Hepimizin malumu olduğu üzere birkaç gün sonra Muharrem Ayı. Aylardan Muharrem… Sevinçle hüznün, ölümle dirimin, iyiyle kötünün, yıkımla yeniden inşanın bir arada yaşandığı “Şehrullahi’l-Muharrem”.

Havva’sını yitiren Âdem Babamızın tövbesi bu ayda kabul edilmiş. Nuh Nebi’nin gemisi karaya bu ayda oturmuş. Hz. İsmail bu ayda şereflendirmiş dünyamızı. Daha nice kutlu hadiseler.

Bunların dışında bir hadise daha var ki her akla geldiğinde gönlümüz paramparça olur. Gam yükünü yüklenir bütün kervanlar. Bütün bulutlar Kerbela’ya ağlar. Kerbela’da Hüseyn’e… Şehitler Şahı Hüseyn’e… Aliyyü-l Mürteza’nın evladı, Peygamber Torunu Hüseyn bu ayda şehit oldu Kerbela yazısında. Muharrem ayının onuncu günü, aşure günü düştü atından Kerbela çölüne.

Binlerce yıldır Kerbela’dan sızan kan kimileyin bir gözyaşı olur akar gözlerimizden. Kimileyin bir mısra olur en kederli bir şiirde. Kanadı kırık bir turnanın çırpınışı… Bir yudum su olur, ağu niyetine içilen. Bir acı duaz-ı imam, bir kırık dökük beyit, bir şiir…

“Hüseyn’e ağlamayan henüz ağlamamıştır”

Alper Gencer Rasul-u Ekrem’i, Ali’yi, Fatımatü-z Zehra’yı, Hüseyn’i, Kerbela’yı anlatır kendi halince. Şiirini söyler Hamse-i Âli Aba’nın. Şiirini söylemeye başlayınca her şey susuverir. Peygamberler Şahı torunlarının saçlarını okşar. Hasan ile Hüseyn omzunda kıyama durur. Sanki Haydar-ı Kerrar elinde Zülfikarı’yla belirir. Hüseyn Kerbela’da acı tebessüm eyler. Fatma Annemiz yaralı bir ceylan gibidir.

Alper Gencer. Doktor, kısa metraj film yönetmeni, televizyon programcısı, gerçek bir çay sever, çayın tiryakisi, şair… Kerbela hüznünün şairi. O’nun şiirlerinde sanki yeniden dile gelmiş gibidir Fuzuli. O, Ehli Beyt söz konusu olunca şiir yazmaz, ağıt yakar adeta. Kerbela’ya ağıt. Kederin en koyusundan, acının en tarifsizinden süzülen… Göz göz olmuş bir yarayı söyler, göz göz bir yara… “Dünyanın ilk göz yaşı Kerbela’ya akmıştır/ Hüseyn’e ağlamayan henüz ağlamamıştır” dediğinde uzun bir ağlamak olur tarihimiz. Upuzun bir ağıttır talihimiz. Düşümüz yaralıdır, düşüncemiz sancılı…

Şah-ı Merdan Ali Efendimize yazılmış  “Hz. Ali’ye Mektup” adıyla bir şiiri var. Dünyaya Ali’nin gözleriyle bakmanın nasıl olduğunu anlamak ister. Vicdanı olan herkesin Ali’yi sevmek gibi bir borcunun olduğunu söyler aynı zamanda. O’nun yüzünü bir kez görmeye canını kurban eyler. Ali’nin Zülfikar’a davranan elinin eksikliğidir her dem hissedilen. Her dem hissettiğimiz…

Alper GencerMuharrem’i Alper Gencer şiiriyle selamlamalı

Büyük Kurban” şiiriyle modern zamanlara ağlamayı öğretir. “Ali oğlu Hüseyn’in başını okşuyorken…/ Ali güzel başını okşuyorken Hüseyn’in…/ dedesi mütebessim öyle uzaktan…/ Fatma’nne yaralı bir anne ceylan/Hasan tutmuş sıkıca kardeşinin elini…/ sevgilim… benimle birlikte ağlar mısın?

Devrim ve Çay adını verdiği bloğundan seslenir bizlere. Bazen bir şiirle bazen şiire çalan bir nesirle… Bloğunda Sümmâni Baba’nın “Ervah-ı Ezelde Levh-i Kalemde” adlı o meşhur koşmasına “Kilid-i Devranda Derd-i Cananda” adlı şiiriyle verdiği cevabın gözlerden kaçırılmaması gerekir. Hele “Kovan” adıyla üç kıtalık bir şiiri var ki bizi kulluğun, ayrılığın, susmanın derinliklerinde dolaştırır.

Alper Gencer Gazze’ye insani yardım amacıyla demir alan “Mavi Marmara” gemisini de “Gazze Kafe” adlı şiiriyle selamlamıştır. “Cevapsız Bir çağrı Olarak Devlet” şiirini de yazmıştır O.

Muharrem Ayı’dır bu gelen. Alper Gencer’in şiirlerini bu ay bir kez daha okumak gerekir. Ali’ye, Hasan’a, Hüseyn’e yani Ehl-i Beyt’e selam ve muhabbet makamında…

Muaz Ergü yazdı