Eyüp Sultan’da tarihin tozlu sayfaları arasında gezintiye devam ediyoruz. Durağımız Saçlı Abdülkadir Efendi Mescidi Haziresi… Saçlı Abdülkadir Efendi Mescidi; Kalenderhane Caddesi üzerinde ve Eyüp Sultan Camii kıble yönüne göre meydanın sağ tarafında, 1957 tarihinde açılan Eyüp-Edirnekapı Bulvarı’nın da karşısında yer alır. Meydan tanzim edilirken sol tarafındaki Eski Kavaflar Sokağı kaldırıldığından mescit köşede kalmıştır. Bu mescid, “Şeyhi” lakabı ile meşhur Şeyhülislam Abdülkadir Efendi tarafından 1537 (944) tarihinde vefat eden babası, Sivasi Tekkesi Şeyhi Abdürrahim Efendi’nin kabri üzerine yapılmış fevkani bir mescittir.

Bu dil ağzımda annemin sütüdür

Mescidin haziresinde, 16 ve 19. yüzyıllara ait çeşitli kademelerde hizmette bulunmuş devlet ve din büyüklerimizin mezarları yer almaktadır. Bunlar arasında ünlü Türk atabeyi, Şeyhülislam Hoca Sadeddin Efendi’ye ait devasa sütun mezar taşı gerçekten görülmeğe değerdir. Ancak bizim üzerinde durmaya çalışacağımız mezarlar, Yahya Kemal Beyatlı’nın: “Bu dil ağzımda annemin sütüdür” ifadesine denk düşen bir üslupla, Rahmetli Samiha Ayverdi’nin kaleme aldığı “İbrahim Efendi Konağı” isimli eseri ve onun kahramanları ile ilgilidir. Edebiyat tarihimize haklı olarak damgasını vuran bu şaheser, aynı zamanda fakirin de okumayı sevmesine vesile olmuştur.

Saçlı Abdülkadir Efendi Mescidi Haziresi denen bu hazirede, Osmanlı devlet ricalinden İbrahim Ata Efendi, annesi, babası ve halasının, büyük bir ihtimal ile büyük kızı Şevkiye Hanım’dan olan torunu Ratibe Hanım’ın mezarı da vardır. İbrahim Efendi’nin Hamidi fesli mezar taşındaki yazılardan Kadiri tarikatına müntesip olduğu anlaşılmaktadır. Komşusu Hattat Aziz Efendi tarafından celi sülüs hat ile yazdığı mezar taşı kitabesinde şu ifadeler yer almaktadır:

Hüve’l-Baki

Memuriyn-i Mülkiye Komisyonu Azalığından mütekaid

Kudema-yı memuriyn-i mülkiyeden İbrahim Ata Efendi el-Kadiri

Ruhu içün el-Fatiha 26 Receb 1328 (3 Ağustos 1910)

Merhume Samiha Ayverdi’nin kaleminden bir şaheser olarak edebiyatımıza mal olan, “İbrahim Efendi Konağı” adlı eserde sözü edilen İbrahim Efendi bu zattır. Bu eserde İbrahim Efendi ve kızları Şevkiye, Şükriye, kardeşi Hilmi Bey ile eşi Halet Hanım başta olmak üzere yerine ve makamına göre daha birçok kişi fevkalade bir üslupla hikâye edilmiştir. Hilmi Bey’in oğlu Dr. Server Bey ile kızı Meliha Hanım ise, bu eserde biraz geri planda kalmış gibidir. Aslında Server Bey, Ekrem ve Samiha Ayverdi’nin dayıları, Meliha Hanım ise anneleridir. Zaman zaman, mesela I. Dünya Harbi yıllarında küçük bir çocuk, daha sonraki yıllarda Şevkiye Hanım’a yardım götüren genç kız ise Samiha Ayverdi’nin bizzat kendisidir.

İbrahim Efendi’nin babası tüccardan Ali Bey’in celi sülüs hat ile yazılan sütun mezar taşında ise şu ifadeler yer almaktadır:

Hüve’l Hayyü’l-Baki

Merhum ve meğfur el-muhtac İla rahmet-i Rabbihi’l-Gafur

Gedos (Gediz) tüccarlarından El-Hac Ali Bey’in

Ruhiyçün Fatiha 20 Cemaziyelahir 1288 (6 Eylül 1871)

İbrahim Efendi’nin annesi Fatima Hanım’ın celi talik hat ile yazılmış kitabesi:

Hüve’l-Baki

Fenadan beka’ya eyledi rıhlet

Hak ede kabrini ravza-i Cennet

Gediz tüccarı el-Hac Ali Bey zevcesi

Fatımatüzzehra Hanım’ın ruhu için Fatiha

23 Şevval 1275 (26 Mayıs 1859)

İbrahim Efendi’nin kız kardeşi Hatice Atiye Hanım’ın mezar taşı kitabesi:

Hüvel’l-Baki

Beni kıl mağfiret ey Rabbi Yezdan

Bi Hakkı arşı azam-ı nur-u Kur’an

Gelip kabrimi ziyaret eden ihvan

Edeler ruhuma bir Fatiha ihsan

Gediz tüccarlarından el-hac

Ali Bey Efendi hemşiresi

Merhum ve Meğfur leha

Hatice Atiye Hanım

Ruhiyçün el-fatiha 1282 (1865/66)

 

İbrahim Efendi’nin mezarının baş ve ayak taşlarının ortasına gelecek şekilde yerleştirilmiş bir mermer levha daha bulunmaktadır. Tepesinde iki dal çiçek motifi bulunan bu levhanın üzerinde, celi talik hat ile yazılmış şu ifadeler yer almaktadır:

Tabib Miralay Salih Bey’in kerimesi (kızı)

İbrahim Efendi’nin hafidesi (kız torun)

Ratibe Saliha Hanım’ın ruhiyçün el-Fatiha

Tarih veladeti 1316 (1898/99) Tarih vefatı 1332 (1914)

Bir konağın hikâyesi

Mehmet Nermi HaskanEyüp Sultan Tarihi” isimli eserinde bu kitabe için, “Ratibe Hanım’ın kayıp çeşmesinin kitabesi” ifadesini kullanmıştır. Ancak kitabedeki yazılardan da anlaşılacağı üzere, burada bir çeşme taşını çağrıştıracak unsura rastlanılamadığı gibi, tam tersine klasik Osmanlı mezar taşı yazısı formunu yansıtmaktadır. Büyük bir olasılıkla bu kitabe, 16 yaşında henüz bir nazenin iken Rahmeti Rahman’a kavuşan Ratibe Hanımefendi’nin mezar taşıdır. Bu kitabe İbrahim Efendi’nin mezarının üzerine sonradan konulmuş olabilir, fakat orijinal yeri bu çevrili hazirede olmalıdır. “İbrahim Efendi Konağı” isimli eserde de zaten, Ratibe Hanım’ın mezarının Eyüp Sultan’daki İbrahim Efendi haziresinde olduğu yazılıdır.

Rahmetli Samiha Ayverdi, “İbrahim Efendi Konağı” isimli eserinde Ratibe’yi şöyle tasvir ediyordu: “(…) İbrahim Efendi, ailesinin hiçbir ferdinde bulunmayan müstesna bir cevherin, asil bir ruhun, bir duygu iffetinin, kemalli ve zengin bir yaratılışın bütün saltanatına sahip olacaktı. Bu, doğuştan zarif, mütevazı, müşfik ve gani çocuk, sanki semalardan inmiş bir göktaşı gibi, bu ananın bu babanın bu dedenin hatta bu kürenin malı değildi. Tabii, sade ve rahat bir gönlü, ince bir terbiye kabulüne müsait zengin bir ruh malzemesi olacaktı.

Fakat en küçük yaşında bunun ıstırabını çekecek, derinliklerine inemeyen, duygularının zembereğini açamayan muhiti, bu yüzden ona, bilerek bilmeyerek, eza edecekti. Öyle ki nefesine kurban kesen, arzularını emir sayan bir kalabalığın ortasında yapayalnız olduğunu hissetmeye başlayacak, kendisine arz edilen debdebenin azabını çekerek, varlıktan da dirlikten de bir çeşit utanç duyacak, lakin en kötüsü, bu duygusunu etrafındakilere anlatamayacaktı…”

İbrahim Efendi ailesine mensup kişilerin Saçlı Abdülkadir Efendi Haziresi’ndeki mezar taşları bize şu deyimi bir kez daha hatırlattı:

“Her hikâyede bir gerçek payı vardır.” 

İbrahim Efendi Konağı ihya ediliyor

Şehzadebaşı cihetinden Süleymaniye Camii’ne giderken sol kolda, Esnaf Hastanesi’nin karşısında bir inşaat yükseliyor. Bilmem dikkatinizi çekti mi? Bu inşaat, yazımızda bahsettiğimiz “İbrahim Efendi Konağı” inşaatıdır. Süleymaniye Bölgesi’nde geleneksel “Türk evi”nin her türlü izini taşıyacak olan İbrahim Efendi Konağı aslına uygun bir biçimde yeniden ihya ediliyor. Bu doğrultuda İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü Arşivi, Abdullah Biraderler ve Abdülhamit Albümleri’ne ulaşıldı.

Konağın önceki halini gösteren eski fotoğraf ve haritalardan yararlanıldı. 1880’lerde çekilen eski fotoğraflarda, “Alman Mavisi” ve “Pervititch” haritalarında, yeri tespit edilen İbrahim Efendi Konağı, 1945 yılına ait “İstanbul Ciheti Haritası”nda ortaokul olarak görünüyor. 1950 yılına ait bir fotoğrafta ise yerinde yoktur. Bütün bu bilgiler ışığında yapının, 19. yüzyılda inşa edildiği, 1945-1950 yılları arasında bir tarihte de yıkıldığı düşünülüyor. Geleneksel Türk evi tipolojileri ile Süleymaniye bölgesindeki ahşap konaklar referans alınarak restore edilen konak, yakın zamanda kültür envanterimize dâhil olacak…

 

Nidayi Sevim yazdı