İnsan da altın gibidir ince işçilik ister

Dönemin ünlü vezir-i azamı Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır Vezirhan. Bu büyük ve görkemli hanın günümüze kadar gelmesinde 1894-1895 yıllarında Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa'nın verdiği talimatla hanın ciddi bir tadilattan geçirilmesinin büyük payı vardır. Ortasında avlusu olan bu iki katlı yapı taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiş. Ayrıca avlunun ortasında bir de fevkani bir mescit yer alıyor.

125 yılık Vezirhan insana ait yaşanmışlıkları, duyguları, sevinçleri yaşatmaya devam ediyor duvarlarında. Sanatın ruhunu kendi içinde muhafaza etmekte. Hayatın içinden insana dair hikâyelerin kendine has yerleri vardır. Vezirhan nice insanı içinde ağırlamış, onların hikâyelerine eşlik etmiş bir yapı.

Kendine ait iç mimari güzelliğiyle birlikte Vezirhan'ın duvarlarındaki yaşanmışlıklar da hissedilmekte. Kapıdan içeri adım attığım anda ve ikinci kata doğru merdivenleri çıkarken aklımdan nice insanlar gelip geçti. Bu hepsinin kendine ait hikâyesi vardı.

Bende bu merdivenleri Egemen ustaya gitmek için çıkıyordum. Merdivenlerin bitimiyle Vezirhan'ın kendine has duruşu hemen göze çarpıyordu. Küçük dükkânların içinde insanların alın teri ile verdikleri mücadele, dükkânlarının önünde oturan esnafın muhabbeti binanın içinde yankılanıyordu. Kuşlar da sessizce kulak misafiri olmuştu.

Bugün nakış nakış işlediği takıları görmek için Egemen ustanın dükkândan içeri girdim. Dükkânın sahibi İbrahim Bey güler bir yüzle hoş geldin, diyor. Egemen ustanın tezgâhının yanına oturup eskiden bugüne doğru nasıl bir hikâyesi olduğu dinlemeye başlıyorum. Bir yandan o işini yapmaya devam ediyor.

Dedelerinin Makedonya’dan İstanbul'a gelmesiyle başlayan hikâyesi İstanbul’un manevi başkenti Eyüp Sultan'da dünya gelmesiyle devam etmiş. Eyüp Sultan'ın Yeni Çeşme mahallesinde büyüyen ve yaramaz bir çocuk olan Egemen usta mesleğe dayısı Ertuğrul’un elinden tutmasıyla 1988 yılında başlamış. Sorguçlu handa çarşıya ilk adımını atıyor. Daha sonra sırasıyla Fikret usta, İrfan usta ve Nusret kuyumcusunda el işi göz nuru işlerde insanların mutluğu için altına şekil vermeye devam etmiş. Uzunca bir yolun hikâyesini yaptığı işle ölümsüzleştiriyor. Egemen ustanın ellerinden bu zamana kadar çıkan işlenmiş altınlar ve gümüşler hayatın içinde kim bilir hangi insanların mutluluğuna ortak oldu?

Vezirhan'ın ruhunu iyi hissetmek gerekir

Egemen usta hayata da işine de aynı pencereden bakıyor. Kendi hayatına dair tuttuğu notlarından öğreniyoruz bunu. Anlatmaya devam ediyor:

“Sabah namazı ile güne başlıyorum. İlk önce Rabbime bana verdiği nimetler için şükür ediyorum. Sabah namazının sükûtu ile kendimi dinliyorum. Ve bismillah deyip işime doğru yola çıkıyorum. Hayata tasavvuf penceresinden bakarak daha iyi neler yapabilirim diye düşünüyorum. Hayatın içinde geçip giderken gördüğüm olumsuzlukların değişmesi için ümmet-i Muhammed’e dua ediyorum. Gücüm yettiğince bilgim çerçevesinde doğruyu güzeli anlatmaya çalışıyorum.

Yapmış olduğum işin inceliklerine değinmeden önce içinde bulunduğumuz Vezirhan'ın ruhunu iyi hissetmek gerekir. 125 yıldan bu yana insanlığa hizmet veren hanın kendine ait dokusu, duruşu yapılan işlere de yansır. Bizden önce insanlar bu dükkânlarda çalışmış ve alın teri dökmüşler. Elleri ile işlediklerini insanlara sunmuşlar. Yapılan işler insanlar tarafından değer görmüş, satın alınmış, sevdiklerine hediye edilmiş. Mutluluk oluşmuş gözlerde, sevinç gözyaşları dökülmüş. Farkında olmadan milyonlarca insanın hikâyesine yaptığımız işlerle ortak olmuşuz. Vezirhan bugün bulunduğu konum ile İstanbul’un tam kalbinde bulunmaktadır.

Tarihin insana olan yansımasını iyi görmek gerekir. Gördüğümüz tarihi yapılar insanın duygularına, bakışına farklı bir güzellik katar. Hızla betonlaşan şehirlerde Vezirhan gibi tarihi mekanların anlamı gün geçtikçe farkına varılacak bir değer. Ve bu tarihi yapı daha farklı bir şekilde insanlığa hizmet etmeye devam ediyor olacak. Bugün Kapalıçarşı içinde dolaşırken tarihin insana yansımasının devam ettiğini görürüz. Atalarımızın bizlere bıraktığı mirasın mutluluğu yüzlere yansımakta.

Cenab-ı Allah’ın insanlar için vermiş olduğu nimetlerin farkında olduğumuz sürece yaptığımız işler de o kadar güzel ve hayırlı olur. Hayatın içinden geçerken her şey istediğimiz gibi olmayabiliyor, ama bizler hayata bir şeyler katabiliriz.

Ben şuandaki durumuma baktığımda bulunduğum yeri şöyle tanımlıyorum: Hayat üniversitesinin altın ve gümüş işleme bölümünü Vezirhan kampüsünde okuyan öğrenciyim. Hayatın her anı okuldur okumaktır. Ben Egemen olarak yaşadığım sürece önce Rabbime iyi bir kul olmak için mücadele veriyorum. Ve buna devam edeceğim. Bu mücadelemde tasavvuf anlayışı benim hayata bakışıma anlam katacak. Her iş incelik istediği gibi kulluk da bir incelik ister. Altın istenen şekle gelene kadar neler yapılıyor? Ateşte harlanıyor ve yavaş yavaş şekle giriyor. İnsan da altın gibidir ince işçilik ister. İstenen kıvama gelmesi için de Cenab-ı Allah’ın istediği şekle bürünmeli.

Eskilerin deyimi ile devam edeyim: Kolunda altın bir bilezik olsun. Sanat bilmeyi bu şekilde yorumlayan büyüklerimize, hayata bakışlarındaki incelik ve güzellik söyletmiş bunu. Her iş sanattır, simit satmak da sanattır, ayakkabı boyacılığı da bir sanattır. Fırında ekmek yapmak da sanattır. Herkesin kendi sanatı farklıdır.

Çalışmak da ibadettir

32 senedir altın işinde çalışmaktayım ve hala öğreneceğim çok şey var. İnsanlık kaç bin yıldır öğrenci bu dünyada ve öğrenmenin yaşı yok. Bilgi altın gibidir; işlemesini bilirsen mutlaka zamanı geldiğinde bir başkasına aktarılır. Hayatta hiçbir şey kolay değil. Çıraklık, kalfalık, ustalık dönemleri var; bu dönemleri yaşarken sabırlı olmak çok önemli. Çalışmak da ibadettir; işte bunu çok iyi anlamak gerekiyor. Çalışmanın da güzel bir ibadet olduğunu bilmek yapacağınız işlerin çok daha güzel olmasına sebep olur. Bu inceliği nesillere çok iyi anlatıp onları bu şekilde yetiştirmeliyiz.”

Egemen ustaya teşekkür ediyorum ve son bir soru ile güzel muhabbetti noktalamak istiyorum: “Vezirhan'ı kendi üslubunuz ile anlatsanız neler dersiniz?”

“Vezirhan'ın kapısından içeri her gün bir sürü insan giriyor. Ve her insan farklı bir sebeple burada. Buranın kendine has bir duruşu var. Çemberlitaş'ta insan kalabalığından geçilmezken Vezirhan'ın içinde kendine ait bir sessizlik var. Bu sessizliğe ikimiz kapının önünde otururken de şahit olduk. Ve Vezirhan kuşların konduğu, dinlendiği, ve hayat sürdüğü bir yer. İnsanlarımız böylesi mekânları fırsat buldukça görsünler, tarihin kendi içindeki duruşuna yakından şahit olsunlar. İstanbul çok güzel şehir, bu şehrin güzelliğini daha iyi anlamak için Topkapı Saray’ını, Sultan Ahmed'i, Ayasofya’yı, Yere Batan Saray’ını, Eyüp Sultan'ı, Piyerloti'yi, Çamlıca’yı görmek lazım. İstanbul’a oralardan bakmak lazım. Fatih Sultan Mehmed Han’ı anlamak lazım. İşte o zaman İstanbul’u daha iyi anlar insan.”

Vezirhan'dan insana dair güzel bir hikâyeyi dinlemenin verdiği farklı bir hazla ayrılıyorum. Ömrünü el emeği göz nuru isteyen zarif bir sanatla geçiren Egemen Kurtaran kardeşimin hikâyesi nice insana farklı güzellikler sunabilir. Hayata ve insana dair hikâyelere ne kadar çok dokunursak o kadar çok şey öğreneceğiz. Zira insan kitaptır okumak isteyene…