Selam verip yanlarına oturduğumda bu caddeyi özlediğimi anladım. Eh kolay değil, yılların oluşturduğu bir alışkanlık. Caddenin kenarındaki parkımsı alana yıllarca verdiğim emek ise beni görür görmez şak diye yüzüme vurulmuş oldu, benim eski işyeri komşum ile bir üstteki binada oturan genç dostum tarafından. Eh böyle oluyormuş demek hayat dediğimiz maraton. Koşunun neresinde nefesin kesileceği belli olmuyor. Neyse, çiçekler ve bahçe kısmı bakımsız imiş ben uğramayınca. Öyle dediler. Baktım etrafa, bakımı özlemiş diktiğim ağaç ve güller.
Neyse bu bahsi diğeri şimdilik orada bırakıp müsaade isteyelim. İstedim ve caddeden aşağı doğru adım adım inmeye başladım. Karşıya geçeceğim trafik işaretleri ile trafik polisleri yolumu kesti hemen. Öylece kalakaldım. Bekliyorum. Aaaa bir de ne göreyim. Gerçi bir ara şöyle böyle duymuş muydum ya da okumuş muydum bir yerlerden geleceğinin haberini lakin böyle bu akşama yakın serinlikte birden sol yanımda görününce bir hoş oldum doğrusu.
Bir sizin bu renginiz eksikti
Amanın bir hoş geliş, bir endam yeni İETT otobüsümüzde ve hemi de sarışın mı sarışın. “Aman efendim bu ne alâyiş, zaten bir sizin bu renginiz eksikti” demedim tabii. Eksik olacak şeyleri iş bilir uygulama ustaları daha iyi bilmişler ki böyle uygun görmüş olmalılar. Ben hemen “aman efendim bu İstanbul’un caddelerinde eskiden tek renge müptela olan ahali artık renkten renge girmiş oluyor” diye düşündüm. Böylece sabah evinden çıkıp işine giderken daha bir renkli şehir içi seyahati yapmış olur diye de bir imrendim mi ne…
Sonra da “yani tamam da” dedim içimden, “hani bu sarı rengi herhalde Üsküdar- Beykoz hattına vermişler ki bunca yeşilin arasından bir sarışınlık görünsün, öylece süzülsün maviyle yeşilin ortasından.” Yani aslında şunun şurasında yaprakların sararmasına da pek bir zaman kalmamışken sanki tez elden sararsın yeşil yapraklı ağaçlar yol kenarlarında. Fethi Paşa korusunda, Vaniköy sırtlarında, sevda tepelerinde falan.
Oh ne âlâ, sarışın otobüsümüz de seyrü sefere dahil edilmiş oldu.
Çok yaşa Dersaadet. Siz de çok yaşayın emi rüyalar renkli renkli…
Nurettin Durman yazdı