Hristiyanlar yalnız Matta, Markos, Luka ve Yuhanna'nın kitaplarına "İncil" adını vermektedirler. Bu dört kitaptan başka, Resullerin işlerini ve Pavlus, Petrus, Yuhanna ve Yahûda gibi Hristiyan ilâhiyatçı misyonerlerin birçok mektuplarını ihtiva eden "Dinî mecmua"yı, "Ahdi Cedid" adıyla anmaktadırlar.

Bu kitap ve mektuplar, ilâhî emir ve yasakları bildiren ve vahye istinad eden semavî bir kitap veya Hz. İsa'nın hayatını, ahlâk ve sîretini anlatan tarihî ve ilmî bir hal tercümesi olmaktan çok, Hristiyanların meselelerine dokunan ve yeni Hristiyanların inanıp kullanacakları bir "Manevî Tarih"dir.

Çünkü, Ahd-i Cedid'i teşkil eden dört İncil ile diğer çeşitli mektup ve risalelerden hiç birisi, Allah Kelâmı olmadığı gibi, Peygamber olduğuna inandığımız Hz. İsa'nın sözleri de değildir. Esasen, Hristiyanlar da böyle bir iddiada bulunmamaktadırlar.

Bütün iddiaları; bu kitap ve risalelerin sahiplerinin de ilâhî ilhama mazhar olmuş Resuller olmalarıdır. Hristiyanlara göre, Hz. İsa'nın Peygamberliği müddetince kendisine inanan ve Kur'an'da "Havâriyyûn", yani "Havariler" adıyla anılan 12 şahıs da ilâhî irşad ve ilhama mazhar olan ve Hz. İsa'dan feyz alan "Resûller" dir.

Gerçekte ise bunlar, İsrailoğulları'ndan Hz. İsa'ya inanan ve onun Peygamberlik nurundan faydalanan birer sâdık "Sahabe" ve "Hristiyan misyonerleri"dirler. Çünkü bunlardan hiçbiri peygamberlik iddiasında bulunmamışlar, Resûlluk iddialarını isbat için mucize göstermemişlerdir. Bu husus tarihen sabit olmamış, yalan üzerine birleşmeleri kabil olmayan topluluklar tarafından zamanımıza kadar "tevatüren" nakledilmemiştir. O halde bu kitap ve mektuplar ne Allah Kelâmı ne de bir Peygamber sözüdür. Bu sebepledir ki Hz. İsa'nın hayatından, menkıbelerinden, dualarından ve acayip hâllerinden bahseden bu İnciller, yazarlarına isnad edilmekte ve Matta, Markos, Luka, Yuhanna İncili diye anılmaktadır.

Hatta bugün gerçek şudur ki Hristiyanlarca muteber sayılan bu dört İncil'den hiçbiri, hangi tarihte, kim tarafından ve hangi dille yazıldığı ve diğer dillere kimler tarafından çevrildiği kesin olarak bilinmemektedir.

İnciller üzerinde araştırma ve incelemelerde bulunan Hristiyan ve Batı yazarları, bu konularda fikir birliği yapamamışlar, kesin ve emin bir sonuca varamamışlardır.

Meselâ:

Matta İncili'nin ne vakit yazıldığı, Yunanca'ya kim tarafından ve ne zaman çevrildiği, çevirenin ilmî yeterliği, metne bağlılığı ve bu iki dile vukuf derecesi bilinmemektedir. Esasen asıl metin kaybolduğundan, eldeki Yunanca tercümenin aslî nüshaya uygun olup olmadığı da kontrol edilememektedir.

Markos İncili'nin, Yunanca olarak yazıldığında anlaşma varsa da nerede ve hangi tarihte yazıldığı kesin olarak bilinmemektedir.

Luka İncili'ni yazan zâtın; kişiliği, memleketi, san'atı, kimler için ve hangi tarihte yazdığı hakkında, tarihçiler çeşitli görüşlere sahiptirler. Yalnız, Luka'nın Hz. İsa'nın havârîlerinden olmadığı gibi, talebelerinin de talebesi olmadığı hususunda fikir birliği vardır.

Yuhanna İncili'ne gelince; Hz. İsa'nın "İlâhlığı"ndan ve Hristiyanlığın şiarından sayılan "Teslis Akîdesi" nden çok açık olarak bahsedilen bu kitabın yazarı ve yazılış tarihi üzerinde de tarihçiler anlaşamamışlardır.

Bazı tarihçiler, bu İncili yazanın Yuhanna olmayıp İskenderiye Felsefe Mektebi'nden bir talebe olduğunu, "Üç Uknum" yani "Baba, Oğul ve Rûhu'l-Kudüs" nazariyesini kuvvetlendirmek amacıyla bazı papazların inandıkları "Teslis: Üçleme Akîdesi"nin Hristiyanlığa kasıtlı olarak bu İncil ile yerleştirildiğini iddia etmektedir.

İnciller hakkında özetlediğimiz bu bilgilerden, hiçbirinin, hakiki İncil olmadığı gibi, Hz. İsa'ya, hatta Havarîlerine isnadının, ilmî ve tarihî belgelerle sabit olmadığı anlaşılmaktadır. Esasen "Ahd-i Cedid"i teşkil eden 27 kitaptan ilk 23'ünde, bu İnciller'den hiç bahsedilmemektedir.

Bu kitap ve risalelerin hiçbirinde Kutsal Kitaplara mahsus olan yüce bir üslûp, ilâhî bir ifade bulunmamakta, herbiri diğerlerine aykırı inançlar sunmaktadır. Bu sebeple bugün Protestanlar, Katolikleri ve Vatikan'ı tanımazlar. Her mezhep sahibi yüz yıllardır, diğer Hristiyan mezhebindekileri, İncil'de değişiklik yapmakla ve küfürle itham etmektedir.

Şu cihet de tarihen sabittir ki Miladî 325 yılına kadar Hristiyanlar bugün Hristiyan âleminde Mukaddes Kitap olarak inanılan kitapların hiçbirini bilmez ve mukaddes olarak kabul etmezdi. Çünkü her milletin elinde başka bir İncil nüshası vardı ve yalnız ona inanırdı. Bu sebeple Hristiyan dünyasında bir çözülme başlamış, bu hâl büyüklerini telâşa düşürmüştü. Durumun tehlikesini gören Konstantin, miladî 325 yılında "İznik"te büyük bir "Ruhanî Meclis" kurdu. Hristiyan âleminin her tarafından gelen en yetkili ruhanîler, Hristiyan akîdini yeniden gözden geçirerek, İndiler arasındaki aykırılığı giderme çareleri aradılar. Konsile sunulan yüzlerce İncil arasından, Dört İncil ile, bugün Ahd-i Cedidi teşkil eden Risaleler seçildi. Diğer İnciller yok edildi. Bu seçme işi, 1000'i aşan Konsil üyelerinden, Hz. İsa'nın ulûhiyetine inanan yalnız 318 üyenin sözü ile, yani Konsil'in üçte birini bulmayan bir azınlık tarafından yapılmıştır. İşte böylece, yukarda kısa bilgiler verdiğimiz "Dört İncil", Hz. İsa'nın doğumundan tam 325 yıl sonra "Mukaddes Kitap" olarak ilân edilmiştir. Özetlediğimiz hususlardan anlaşılacağı üzere, biz Müslümanlar Hz. İsa'ya indirilen gerçek İncil'e, Allahu Teâlâ tarafından gönderilen Mukaddes bir Kitap olarak inanmakla beraber, halen Hristiyanların ellerinde bulunan İndileri ilâhî vahye dayanan "Semavî Kitap", hatta Hz.  İsa'nın Sözleri (Hadisleri) olarak dahi kabul etmemekteyiz. Çünkü bunlar birer Siyer ve Mev'iza kitabından başka bir şey olamaz.[1]

Doç. Dr. Ali Arslan Aydın

Kaynak: İslam'da İman Ve Esasları Âmentü Şerhi

Dipnot:

[1] Tafsilât için bakınız: Rahmetullah Hindî: İzharu'l-Hakk, c. I; Muhammed Abduh: El-İslâmu ve'n-Nasrâniyye, Kahire 1954; Muhammed Ebû Zehre: Muhadarât fi'n-N'asrâniyye, Kahire 1959; Abdu'l-Ehad Davut: İncil ve Salib, İstanbul 1913.