“Yeniden bir Merhaba lâzım”

"Zor günlerden geçiyoruz, ağır bir imtihan deprem olarak geldi, öyle bir silkeledi ki insan da silkelenirmiş. Merhum Fethi Gemuhluoğlu Ağabey de bazen sevdiklerini kendine gelsin diye çetin sorularla silkelermiş. Bu minvalde Dostluk Üzerine kitabını okurken onun bu son yaşadıklarımıza cevap veren ikazları, ihtarları, tespitlerinin hâlâ taptaze olduğunu görüyoruz." Arzu Bosnevi yazdı.

“Yeniden bir Merhaba lâzım”

“Yeniden bir Merhaba lâzım”

6 Şubat 2023’te bir güneydoğu depremi haberi alınca televizyon karşısında melül mahzun seyir ve dua ile meşgulken 10 Şubat günü Sadettin Ökten ve Kemal Sayar hocaların Gönül Sadası programında depreme dair sohbetleri yayınlandı. Epey teskin ve teselli olduk. Birçok dostu da haberdar ederek istifadelerine say ettik. Çok müspet intibalar aldık. Bir müddet elimizin altında Dostluk Üzerine (İz Yay.) kitabı vardı. Fethi Ağabey bu hazin duruma da şifa olacak şeyler söylemiştir diyerek kitabı bir mütalaa edelim dedik. Hakikat kelamı ariflerin sözleri her an tazedir kanaatinde idik. Okurken bu hakikat tecelli etti. Bu kitapta da Ökten hocamız “günlük olaylarda olsun, hayatın zor durumlarında olsun, onun sözlerini davranışlarını ya da hadiselere bakışını hatırlamamak mümkün mü?” der Fethi ağabey için. Birçok kısmı ilk defa okuyor gibi hissettik kendimizi. Bunların bazılarını not alırsak hoşlananlar olur derken, bu yazı ortaya çıktı.

Bu kevn ü fesad âleminde her dağılışta, her yıkılışta, tekrar dirilmenin tekrar varolmanın ayağa kalkmanın anahtarı önce insana sonra tüm mahlukata bir “Merhaba” diyebilmek. “Merhaba ey Şah-ı Sultan Merhaba” diyerek başlamak. “Yeniden bir Merhaba” der Fethi Gemuhluoğlu.  Biz her dem yeniden doğarız bizden kim usanası derken de ayağa kalkarken de üstümüze yapışan tozları, hataları, günahları, nefsin iğvasını silkelemeye ve nereden geldiğini anlamaya çalışırız. Nasıl bir hata işledik, niçin had bilmezlik ettik, nerede nankörlük yaptık ki bu belaya duçar olduk. Bunun hesabını yaparız ki yine bir musibetle karşılaşmayalım.

Zor günlerden geçiyoruz, ağır bir imtihan deprem olarak geldi, öyle bir silkeledi ki insan da silkelenirmiş. Merhum Fethi Gemuhluoğlu Ağabey de bazen sevdiklerini kendine gelsin diye çetin sorularla silkelermiş. Bu minvalde Dostluk Üzerine kitabını okurken onun bu son yaşadıklarımıza cevap veren ikazları, ihtarları, tespitlerinin hâlâ taptaze olduğunu görüyoruz. Diyor ki;

  • -“Suç bizdedir, suç bendedir. Hâlbuki bilene ve görene her şey ne güzel tecelli ediyor. Belâlar ve kahırlar bile. Şekvâlar, hatun-kişi er-kişi olamamaktandır. Şikayetler bizim yufkalığımızdan, bizim sırçalığımızdan. Biz ham ve sabırsız kalmışız. Biz dar ve sarsak olmuşuz. Bir Hadis-i Nebevi’de “Zamana Sövmeyiniz” diye bellemiştim. Zaman da mahlûktu. Kaldı ki, herkesin kendi zamanı âzizdir ve tekrime lâyıktır”
  • -“Bir vakittir, yıllardır bu dağ kasabasının çocukları göçüp dururlar. Eli ayağı tutan ardına bakmadan çıkıp gidiyor. Bir kolayını bulan sıvışıyor. Bir kötü ağızlının bedduasına mı uğradık nedir? Bir şom ağızlı topumuza, tümümüze birden kötü bir gelecek mi diledi nedir? Yoksa Hakk Dostlarından birinin kalbini mi kırdık? Gönlünden mi düştük? “
  • -“Sadece hüzün ve melal yetmez ki. Dükkanlar boşalır, sekiler yıkılır, damlar lovlanmaz, çıralar tandırlar sönerse olmaz ki. Kişiler avare ve aylâk olursa olmaz ki. Yaşama sevinci kaybolursa olmaz ki.”
  • -“Tövbe demek, el ve gönül birliği etmek lâzım galiba. Şeksiz, şüphesiz öyle lâzım. Kur’an-ı Kerîm’deki gibi “Duyduk ve itaat ettik “demek lâzım. Cümle iyi günlerin gelecekte olduğuna iman lâzım. Eşe dosta, kurda kuşa, yoncadan dikene, aksakaldan yoksakala, kanbura topala, cümle yaratıklara yeniden bir merhaba lâzım. İçimizi nurlandırıp yıkayarak bir merhaba diyebilsek de artık göçmesek. “
  • -“Esnafımızda da bu ahlak ve bu imân galipti. Esnafımız kanaâtkar, sabırlı ve tokgözlü idi. Onlar ticaretin helâl, ihtikârın veballi ve haram olduğunu ebâenced bilirlerdi. Çoluk çocuklarının ve kendilerinin kursaklarında haram yoktu. Yedikleri ve giydikleri alın teri ve yüzakı idi.  Tartıda, ölçüde hile ve oyun bilmiyorduk. Batman batmandı, arşın arşın. Okkamız metremiz tamdı. İnsanoğullarının hakkına hörmetkârdık. “
  • -“Biz birbirimizi seven insanlardık. Gani ve cömerttik. Ocağımızda, tezgâhımızda, işimizde, aşımızda bereket vardı. Bu sağlam, bu sapasağlam ahlâkı kimsenin bozmasına müsaade etmemeliyiz. Birkaç muhtekir, faizci ve mütegallibenin sefil ve rezil doymazlıkları için bu kavî yönümüzde kimseyi barındıramayız. “
  • -“Ömer Baba gün ışımadan işe koyulur, bostan suvarırmış. Evine dönerken, tarlasının kenarında hıriğine yapışan çamurları “Bunlar bu tarlanın hakkıdır” diye oracıkta sıyırıverir, öyle yola revan olurmuş. Tarlanın hakkını ödeyip gözeterek. Ömer Babanın hikâye-hakikatinde ders, cümle münasebetlerimize hâkim olmadıkça, bu ahlaka, bu inceliğe ermedikçe esnaf çiftçi, hoca talebe, zengin fakir, ne olursak olalım, iç darlığından, dünya darlığından, çilelerden ve kahırlardan kurtulamayız.  “

Fethi Gemuhluoğlu Ağabey’in hayrü’l halefi ve yar-i sadık olan, onu çok seven hürmet eden İnşaat Profesörü Sadettin Ökten Hocamız da bugün yine aynı şeyleri dile getiriyor. Hadiselere İslam medeniyeti değerlerinden bakan kıymetli hocamız insanlığın ciddi bir imtihan sorusuyla karşı karşıya olduğunu söylüyor.

 “Murad-ı İlahi acaba hangi istikamettedir? Hangi yanlışı yaptık? Dua ve iltica meselesi. Eskilerin tabiriyle küfran-ı nimette bulunmamamız lazım. Verdiği gibi alır derlerdi. Bu İslâm medeniyetinin bakış açısıdır.” diyor

1939 Büyük Erzincan Depreminde kabri kaybolan Salih Baba (1847-1907) Divanı’nda da aynı şeyleri söylüyor;

Alır hep sahibi senden bu mâlı
Yeter oldun bu dünyânın hamalı
Heman sa'y eyleyip artır kemâli
Muhabbet güllerin görmek dilersen
Hakîkat meyvesin dermek dilersen

Fethi Ağabey’in “Akıl, yemek yerken üstüne dökmemek içindir” sözü de aslında seküler anlayışın sınırlarını çizmektedir. “Biz bilgilerimizle rasyonel çalışan kozaliteye (nedensellik, sebep sonuç ilişkisi) dayanan bilim anlayışımızla bir yere kadar gidebiliyoruz” der Sadettin Hocamız. Tabiatla yarış halinde değil de dost olmamızı söyler. Diyor ki; “Dünyaya, doğaya challenge (meydan okuma) edemeyiz. Ovalara yerleşmeyeceğiz, yamaçlara çıkacağız, çok katlı yapmayacağız, yıkıldığı zaman tahliyesi kolay olsun, betonarmeden vazgeçeceğiz, hafif bina yapacağız, ahşapla çelikle prefabrikasyonla v.s. basit binalar yapacağız. Japon evleri gibi. Konutlar için Allah’ın arazisi geniş, her yere yayılabilirsiniz. İşte o zaman rant ortadan kalkıyor.”

Salih Baba yine bir beytinde şöyle der;

Hâşâ ki zemmedem mülk-i cihânı

Sâni'in sun'udur hükm-i Yezdânî

Uyandırmak için gâfil insânı

Söyledik bir mikdar dâne-i haşhaş

Hak dostlarının kelamlarını Sadettin Hoca şerh edercesine sohbetlerine taşıyor ve bizim anlayabileceğimiz dil ve zihniyette adabınca usulünce tercüme ediyor.

Bu kitapları, bu divanları okuyarak, bu sohbetleri dinleyerek “Yeniden Bir Merhaba” diyelim. Fethi Gemuhluoğlu’na, ismi şerifi geçenlere, bu afette göçenlere Allahtan gani gani rahmet, Sadettin Ökten ve Kemal Sayar hocalarımıza da sağlık, afiyetler dileyerek bu güzel beyit ile yazımızı hitama erdirelim:

Gelir bir bir, gider bir bir, kalır Bir
Gelen gider, giden gelmez bu bir sır

Arzu Bosnevi
 

YORUM EKLE

banner36