1058 yılında İran’ın Horasan bölgesinde, yetiştirdiği âlimler ve devlet adımlarıyla meşhur Tûs’ta (bugünkü Meşhet) dünyaya gelen allâme, İslam düşünürü, sûfi, kelam ve fıkıh âlimi İmam Gazâlî Hazretleri, İmamü’l-Haremeyn Cüveynî’nin öğrencisi olmuş. Henüz genç yaşında kaleme aldığı el-Menhûl adlı fıkıh usulü kitabını hocasına takdim ettiği vakit, hocası Cüveynî’den “Beni sağken mezara gömdü, ölmemi bekleyemez miydin!” takdirini almış.

Fıkıh ve kelam ilminin yanında Ahmed Yesevî’yi yetiştiren Yusuf Hemedânî’nin de üstadı olan Ebu Ali Fârmedî’nin sohbetleriyle tasavvufi hayata adım atan Gazâlî, 1091 yılında vezir tarafından Bağdat Nizamiye medresesi müderrisliğine tayin edilmiş, burada 300’e yakın öğrenciye ders vermiştir. Gazâlî, ilmen öyle bereketli bir ömür sürmüştür ki, kendi döneminde yetiştirdiği öğrencilerinin yanında eserlerinden beslenen niceleri ona talebe olma ukdesiyle yaşamışlardır. Horasan doğumlu olmasına karşın “Hayatımı Selçuklu Devleti’nin çökme tehlikesi kararttı.” sözünü tarihe düşen Gazâlî, ırkçılık hususunda bizler için müthiş bir tefekkür alanı açmıştır.

İmam Gazâlî, kaderin cilvelerini temaşa eden bir hayat yaşamıştır. Kelam, felsefe, bâtınîlik ve tasavvuf üzerinde yaptığı incelemeler onu derin bir fikrî buhrana sürüklemiş, bu dönemde defalarca Bağdat’ı terk etmeye niyetlenmiş ancak ilk zamanlar bunu başaramamıştır. Daha sonra medresedeki görevini kardeşi Ahmed Gazâlî’ye bırakarak, 1095 yılında Bağdat’tan ayrılıp Şam’a giden İmam Gazâlî Hazretleri, burada Emevî Camii’ne çekilerek ‘nefs terbiyesi’ ile meşgul olmuştur. 11 yıl süren inziva dönemini İmam Gazâlî Hazretleri “saymakla bitiremeyeceğim hallerimi keşfettim” şeklinde özetler. Bu yıllarda yalnızca kendi hasletleriyle keşfetmekle meşgul olmayıp, aynı zamanda İslam toplumunun da içine düşmüş olduğu dinî ve ahlakî yozlaşmayı, bazı felsefî akımlar ve bâtınîlik sayesinde okuyan Gazâlî, insanların maruz kaldığı şüphecilik hastalığının tedavi yolları üzerinde uzun uzun düşünme fırsatı bulmuş, İhyâu Ulumi’d-din eseri başta olmak üzere birçok eserini bu uzun halvet yıllarında kaleme almıştır.

Vahdet-i Vücûd anlayışının önünü açtı

İmam Gazâlî, hakikat yollarından tasavvufu tercih ettiğini Mişkât’ta “Allah’tan başka varlığın olmadığı”nı söyleyerek açıkça ifade etmiştir. Böylece Vahdet-i Vücûd anlayışının daha önce hiç olmadığı kadar zengin bir biçimde ifadeye büründürülmesini kolaylaştırmıştır. İmam Gazâlî Hazretleri, tasavvuf ehlinin keşif ve ilham yoluyla elde ettikleri ledünnî ilmin imkânlarını ortaya koymak üzere “Mecmûatu Resâili el-İmam el- Gazzâli” kitabı içinde yer alan “Ledünnî İlim Risalesi”ni kaleme almıştır.

Asım Cüneyd Köksal’ın dilimize kazandırdığı ve Büyüyenay Yayınları tarafından “Hak Yolcusuna Öğütler” adıyla basılan kitapta yer alan bu risalede İmam Gazâlî, gaybî ilimden, ilmin şerefinden, nefisten, ilimlerin sınıflarından, sûfilerin ilminden ve ilim elde etmenin yollarından bahseder.

Âlimlerin mertebesi ilmin mertebesi nispetindedir

İlmin şerefi hususunda İmam Gazâlî Hazretleri şunları söyler: “İlim, nefs-i nâtıka-i mutmainne’nin ise eşyanın hakikatlerini ve maddelerden mücerred suretlerini dış varlıkları, nitelik ve nicelikleri, cevher ve zatları itibariyle tasavvur etmesidir. Bilen, kuşatıcı, idrâk ve tasavvur edici olan; bilinen ise, bilgisi nefse nakşolunan nesnenin zatıdır. İlmin şerefi, malumun şerefi kadardır. Âlimin mertebesi de ilmin mertebesi nispetindedir.”

İmam Gazâlî Hazretleri, Efendimiz (s.a.v)’in “İlim öğrenmek her Müslümana farzdır.” hadisine işaret ederek ilim öğrenmenin her akıl sahibi için gerekli olduğunun altını çizer ve ilimlerin en faziletlisi olarak da “tevhid ilmi”ne işaret eder. Gazâlî Hazretleri, Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.v)’in “Çin’de bile olsa ilim öğreniniz” hadisine atıfla, ilim yolunda seyahat etmenin/hicret etmenin gerekliliğine de dikkatleri çeker.

İlim cehaletin zıddıdır

İmam Gazâlî Hazretleri ilmi şöyle tasvir eder: “İlim cehaletin zıddıdır, cehalet karanlıktan ayrılmayan şeyler arasındadır. Karanlık sükûnda ikamet eder, sükûn yokluğa yakındır. Bâtıl ve dalalet bu kısma mensuptur. Cehaletin hükmü yokluğun hükmüyle bir olunca ilmin hükmü de varlığın hükmü olur. Varlık yokluktan daha hayırlıdır.”

İmam Gazâlî Hazretleri, ledünnî ilmin hakikati ve bunu elde etmenin yollarını açıklamış risalesinde. Evvela belirtmek gerekir ki Gazâlî Hazretleri, ledünnî ilmin ilham nurunun akışı olduğunu ve bunun tesviyeden sonra gerçekleşeceğini, nitekim Allah Teâlâ’nın “Nefse ve onu düzenleyene (tesviye edene) andolsun” buyurduğunun altını çizer. İmam Gazâlî’ye göre ledünnî ilmin zuhura gelişi üç şekilde olur. Birincisi, “bütün ilimleri elde etmek ve çoğunluğunda en büyük nasibi almak, en yüksek yere vararak.” İkincisi, “doğru riyâzet ve sahih murakabe ile”. Üçüncüsü ise “tefekkür” ederek. İmam Gazâlî Hazretleri, tefekkür ile nefsin taallüm edip ilme razı hâle geleceğini, daha sonra da fikretmenin şartlarını gözeterek bildikleri hakkında tefekkür edip, kendine gayb kapısının açılacağını bildirir.

İmam Gazali, Ledünni İlim Risalesi, Büyüyenay Yayınları.

Metin Erol