Hayatımızın daima merkezinde yer alan, insanı diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan dil, bir kodlar(şifreler) sistemidir. Kısmî derinlik farkları olsa da bu şifreler o dili konuşan milletin fertleri tarafından aynı şekilde anlamlandırılır. Ancak o şifreyi bilen fertler o kelimeyi anlar. Böylece dil paydasında kümelenir, zamanla bu birliktelikle bambaşka bir güç kazanırız.
Yaygın tabirle dil düşüncenin aynasıdır. Duygu ve düşünceler o sırlı camdan yansır. Bizler aynı dili konuşarak birliğimizi ve beraberliğimizi pekiştiririz. Zaman içerisinde kıvançta ve tasada bir ve beraber oluruz. Çünkü millet olmanın olmazsa olmaz şartı aynı dili konuşmaktır. Dil, bekamızı teminat altına alan bir çeşit millî sigortadır.
İnsanoğlunun doğuştan itibaren toplumsallaşma sürecinde kullandığı bir araç olan dil, tabir caizse düşüncenin ana rahmidir. Zira duygu ve düşüncelerimiz orada filizlenir, büyür, gelişir ve vakti gelince büyük bir sancıyla doğar; sonra da etrafa yayılarak etki alanı bulur.
İnsanı diğer varlıklardan, özellikle de hayvanlardan ayıran en önemli özellik düşünme ve konuşabilme yeteneğine sahip olmasıdır. Bu yetenek dille somut bir hâl almıştır. Dil, insanı insan yapan temel değerlerin başında gelmektedir. İnsanoğlunun var oluşuyla beraber dil de var olmuştur. Yani diyebiliriz ki dil insanla yaşıt, gelişmiş bir iletişim aracıdır. İnsanoğlu var oldukça o da hayatını devam ettirecektir.