Ebedi olmayan ve sonunun geleceğinden emin olduğumuz bir hayatı yaşıyoruz. Hâl böyle olunca da bir defa doğuyoruz. Gerçi bazı hadisi şerifler, bir dizi güzel salih amellerin sonucunda (Mebrur bir hac gibi) “annesinden doğduğu günkü gibi” diye bir tanıtım yapar.
İnsanoğlunun hayat serüvenine bakıldığında yaşadığımız her anın ve olayın bir daha tekrarı yoktur. Biz her şeyi bir defa yaşarız. Hiç kimse ilkokula başladığı günü bir daha yaşayamayacak. Öğretmenliğe başladığım ve o tarifsiz heyecanı yaşadığım ilk günümü nasıl yeniden yaşayabilirim ki?
Evlilik gibi bir Müslümanın hayatını ciddi anlamda etkileyen ve şekillendiren önemli bir olayı da bir defa yaşayacak. (Biz bir defa diye niyet etsek de ilahi takdir sayısını çoğaltabilir. Ona da rıza göstereceğiz.) Hâl böyle olunca da garip ve tanımlanması zor bir heyecan ve savrulma başlıyor. Sadece bir defa yaşayacağı gerekçesiyle neredeyse tüm sınırların kaldırıldığı bir tören hayali başlıyor. Şimdi yaz tatili bitmek üzere. Böyle olunca da evlilik akitlerinin sıklaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Evlenecek gençler heyecanlı, aileler endişeli, akrabalar başka bir kaygı ve ikilemin içinde. Böylesi bir düğünde bulunmasa akrabalık ilişkileri zarar görecek, gitse Rabbi’yle olan ilişkiler zedelenecek...