Üsküdar’ın mihmandarı: Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri

Bu gönül ikliminin Üsküdar’ı anlamlı kılan kapısı gönüller sultanı Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri’dir. Her yaştan insanın Üsküdar’a geldiğinde ilk durağıdır hazretin haziresi. Mehmet Vadioğlu yazdı.

Üsküdar’ın mihmandarı: Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri

İstanbul dünyanın, Üsküdar da İstanbul’un incisidir. Bu veciz ifadeyi pek çok kişiden duymuşsunuzdur. Her sevgi şüphesiz içinde bir gerçeği barındırır. Üsküdar sevgisinin içinde barındırdığı gerçekler ise aşkın farklı dillerde kazandığı anlamlar gibidir. Çeşit çeşit... Kimisine Kız Kulesi’ne karşı içilen bir bardak çay iken kimisine Mihrimah serinliğinde bir sabah namazıdır. Kimine göre Kuzguncuk Parkı’nda bir Pazar esintisi, kimine göre Çamlıca’nın tepesinden cennetten bir köşeyi temaşadır.  Dilde söz biter yine de Üsküdar’ı anlatmaya yetmez kelimeler.

İnsan, sevdiği ve ait olduğu kadar insandır.  Seven insan bağlanır, bağlanırken de sevdiklerinin rengine boyanır. Değişir ve dönüşür. Sonra kendini ait hisseder sevdiklerine ve sevdiği mekânlara. Bu meftunluk kişiliğini inşa etmeye başlar derinden. Sessiz ve inceden. Sevmenin ve sevilmenin eşsiz hazzını yaşamaya başlar hayat yolculuğunda.

Bu gönül ikliminin Üsküdar’ı anlamlı kılan kapısı gönüller sultanı Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri’dir. Her yaştan insanın Üsküdar’a geldiğinde ilk durağıdır hazretin haziresi. Anadolu’nun neresinden hangi sebeple Üsküdar’a gelinirse gelinsin, ilk iş olarak o rahmet ve bereket kapısına selam vermek adetten olagelmiştir. Kadim başkentin bağrında nice sahabe, padişah ve erenler istirahat etmektedir. Her biri bu ümmet için sayısız hizmet ile tarihin şerefli sayfalarındaki yerini almışlardır. Hepsinin ortak gayesi ise İlay-ı Kelimetullah gayretidir.

Hüdai Hazretleri, yıllar önce Hüdai Yolu ile mihmandarlık ettiği insanlığa günümüzde de ruhaniyetiyle yol göstermektedir. Pek çok insan yolunu Hüdai ile bulmakta, onun ışığı ile karanlık hayatlar aydınlığa kavuşmaktadır. Kim bilir belki de o yüzdendir yolu İstanbul’a düşenlerin ilk iş olarak onu selamlamaları. Bir şekilde yolu Hüdai ile kesişen insan ilk olarak onun duasıyla kuşatılmış bulur kendini: “Ya Rabbi! Kıyamete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip ruhumuza Fatiha okuyanlar bizimdir. Bize mensup olanlar denizde boğulmasın; ahir ömürlerinde fakirlik görmesinler, imanlarını kurtarmadıkça ölmesinler. Öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın.’’ Bu dua kalkan olur yolu onunla birleşenin. Ve dahi bu duanın bereketi ile kapılar açılır kendisine, dağlar düz, karanlıklar aydınlık oluverir. Sebebini bilmediği engin bir huzur kaplar tüm benliğini. Sanki göklerden bir rahmet eli uzanmıştır.

Ziyafet sofraları kurulur onun adı ile.  Bu sofralar doyurur ümmetin gariplerini, yoksullarını ve meczuplarını. Sonra kör kuyularda ömrü geçenler nimetlenir bu sofralardan.  Zillette iken nura gark olacak yüce bir yöneliş başlar. Ümmetin öncüleri oluverir o sefih hayatın sahipleri. Güvenli bir limandır Hüdai. Azgın dalgalarla boğuşan ömürlerin sükûnet bulduğu bir yuva oluverir. Oraya demirleyince şükür yakarışları kaplar gökleri. Neden buralara daha önce yolunun düşmediğine hayıflanır insanoğlu. Nerelerde, kimlerle ömrünü tükenmişliğinin verdiği nedametle sorgulamaya başlar geçmiş hayatını. Yolunu bulmasına vesile olan kapı artık yuvasıdır onun.

Gariplerin, kimsesizlerin, yetim ve öksüzlerin sığınağıdır Hüdai. Anasını, babasını yitirmiş; evladından, eşinden, dostundan ayrı düşmüşlerin gönlü doyar bu kapıda. Üşümüş hayatları ısıtır sıcak nefesi ile. Anasıza ana, evladını yitirmişe evlat olur. Ümmetin gönlü kırıklarının yalnızlığına bir nebze ilaç olur vefası ile.

Memleketleri kendilerine zindan edilmiş kara insanların kıtasına uzanan bir yardım elidir Hüdai. Yıllarca toprakları emperyalistler tarafından sömürülmüş, dar imkânları ve iyi niyetleri sebebiyle kandırılmış ve imanları da dâhil neleri varsa ellerinden alınmış insanlara ab-u hayat götüren yine bu yüce insanın eli olmuştur. Bir damla suya hasret çatlamış dudaklar onun bereketi ile Rabbi’ne yönelebilmiştir. Nesillerinin geleceklerine ipotek koyan sömürgecilere meydan okuyabilecek Ahmetler, Bilaller yine onun kapısında yetişip boy vermiştir. Çorak topraklar Hüdai ile hayat bulmuş, verimli hayatlar onun ışığı ile serpilip çağlara özgürlüğü haykırmışlardır. Çağları irşad, nesilleri inşa eden bir mürebbidir Hüdai. Bazen kendi kendine yetemez olur insan. Nice çetin imtihanlar bulur kendisini. Küçücük kayığı, koca koca dalgalara güç yetiremez. Alabora olur, kaybolur gider ummanlarda. Yine O’nun kucak açışı ile kurtulur insanlık boğulmaktan. Yitip gitmekten.

Ve dahi pek çok şeydir Hüdai. Kimin nesi eksik ise tamam olur bu kapıda. Bu kapı ümitsizlik kapısı değildir. Gelenin yeri, gidenin yolu hazırdır bu kapıda. Bu kapıda durmayı bileceksin edeple. Öyle birkaç çalmayla açılmayacak belki. Yine de bekleyeceksin, pes etmeyeceksin. Kapının sahibine boyun bükeceksin. Her ne eksiğin varsa tamam, gönlün ise mutmain olacak bu kapıda.

             

Mehmet Vadioğlu

Altınoluk Dergisi, Mart 2021, Sayı 421   

YORUM EKLE

banner36