Üsküdar’ın manevi bekçilerinden Şeyh Mustafa Devâti Hazretleri'nin adını duymayanımız yoktur. Hazret kalem sahibi bir mürşid imiş. Tuhfetu’s-Sufiyyîn adını verdiği risalesi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi hocalarından Necdet Tosun tarafından sadeleştirilerek latinize edilmiş ve hayırsever iki hanımefendi tarafından basılmış.
Üsküdar’da yaşayıp hatta yolu Üsküdar’dan geçip de Şeyh Mustafa Devati Türbesi’ni bilmeyenimiz yoktur. İsmini duyduğumuz bu zat kimdir acaba? Üsküdar’ın manevi bekçilerinden olan Şeyh Mustafa Devati, şehrin içinde adeta kurtarılmış bir bölge; zihnimizi, gözümüzü ve gönlümüzü dinlendirerek kendimizi zamandan soyutlayabileceğimiz, zamanın bir fasıla dahi olsa dışına çıkabileceğimiz bir mübarek mekan olarak ifade edebileceğimiz bir konuma sahip kendi adıyla anılan bir külliyenin türbesinde yaşamını sürmektedir.
Üsküdar’da doğup divitçilikle uğraştığı tahmin edilen Şeyh Mustafa Devati 17. yüzyılda yaşamış Celveti tarikatına mensup bir şeyhtir. Celvetilik, Üftade Hazretleri ve onun müridi Üsküdar’ın kutbu Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'yle Anadolu'da şöhret kazanmış bir tarkat. Şeyh Mustafa Devati de Aziz Mahmud Hüdayi’den sonra posta oturan halifesi Ahmed Muk’ad Efendi’ye intisap etmiş ve seyr-i sülukunu Ahmed Efendi eliyle tamamlamıştır. Bir ara manevi bir irşadla Kastamonu’ya giden ve orada ikamet eden Mustafa Devati Efendi, bir müddet sonra yeniden Üsküdar’a dönmüştür. Üsküdar’a dönüşünde çeşitli medreselerde müderrislik yapan Şeyh Mustafa Devati, bir müddet sonra Şeyh Camii Tekke’sinde irşada başlamış ve hayatının sonuna kadar Üsküdar’da yaşamıştır. Vefatının ardından adına inşa edilen türbeye defnedilmiştir.
Devati Hazretlerinin Risalesi: Tuhfetü’s-Sufiyyîn
Kalemi döndürebildiğimiz kadarıyla terceme-i halini vermeye çalıştığımız Şeyh Mustafa Devati hazretlerinin tasavvuf yolunun yolcularına armağan ettiği bir eser var. Tuhfetü’s-Sûfiyyîn adını taşıyan bu risale Necdet Tosun Bey tarafından yazma bir nüshadan yola çıkarak hazırlanmış. Tasavvuf edebiyatının “tuhfe” formunda yazılmış olan bu eserde, Şeyh Mustafa Devatî kimi tasavvufî meselelere dair görüşlerini açıklamış.
Tuhfetü’s-Sufiyyîn’e dair elimizdeki nüsha Necdet Tosun Hocanın sadeleştirerek latinize ettiği Yurdanur Akova ve Emine Karataş Tunçay tarafından yayına hazırlanmış. Bu eserin kaç kere basıldığına dair bir bilgimiz yok. Ancak elimizdeki nüshada üçüncü baskının Mayıs 2006’da yapıldığını söyüyor. Sonrası hakkında bir bilgimiz olmayan Devâti Hazretleri'ne ait bu güzide eserin geçtiğimiz yıl için Semerkand Yayınları tarafından da basıldığını biliyoruz. Semerkand’ın bastığı metin de yine değerli akademisyen Necdet Tosun hocanın hazırladığı metindi. Eserin Semerkanda yakışır bir baskı ve mizanpaj kalitesiyle okurlara sunulduğunu ve fakat baskısının tükendiğini de belirtelim.
Eserin orjinal nüshası İstanbul Belediye Kütüphanesi'nde
İstanbul Belediye Kütüphanesi'nin 438 numarasında kayıtlı olan Tuhfetüs Sufiyyin adlı eser 16 varak içinde kendine yer bulmuş. Yaptığımız araştırmalar sonucunda Tuhfetü’s-Sufiyyin’in bir mecmua içinde kendine yer edindiğini görüyoruz. Mecmuada yer alan eserlere baktığımızda ilk üç eserin Hazret-i Hüdai’ye ait Vakıat, Tecelliyat-ı İlahiyye ve Tarikatname olduğunu görüyoruz. Mecmuadaki son eser ise Devati Hazretlerinin Tuhfetu’s-Sufiyyîn’i. Bu dört eserin aynı mecmua içinde günümüze ulaşması bize, Celveti geleneğinde Hazret-i Hüdayi'nin eserleriyle Şeyh Mustafa Devati Hazretleri'nin risalesinin beraber okunduğunu gösteriyor. En azından Necdet Tosun Hoca'nın elde ettiği bizim de görme bahtiyarlığına kavuştuğumuz nüshanın böyle bir özelliği var.
Başta intisap, vahdet, halvet, nafile ibadetler, feyiz, evliyaullaha hürmet olmak üzere tasavvufa dair birçok meselenin anlatıldığı Tuhfetü’s-Sufiyyîn, hergün yanından geçtiğimiz, gölgesinde dinlendiğimiz, çayevinde çay içtiğimiz Şeyh Mustafa Devatî külliyesinin türbesinde medfun olan hazreti tanımak isteyenlerin muhakkak okuması gereken bir eser.
İsmail Demirel, yazdı.