Bir yakın tarih hatırlatması, kavramları yerli yerinde kullanma, işin aslını öğrenme ameliyesi olarak İsmail Kara Hocanın Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslâm kitabı ufuk açıcı, rahatsız olup da tam teşhis edemediğimiz, adını koyamadığımız problemleri açığa kavuşturucu bir çalışma ya da tam tersi her şeyi baştan sıraya koyucu, bazı şeyleri öteleyip bazı şeyleri beriye çekici. İsmail Kara Hoca daha kitabın başında kitabına resimli kitap muamelesi yapılmasını istemediğini belirtmiş ama kısa zaman önce bitirdiğim kitapta, yazarın sık sık kullandığı deyimle “temsil gücü yüksek” resimler ön plana çıktı zihnimde.

İsmail Kara’nın kitabın başında değindiği gibi hesap sorar hesap verir bir üslup izlenmiş samimi bir çalışma çıkmış ortaya. Din eğitiminin her kademesinde bulunan İsmail Kara biyografisinin bir şerhi olarak da okunabilir eser.

Köylü- fakir, çoğu hafız, Selefiliğe mütemayil, muhafazakâr, hizmete talip

Kitap tezini tipolojiler üzerinden işliyor. Benim de kendimi aciz bir ferdi bile olsam mensubu olmakla gurur duyduğum imam hatip tipi tavsifi yapılmış ki sanki aynaya bakar buldum kendimi kitabın 218. ve 219. sayfalarında ki bu kısmı hafız bir imam arkadaşa okuyunca “ne güzel özetlemiş bizi” dedi.

İsmail Kara bu tip için büyük çoğunluğu köylü- kasabalı olduğunu, çoğunun hafız olduğunu bazılarının medrese eğitimi aldığını, köylülük ve fakirliğin kendilerini hem direngen kıldığını, bazen bu hallerinin pragmatizme kadar vardığını ifade ediyor. Bu tipin din anlayışı olarak halkın din anlayışına, tasavvufa ve tarikatlara mesafeli olduğunu ifade etmiş. Hizmete talip olduğunu, memlekete sahip çıkma arzusu içinde olduğunu, idealist ve yerli olduğunu söylemiş. Zihniyet dünyası olarak muhafazakâr ve sağcı olduğumuzdan dem vuran ifadeler sanki yakın plandan çekilmiş capcanlı bir fotoğraf karesi gibi.

Bu satırları okurken arkadaşlarım, bazı hocalarım geçiyor gözlerimin önünden. Vizör tanıdık birinin elinde olunca ortaya çıkan fotoğraf da o kadar tanıdık oluyor. İsmail Kara dozu ve şekli farklı olmakla birlikte sisteme karşı muhalif bir tavır içinde gördüğü bu tipin yorumlama ve sistem hakkındaki bilgisinin de zayıf olduğunu söyleyip bu satırları bitiriyor.

Ne taraftasın? Zeytin ağaçları sana ne der?

Kitapta daha bunun gibi birçok şaşırtıcı kare ile karşı karşıya kalıyoruz. Özellikle tekke ve tarikatlarla ilgili ayrıntılar gerçekten dikkate değer şeyler. Cemaatler ve onların dönüşümü anlatılırken de çok aykırı zamanda şahit olduğumuz birçok şeye biraz dışarıdan ve daha sağlıklı bakabilme imkânı tanıyor kitap bize.

İsmail Kara, İsmet Özel’in zeytin ağaçlarına sahip çıkmayıp başka sorunların, istek ve arzuların peşinde koşan yakın zaman Müslümanlarına sorduğu sorunun hâlâ muhatap aradığını da ekliyor. Bu soruya verilen cevap bizim bu hengâmede nerede durduğumuzun da ifadesi olacaktır sanırım. Kitap altı çizile çizile, not alına alına en azından ilahiyat eğitimi alan herkes tarafından mutlaka okunması gereken bir eser âcizane kanımca.

Halil Arslan, bu kitabı tavsiye ediyor