Hindistanlı kıymetli âlim Selman en-Nedvi Hoca geçtiğimiz Pazar günü Dar’ül Hikme’deydi. Tıpkı Muhammed Avvame ve Nureddin es-Sabuni hocalar gibi en-Nedvi Hoca da ilim ehlinin

15661
15662
15663
15664
15665
15666
15667
15670
15671
Resimleri büyütmek için üzerini tıklayın.

özeliklerinden biri olan vakara sahipti.

Girizgâhı Ebubekir Sifil yaptı

Saat 15.15 gibi salona girdi en-Nedvi Hoca ve konuşmacı olarak kendisine ayrılan yere oturdu. Akabinde Ebubekir Sifil hoca bir girizgâh konuşması yaptı. Burada en-Nedvi Hoca’nın Türkiye’de yeterince tanınmayışından ve bunun hocanın değil de bizim suçumuz olduğundan bahsetti. Bir de, bu tarz güzel programların Dar’ül Hikme çatısı altında devam edeceğini öğrenmiş olduk. Tabii bu sırada büyük âlim Emin Saraç Hoca da salona girmişti. Ebubekir Hoca’nın konuşmasının ardından Fatih Kaya Hoca da Nedvi Hoca’nın biyografisini aktardı bize. Fatih Kaya’dan öğrendiğimize göre Nedvi Hoca’nın da müderrislik yaptığı Nedvetü’l Ulema, Hindistan’daki müslümanlar tarafından İngiliz kolonizasyonuna mukavemet göstermek ve insanları irşad etmek için 1894 yılında kurulmuş. 1898 yılında ise Nedvetu’l Ulema’nın medrese, mektep gibi eğitim kurumları ihdas edilmiş. Yani burası tam teşekküllü bir irşad ve tenvir kurumu haline gelmiş. En-Nedvi Hoca, 1954 yılında Hindistan’da doğmuş ve çocukluk, gençlik dönemlerinde kaliteli bir eğitim görmüş. Küçük yaşta hafızlık, ilerleyen yaşlarda muhtelif ilimlerde ihtisastan sonra şimdi, tefsir ve hadis gibi ilimlerde hocalık payesine kavuşmuş.

Tercüme Talha Hoca’dan

Fatih Kaya Hoca’nın bu güzel tanıtımı bittiğinde Selman en-Nedvi Hoca almıştı sözü. Saat de 15.30’u gösteriyordu. Hoca Arapça konuşuyordu ve Türkçe’ye tercümeyi Talha Hakan Alp Hoca yapıyordu.

İstanbul niçin fethedildi?

Nedvi Hoca, Allah teala’ya hamd ve Rasulu’ne salavat ile başladı sözlerine ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in fethiyle müjdelediği bu güzel beldede bulunmanın ne büyük bir saadet olduğunu söyledi. Hicri 857 yılına kadar birçok kimse Konstantiniyye’yi fethetme girişiminde bulunmuş, ancak 857 yılında Fatih Sultan Muhammed Han, hadis-i şerifteki övgüye mazhar olarak girmiş bu şehre. Bu öyle bir fetihti ki, mihmandar-ı nebi olan Ebu Eyyüb el-Ensari radıyallahu anh dahi yaşının ne derece ileri olduğuna aldırış etmeksizin Rasulullah’ın müjdesine nail olmak için İstanbul’u fethe çalışmış. Selman Hocamız, bunun arkasında büyük manaların saklı olduğunu ve İstanbul’da yaşayan müslümanların Konstantiniyye hakkında müjdelenen ve gerçekleşen fethin bilincinde olmasının gerekliliğini vurguladı. Yine hocamızın anlattığına göre Hint uleması Hilafet-i Osmanîyye’ye tam bağlı imiş ve bu kurum lağv edilince Hint âlimleri büyük bir hüsran yaşamış. O âlimler, Osmanlılar için nice dualar etmişler ve Devlet yıkılınca kedere garkolmuşlar.

O’nun sünnetine uyarak hikmetten nasibimizi alabiliriz

İstanbul’un ve Devlet-i Aliye’nin müslümanlar için önemine böyle değinen Nedvi Hoca, bu önemli şehirde Dar’ül Hikme’nin çatısı altında buluşmamızın da dikkat çekici olduğunu belirtti. Zira hikmet, peygamberlerin mirasıydı ve mü’minin yitiğiydi. Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem de insanlığa hikmeti öğreten nebiler silsilesinin son temsilcisiydi. Biz de O’nun sünnetine uyarak bu hikmetten nasibimizi alabiliriz. Darul Hikme de ‘Hikmet’in yurdu’ demek. Yani Sünnet’in öngördüğü ahlakın, amellerin ve kalb hallerinin yurdu.

Kıymetli zatlar yetişmiş Hindistan’da

Selman en-Nedvi Hoca, Hikmet’ten söz ettikten sonra Hindistan’ın tarihini kısaca özetledi bize. Hindistan Fatihi Kasım es-Sekafi’ler, bu memleketi ilk defa vatan edinen Seyyid Kutbuddin el-Medeni’ler, İkinci bin yılın müceddidi İmam Rabbani’ler, Huccetullahi’l Baliga adlı eseriyle ilimde üst bir mertebeye ulaşan Şah Veliyullah ed-Dihlevi’ler, kafir İngilizler’in saldırılarına karşı cihat bayrağı açan Ahmed ibn İrfan eş-Şehid’ler, İngilizler’in boyunduruğundan kurtulmak için silahlı ve silahsız her türlü hayırlı faaliyette bulunan Mahmud Hasan ed-Diyobendi’ler ve daha niceleri… Hicri 1. asrın sonlarına doğru İslamiyet’e kavuşan Hint beldesinden yetişen âlimlerin, mücahitlerin, fakihlerin, sufilerin hadd u hesabı yoktu. Bugün Hindistan’da 200 milyon müslüman var ve siyasal olarak ortama hâkim olamasalar da çok zayıf konumda da değiller.

Gazze’ye giden gemiler için de dua edildi

Selman Hocamız, konuşmasının sonlarına doğru, -o sırada denizde seyir halinde olan- Gazze gemileri için güzel bir duada bulundu. Duada, Sultan Abdülhamid Han’ı rahmetle andı ve Kudüs’le olan irtibatımızın kesilmemesi için de niyaz etti Cenab-ı Hakk’a. Bugün, tüm dünyadaki müslümanlar, Devlet-i Aliye’nin mirasçılarından bir işaret bekliyor. Sanki 1. Cihan Harbi sırasında yapılan gibi yine bir cihat çağrısı yapılacak bu şehirden ve mü’minler, müslümanlar harekete geçecek. Biliyoruz ki, cihanın dört bir yanında bir “vur” emrimizi bekleyenler var. O işareti alır almaz koşacaklar cenge, biliyoruz.

Şu an vuku bulan şey, müslümanların yegane liderinin liderlik konumunda bulunduğunun farkına varmamasına yönelik yapılan faaliyetlerdir. Bu yüzden “lider” tarafından uzatılan bir yardım eli mel’un ellerce saldırı altında bırakıldı. Şimdi bize düşen, ‘imamlık’ vasfını üstümüzde taşıdığımızı bilmek ve terör faaliyetleriyle kurulan hain ve vahşi bir devletçiğe dersini vermek. Bu konuda yöneticilerimize büyük iş düşüyor.

En- Nedvi Hoca, Hindistan’da binlerce kişinin ittiba ettiği bir âlim. O da keskin firaseti sayesinde Türkiye’nin ne büyük bir mirasa sahip olduğunu görmüş olmalı ki bizlere önemli uyarılarda ve tavsiyelerde bulundu. Allah teala’dan duamız, böyle reşid âlimlerin sayısının dünyada artması yönünde.

 

Melih Koşucu dua etti