ÜMMETİN YÜZAKI: İHH
İHH İnsani Yardım Vakfı Dış İlişkiler birimi Balkanlar sorumlusu Yusuf Korkmaz, Ramazan ayından birkaç hafta önce İHH’nın Suriye’de gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeyi planladığı projeleri incelemek ve Ramazan çalışmasını koordine etmek için Suriye’ye gitti. Bayramdan hemen önce Türkiye’ye döndü ve biz de onunla Suriye’deki İHH faaliyetlerini, Suriye’de Ramazan ayının nasıl geçtiğini, Suriye-Türkiye kardeşliğini ve iki ülke arasındaki karşılıklı vizelerin kaldırılmasını konuştuk.
İHH’nın Suriye’deki faaliyetlerinden kısaca bahseder misin?
Suriye’de 500 bin Filistinli mülteci yaşıyor, pek çoğu Irak-Suriye sınırındaki kamplarda çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor. Bildiğiniz gibi 1948 yılında Siyonistlerin Filistin topraklarını işgal etmesi ile başlayan süreçte 9 milyon Filistinlinin 5 milyonu göçe zorlandı, çaresiz Filistinliler, Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerine dağıldılar, bu ülkelerden biri de Irak’tı ve zamanla Irak’taki Filistinli mültecilerin sayısı elli bini bulmuştu.
Saddam Hüseyin zamanında kendilerine barınacak yer tahsis edilen ve iş hayatına karışan Filistinliler 2003 yılındaki Amerikan işgaliyle zorlu bir sürece girdiler. Silahlı milisler ve Amerikan askerleri tarafından çifte ateş arasında kalan Filistinliler her geçen gün katledilmeye ve Irak’ı terk etmeye zorlandılar. Babaları, oğulları, amcaları, yeğenleri öldürülenlere eğer Irak’ı hemen terk etmezlerse sonlarının akrabaları gibi olacağı söylenerek sürekli tehdit edildiler. Tehditler ve cinayetler dayanılmaz seviyeye gelince yılların birikimi ve varlığını arkada bırakarak birer birer Irak’ı terk etmeye başlayan Filistinliler Suriye sınırına gelince kimlikleri ve pasaportları olmadığı için içeriye alınmadılar. Sınırda biriken bu insanlar çölün acımasız ıssızlığına terk edildiler, binlerce insan Suriye-Irak arasındaki tampon bölgelerde kamplar oluşturmaya başladılar, Birleşmiş Milletler soruna pansuman niteliğinde çadırlar dağıttı bu insanlara, fakat her türlü insani ihtiyaçları yeterince karşılanamıyordu, BM’nin yaptığı gıda dağıtımları yetersiz geliyordu.
İHH olarak bu şekilde sınır bölgesinde bulunan El-Tenf, El-Hol ve El Velid mülteci kamplarına yönelik çalışma başlattık, bunlardan El-Velid mülteci kampı Irak sınırları dâhilinde kaldığı için girişimize müsaade etmediler, bu kamptaki mültecilerin durumunun diğerlerinden daha kötü olduğunu öğrendik. Ramazanın ilk günü gıda dağıtımı gerçekleştirmek ve kamp sakinleriyle iftar organizasyonu düzenlemek üzere Irak sınırındaki daha doğrusu Suriye-Irak arasındaki tampon bölgede yer alan El-Tenf mülteci kampına gittik.
![]() |
Yusuf Korkmaz |
El-Tenf mülteci kampında Ramazanın ilk günü beraberimizde götürdüğümüz bir kamyon gıdanın dağıtımını yaptık, kampa girişler çok sıkı tutuluyor, günler öncesinden pasaport suretleriyle başvuru yapmak gerekiyor.
Kampa gittiğimizde henüz sıcaklığını koruyan bir drama da şahitlik etmiş olduk, geçtiğimiz temmuz ayında Vakfımızın destekleriyle gerçekleşen 500 filistinli çiftin toplu düğün merasiminde dünya evine giren ve bu kampta yaşayan, düğünün hemen ardından gerekli prosedürü tamamladıktan sonra sığınmacı olarak Norveç’e giden bir çiftin daha önce kampta yakalandıkları hastalığın ilerlemesi sonucu vefat ettiklerini öğreniyoruz. Kampta oluşturulan taziye sırasına biz de giriyor ve acılı aileye başsağlığı diliyoruz.
Suriye’deki kamplarda su kuyusu açılması, su deposu kurulması, bir kampın yüksek gerilim hattının yer altına alınması, mülteci hanımlar için dikiş nakış kursu, gençler için spor kulübü, anaokulu, kültür merkezi, hasta tedavi projesi, mülteci Filistinlilerin toplu düğün merasimine destek, tekerlekli sandalye, bebek bezi, gıda dağıtımları, kurban eti dağıtımları başlıca projelerimiz olarak zikredilebilir.
Peki, bu mültecilerin geleceğe yönelik bakışları nasıl, hayatlarının sonuna dek bu kamplarda mı kalacaklar?
Kamplardaki mültecilerin sığınmacı olarak kabul edilmeleri için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği çeşitli ülkelerle temaslarda bulunuyor. Şu ana kadar İsveç, Norveç, İsviçre, Belçika, Hollanda, İtalya ve bir de Güney Amerika ülkesi olan Şili mültecileri kabul etmeye başlayan ülkeler. Başvuruları kabul edilenler birer ikişer bu ülkelere göçüyorlar, ama kampta görüştüğümüz Filistinliler bu durumun onları hiç sevindirmediğini çocuklarını bir Batı ülkesinde yetiştirmek zorunda olmalarının kendilerini kalben yaraladığını ifade ediyorlar. Kendilerini niye bir İslam ülkesinin değil de Avrupa ülkesinin kabul ettiğini anlamakta güçlük çekiyorlar, parçalanmış ümmete derin bir ah çekmekten başka cevap verememek bizi de yaralıyor. Kamp sakinlerinden Semih Zeydan “biz Filistinliler olarak 60 yıldır rahat yüzü görmedik, benim babam da mülteci olarak çadırda yaşıyordu, bugün ben de vatansız bir mülteci olarak çadırda yaşıyorum.” diyor.
Suriye’de Ramazan ayı nasıldı?
Suriye’de Ramazan yaşanması gereken bir deneyim, akşam namazı için gittiğiniz camide iftarınızı bol miktarda hurma, su, ırksus dedikleri meyan kökü şerbeti ve temrhindiden (Hint hurması suyu) oluşan bir setle açtıktan sonra hiçbir şey yemeden bir sonraki günün orucuna niyetlenebileceğini bile düşünebiliyorsunuz.
Çarşı pazar capcanlı, sokak pazarları bizde olduğu gibi haftanın belli günlerine mahsus değil, her gün pazar kurulu sokakları var, bu pazarlar gecenin ilerleyen saatlerinde bile tüm canlılığını koruyor, Suriye’de caddelerde trafik akşam namazından sonra başlıyor, gece saat 12’de adım adım ilerleyen arabalar insanı şaşırtıyor. Her köşe başında karşınıza çıkan Peygamber, Sahabe ve Evliya kabirleri havanın mehabetini artırıyor.
Emevi Camii’nde kılınan teravih namazından sonra Hamidiye çarşısına doğru süzülürken tarihin bir dehlizinden daha geçtiğinizi hissediyorsunuz. Özellikle Şam’ın en turistik bölgesi olan bu çevrede hem Roma döneminden kalma taş yıkıntılar, hem Emeviler zamanından eserler hem de Osmanlıların kente armağanı Hamidiye çarşısını aynı fotoğraf karesine sıkıştırabiliyorsunuz.
Suriye halkının Türkiye’ye bakışı nasıl buldun?
Suriye halkı Türkiye halkına çok benziyor, sokaklarda yürürken gördüğünüz simalar ülkemizdeki simalardan hiç ayrı değil, iki ülkede aynı halk yaşıyor desek abartmış olmayız. Her ne kadar uzun yıllar boyu tıpkı ülkemizde Araplara karşı oluşturulduğu gibi Suriye’de de Türklere karşı anti-propaganda işlenmiş olsa da halkın sağduyusu Türk halkının kardeş olduğunu biliyor. Özelikle “One minute” sürecinden sonra halktaki sempatimiz hayli artmış durumda. Son yıllarda Türkiye ile geliştirilen dostane ilişkiler de Suriye halkını mutlu ediyor
İki ülke arasında karşılıklı vizelerin kaldırılması nasıl karşılandı?
Uzun bir süreden beri beklenen bir gelişmeydi, kardeş iki halkı suni sınırlarla ikiye bölmenin mantıksızlığını geçte olsa iki ülke yöneticileri aynı ayna görmüş oldular, bunun tabi uluslar arası ilişkiler ve güç dengeleri açısından çok farklı anlamları var, ama biz sadece kardeş halklar açısından bakarsak hem Türkiye hem de Suriye halkı bu gelişmeyi çok büyük sevinçle karşıladılar ve geleceğe dönük umutlarını tazeleme imkânı buldular. Bir zamanlar rüya gibi görünen şeylerin gerçek olabileceğini görmek tüm İslam dünyasında olumlu yankılara sebep olacaktır şüphesiz.
E.Fatih Bilge söyleşti…
efbilge[a]gmail.com