yığınları altındaki bir annenin çocuğu ile birlikte yaşadığını anlayıp onların sesini duyunca sesi titreyen ve “yaşıyorlar komutanım” diyerek gözyaşı döken asker! Gözlerinden öpüyorum.

Toplumun bir kesimi tarafından ülkede istenmeyen insanlardan biri olarak ilan edilse de ellerini parçalayarak bir anneyi kurtaran Suriyeli Mahmut! Parçalanmış ellerinden öpüyorum.

Kendine gelir gelmez kendi öz çocuğunu arar gibi Suriyeli Mahmut’u arayan anne! Senin de ellerinden öpüyorum.

Daha ilk saatlerden itibaren deprem mağdurlarını şubeye alıp sıcak çay servisi yapan çevik kuvvet polisleri! Size verilen emekler annenizin ak sütü gibi helal olsun.

Farklı şehirlerde yaşayıp sosyal medya hesaplarından “kalacak yeri olmayan aileler evime buyursun gelsin. Misafir etmeye hazırım” yazan engin yürekli insanlar! Evinize rahmet ve bereket yağsın.

Enkaz altında kalmış kadınları uyutmamak için Kürtçe tatlı dil döken, yaralılara moral veren UMKE görevlisi bacımız Emine Kuştepe! Allah her daim elinden tutsun. Azize olasın.

“Belki de yapabileceğim bir şey vardır” diyerek Malatya'dan kalkıp gelen kardeşim! Hoş geldin, sefa geldin. Ne iyi ettin.

Depremin olduğu yere bakıp ırkçı mesajlar yazan sosyal medya serserileri! Yazdıklarınızla karakterinizi ifşa ettiniz. Şaşırmadık.

İnşa ettiği kooperatiflerin demirinden ve çimentosundan çalan müteahhit! Deprem olduğunda neredeydin bilmiyorum, ama yatacak yerin yok.

Depremi fırsat bilip kira ve nakliye ücretlerini dört kat yükseltenler! Utanın. Allah'tan korkun.

Komşu illerden gelip ücretsiz nakliye yapan şoförler! Allah yolunuzu açık etsin.

Askeriyenin kamyonlarını ücretsiz nakliye için gönderen komutan! Minnettarız sana.

İşler yoluna girinceye kadar deprem bölgesinden ayrılmayan devlet yetkilileri! Eksik olmayasınız.

Deprem bölgesine uğrayıp, bir selam verip, fakat teşehhüd miktarı kadar bile kalmayıp, tatile, kayak yapmaya gidenler! Vicdanları yaraladınız.

Çığ altında can verenleri kurtarmaya gidip can verenler! Cansınız. Şehitlere selam söyleyiniz.

Ve önceki iki grubun can verdiği yere ölümü göze alarak gidenler! Gözümüzsünüz. Baş tacısınız.

 

[1] Bakara, 249

YORUM EKLE
YORUMLAR
Gökmen Aksakal
Gökmen Aksakal - 3 yıl Önce

Değerli Hocam, sizin de güzellikleri gören yüreğinize sağlık.

Muhammet  Akbaş
Muhammet Akbaş - 3 yıl Önce

Allah razı olsun ismail hocam ağzına sağlık toplum piskolojisini bizimde söylemek istedimiz konuştuklarımızı dile getirmişsin

alpaslan fakılı
alpaslan fakılı - 3 yıl Önce

ağzına sağlık ismail hocam, duygulandırdın bizi.