Hz. Osman (ra) Efendimizin şehit edilmesi İslam tarihinin en önemli hadiselerindendir. Bu hadiseden sonra Müslümanlar arasında cereyan eden iç karışıklıklar; Cemel Vakası, Sıffin Vakası, Hz. Ali (ra) ile Hz. Muaviye (ra) arasındaki hakem olayı, bunun neticeleri, Hariciliğin ortaya çıkışı, Hz. Ali (ra) Efendimizin şehit edilmesi ve bu gibi daha birçok hadise, İslam tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu hadiselerin kahramanları, Peygamber Efendimiz (sas)’in yakın akrabaları, Ashab-ı Kiram mensupları ve İslam dinine büyük hizmetleri olmuş mübarek kimselerdir. Bu hadiselerle ilgili olarak onlar hakkında yazarken, konuşurken eleştiride bulunmanın doğru olmadığı, bu hususlarda edebe riayet etmek gerektiği, İslam büyüklerince tavsiye edilir. Bu durum, Müslümanlarca da genel kabul görmüştür. Bu hadiselerle ilgili bilgilerin verildiği eserler, objektifliğe riayet etmek, tarafsız kalmak, mukaddese dil uzatmamak gibi hassasiyetlere azami derecede riayet etmişlerdir.
Ömer Rıza Doğrul, Kanlı Gömlek isimli kitabında, yukarıda açıklanan hassasiyetlere riayet ederek, İslam tarihinin bu önemli hadiselerini aydınlatmaya çalışmış. Elimdeki kitap, “Can Kitabevi, Mustafa Can, Konya” baskılıdır. Baskı tarihi yoktur. Daha sonra kitap, 2011 yılında Kaknüs Yayınları tarafından tekrar okura kazandırılmış. Ömer Rıza Doğrul, eseri yazmasındaki gayeyi, ‘‘İslam tarihinin en önemli olaylarından birini aydınlatmak’’ olarak açıklar. Bu eseri yazarken ana kaynaklardan faydalanmış. Bu hadisenin kolay anlaşılabilmesi için kaynaklarda dağınık olarak bulunan bilgileri bir araya toplayarak vermiş. Yine anlam kolaylığı olsun diye, hadiselerin kahramanlarını konuşturmak yoluna gitmiş. Bu da canlı ve hareketli bir anlatım kazandırmış esere. Roman üslubu içinde verilen bilgiler, hadiselerin kolay anlaşılmasını sağlamış. Kahramanları konuşturarak verdiği bilgileri tarih kitaplarından nakletmiş ve bunları da hangi kaynaktan aldığını dipnotlarla göstermiş. Bu kaynaklardan bazıları Taberi Tarihi, İbnü’ı Esir, Buhari ve Müslim, İbn-i Teymiye, İbn-i Hanbel’in Müsnedi'dir.
İslam tarihindeki fitnenin arkasında Yahudiler vardır
Bu eserin asıl gayesi, İslam tarihinde ortaya çıkan fitnenin arkasındaki gerçek sebebi ortaya koymak ve okurların dikkatini buna çekmektir. Bu fitne sebebiyle Müslümanlar arasında savaşlar olmuş, cinayetler işlenmiş, nice büyük şahsiyetler şehit edilmişlerdir. En önemlisi, Müslümanlar arasında fikir ayrılıkları baş göstermiş, sapık fırkalar ortaya çıkmıştır. Yazar bu yıkıcı hadiselerin arkasında Yahudilerin olduğunu işler eserinde. Ve onların İslam’ın yayılışını engellemek için kurdukları ilk gizli teşkilatı, işledikleri cinayetleri tarihi kaynaklardan naklettiği bilgilerle ortaya koyar.
İslamiyet’ten önce Yahudiler, Hicaz ve Yemen bölgesine yerleşmişler, buralarda saltanat sürmüşler, yurt edinmişler, servetler kazanmışlar, oğullarını köle, kızlarını cariye olarak vermekten kurtulmuşlar. İslamiyet’in doğuşu ile Hicaz’da İslam düşmanlarıyla birleşerek, İslam’ın aleyhinde her türlü mücadelede bulunmuşlar. Onlara dokunulmadığı halde, onların bu düşmanca tavırları Hicaz'dan atılmalarına sebep olmuş. Ama Yemen'deki saltanatları devam etmiş. Hicaz'daki ihanetleri sebebiyle o bölgeden atılan Yahudilerin akıbeti, Yemen'deki Yahudileri de tedirgin eder. Onlardan tarafsız kalmaları istendiği, onlara güvence verildiği halde güzel durmamışlar, cinayetler işlemişler, fitne ve fesat içinde olmuşlar hep. Müslümanlar da bu durumdan kurtulmak, buna bir son vermek için onları sürmek isterler. Buradaki saltanat ve servetlerini de kaybetmek istemeyen Yahudiler, bu durumu engellemek için yeni bir fitne ortaya çıkararak Müslümanları birbirleriyle uğraştırmak ve bu sayede sürülmekten kurtulmak gayesindedirler. Bu fitnenin fikir babası Abdullah ibn Sebe’dir. Kitapta sıkça kullanıldığı şekliyle Sebe oğludur. Sebe oğlu, “Yapacağımız iş, İslam'ı içeriden fethetmektir. Müslümanları birbirleriyle meşgul ederek, İslam'ı yaymaktan alıkoymaktır.” der.
Kitapta Hz. İsa’nın dinini Yahudilerin nasıl ifsat ettikleri, Hıristiyanların aziz bildiği Pavlos’un bu dini içeriden nasıl yıktığı hakkında Sebe oğlu’nun ağzından bilgiler verilir. Hz. İsa’nın dini diğer milletler tarafından benimsenmeye başlayınca, Yahudiler, kavimlerinin yok olacağı tehlikesine karşı bu dinin içine sızar ve onu Yahudilikle rekabet edecek halden çıkarırlar. Ona putperestlerin inançlarını aşılarlar. Hz. İsa (as)’ın dinini tahrif ederek, kendi dinlerinin devamlılığını sağlarlar. İslamiyet'in zuhuruyla korkuları daha büyük olur.
Sebe oğlu, yaptıkları işi, çıkardıkları fitneyi kendi açılarından şu şekilde savunur: ‘‘İslamiyet, akaidinin vuzuhu ve akıl ile kalbe nüfuzu sayesinde her an fetihlerini genişletmeye namzetti. Bunun için bizim yapacağımız iş, onu içinden fethetmektir. Yani Müslümanları birbirleriyle meşgul ederek onları İslamiyet'i yaymaktan alıkoymaktır. Biz bunu yapmaya çalıştık. Görüyorsunuz ki biz, Yemen’de kalan dindaşlarımız adına değil, bütün Yahudilik adına, bütün İsrail oğullarının hayatı adına hareket ediyoruz.’’
İktidar adalet üzeredir, ama fitne durmaz
Bu kişi yoldaşlarına nasıl hareket etmeleri gerektiği hususlarında tavsiyelerde bulunur. Onlara münafıklığın gerektirdiği şekilde hareket etmeleri emrini verir. Müslüman gibi yaşamalarını, endişe etmelerini ve sevinmelerini söyler. Hükümet ve idarenin işlerini yakından takip etmelerini, açıklarını tespit ederek propaganda ile halk arasına huzursuzluk yaymalarını emreder. Yalanlarını gerçekmiş gibi yayarak halk ve devlet arasında fitne çıkarmalarını, İslam'ın büyük şahsiyetleri hakkında da yalan ve iftiralarda bulunarak, bunu yaymaları hususunda görevlendirir. Bunda da başarılı olurlar.
Hz. Osman Efendimiz (ra) hakkında fitnelerini hızlandırırlar. Efendimizin iktidarı ile ilgili farklı şehirlerde halkın iktidarın uygulamalarından hoşnut olmadığı yönünde şayialar ortaya atarlar. Buna benzer fikirleri, propaganda ile halk arasına yayarlar. Durum huzursuz edici boyutlara ulaşır. Hz. Osman Efendimiz, sahabenin ileri gelenleriyle bir araya gelerek durum değerlendirmesi yapar. Her şehirden insanlar Medine’ye davet edilir. Herkesi dinlerler. Hoşnut olmayan varsa, hoşnutsuzluklarını gidermek ve durumun gerçek yüzünü öğrenmek için toplantılar yapılır. Meclisler tertip edilir. Gerçek, fitnecilerin ileri sürdükleri yaygaraların tam tersidir. Halk mutludur. İktidar adalet üzeredir. Bir iki küçük istenmeyen durum da düzeltilir. Ama fitne durmaz. Hz. Osman Efendimizin hanesi etrafında kuşatma yapılır. Hane halkına su dahi verilmez. Ve sonunda Hz. Osman Efendimiz şehit edilir.
Bu hadiseden sonra gelişmeler hızlanır. Kargaşa ve anarşi artar. Herkes birbirinden şüphe eder hale gelir fitne sebebiyle. Daha sonra bildiğimiz hadiseler yaşanır. Hz. Aişe Validemizle, Hz. Ali Efendimiz kuvvetleri arasında, tam da sulh sağlandığı sırada iki tarafa da sızan fitnecilerin ok atmaları ve kargaşa çıkarmaları neticesinde arbede çıkar ve bu arbede şiddetli savaşa dönüşür. Nice Müslüman şehit olur.
Hz. Ali Efendimizin halifeliği, Hz. Muaviye ile olan mücadelesi, hakem olayı eserde ayrıntılarıyla anlatılır. Hariciliğin ortaya çıkışı, Haricilerin akla ve mantığa uymayan fikir ve davranışları, cinayetleri, Hz. Ali Efendimiz tarafından sürülüşleri, gittikleri yerlerde fitnelerine ve cinayetlerine devam ettikleri eserde öne çıkan hususlardandır. Sonunda fitneciler, Hz. Ali Efendimizi şehit ederler. Hz. Muaviye ile onun Mısır Valisi Arm ibn As’ı da şehit etmek istemişler, fakat Hz. Muaviye yaralı kurtulmuş, Amr İbn As yara almadan kurtulmuşlar bu teşebbüslerden. Bunlardan sonra sapık fırkalar artmış.
Ömer Rıza Doğrul, bu kitabında İslam tarihindeki olayları anlatırken, bu olayların arkasındaki fitneye, ilk gizli teşkilata ve bu teşkilatın cinayetlerine dikkatimizi çekiyor.
Metin Uygun yazdı