Ya Cebbar, kalplerimizi onar!

"Mesnevi-i Şerif yüzyıllar ötesinden bize sesleniyor: 'Cebir ne demektir? Kırık sarmak yahut kopmuş damarı bağlamak. Mademki bu yolda ayağını kırmadın; kiminle alay ediyorsun, ne demeye sardın ayağını.' İşte Cebbar isminin anlamı önümüzde billurlaşıyor: yaratılmışların halini iyileştiren, hakkı galip getiren, her güçlüğü kolaylaştıran, her kırığı onaran." Sakine Odabaşı Arı yazdı.

Ya Cebbar, kalplerimizi onar!

Hayal kırıklıkları, kırık camlar gibi savrulup saplandığı zaman kalbini yokla. Kalbin hâlâ beyaz bir güvercin gerdanlığı ile Rabbine bağlı ise emniyettesin. Oysa Çalab’ın tahtı olan gönül, görünmez zincirlerle nelere bağlanmıyor ki? Önce sureti haktan görünüp sonra şehvetin gayyalarına yuvarlanan eşler, modern dünyanın gaflet girdaplarında dönen evlatlar, suret aynalarına hapsolmuş narsist arkadaşlar ...Eşyadan eşyaya seyahat eden yorgun benliklerimiz de cabası.

Sonra ılık bir peygamber duası çölde esen sükûn verici bir rüzgâr gibi kalbini yıkasın. “Allahümme ya câbirel kulûbül münkesirah.İcbir kulûbenâ.” “Ey kırık kalpleri onaran Câbir, kalplerimizi ıslah et,onar.”

Ya Câbir ne demek?

Câbir ve onun mübalağalı hali olan Cebbar, “azamet ve ceberût sahibi” anlamına gelen esma-i hüsnadan bir isim. Kökü “cebir” kelimesine dayanan, insanlar için kullanıldığında “zorba” anlamına gelen, zorlayıcılığından kinaye olarak bir matematik dalına da verilen bu isim aslında ne demek?

Hz. Mevlana’nın ferasetle söylediği: “Benden sonra Mesnevi şeyhlik yapacak.”  sözü ete kemiğe  bürünüyor ve Mesnevi-i Şerif yüzyıllar ötesinden bize sesleniyor: “Cebir ne demektir? Kırık sarmak yahut kopmuş damarı bağlamak. Mademki bu yolda ayağını kırmadın; kiminle alay ediyorsun, ne demeye sardın ayağını.” İşte Cebbar isminin anlamı önümüzde billurlaşıyor: yaratılmışların halini iyileştiren, hakkı galip getiren, her güçlüğü kolaylaştıran, her kırığı onaran.

Kanadı kırık kuş merhamet bekler

Yalnızca kalbi kırık kâmil ruhlar anlar Cebbar olan Allah’ın onlara ne kadar yakın olduğunu ve görünmez payandalarla onları desteklediğini. Kırık kemikleri ilahi macunlarla sıvayıp bizi tekrar yürür hatta göklere pervaz eder hale getirdiğini. Çünkü “Cebir, kamillerin kolu kanadıdır. Tembellerin bağı, zindanı. Kanat, doğan kuşlarını padişaha götürür, kuzgunları mezarlığa.”

Simurgu arayan boynu bükük güvercinlere bir hürriyet reçetesi oluyor Mesnevi’nin feryadı. “Ayağındaki bağı çözüp çözüp bağlayan bir kuş gibisin. Çöz o bağı, hür ol. Rabbine doğru uç.” O seni bağlardan kurtarmak istiyor ki esaretten kurtulasın. Çünkü esir olduğun müddetçe kırılmaya mahkumsun. Boynundaki tek zincir kalbinin saffetini gösteren ak gerdanlığın olsun. Kanatlarını sureta kırıyor ki sen yalnızca ona dayanmayı ve “sensin kuluna penah” diyebilmeyi öğrenesin. Eğer padişahın doğan kuşu gibi yalnız onun koluna konabilmeyi öğrenirsen sana çelikten kanatlar ve Hakk’ın nuruyla bakan keskin gözler verilecek.

Hüzün içindesin.

Kırık kanatların kan revan içinde…

Ayrılıklarla inleyen bir kalbin var.

Ama unutma ne ki senden alınmıştır o senin hayrınadır. Ve yine unutma Allah kırıkları sarandır.

    

YORUM EKLE