Sadettin Ökten hocamızdan pek çok defa işittiğimiz bir düstur bir formül var: “Şefaat Nebi’den, Mürvet Ali’den, Himmet Veli’den.”
Bir zülcenaheyn velinin himmeti ile söylenmiş olan Salih Baba divanı paha biçilmez ve şifalı bir divan. Anlayabileni antidepresana muhtaç bırakmaz. Yunus Emre, Eşrefoğlu Rumi, Niyazi Mısri, Seyyid Nizamoğlu silkinden veya ekolünden. O yollara o hallere alıştırmak fonksiyonunu da çok güzel ifa ediyor. Onun için bu divandan bir seçme yapalım, lügat de koyalım, kâriîn-i kirâma kolaylık olsun. Ola ki aşk olur meşk olur dedik.
Bu kesret âlemin seyrân eyledim
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Gezdim çâr-kûşeyi devrân eyledim
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım
*
Beni taşlamayın canım kardaşlar
Dokunur başıza attığız taşlar
Hazret-i Hak kendi bildiğin işler
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım
Sayısız varlığın mevcut olduğu dünya âleminin dört bir yanını dolaştım. Sabırdan bir büyük kâr ve sözünde sadık yâr bulamadım. Cenâb-ı Hakk’ın her işinde bir Hikmet vardır.
Dervîşler halîm olur
Hakk ile kelîm olur
Hem kalb-i selîm olur
Ben dervîş olamadım
Hakkı da bulamadım
*
Dervîşler bülbül olur
Mürşidler hem gül olur
Sözleri makbul olur
Ben dervîş olamadım
Hakkı da bulamadım
Yunusvâri bir tevazu ile kendini gizleyerek dervişleri tanıtıyor.
Gönülden bây olup dilenci olma
Sıdk ile teslîm ol yalancı olma
Nezâfet ehli ol külhancı olma
Edîbâne ol dîvâne var yüri
Gönül zenginliği iste temiz ol, kirli işlerden uzak ol, edeplilerin yanına yürü.
Melûl mahzun bu yerlerde
Ne gezersin ili dervîş
Kangı kâmilden öğrendin
Bu erkânı yolu dervîş
*
Dervîş olan kaynar taşar
Dalgalar geldikçe coşar
Bilmem kangı dağdan aşar
0 Leylânın yolu dervîş
Dervişlerin hallerini çok ârifane işaret ediyor. Son beyit “Razıyam bir kere desin Pirim bana deli derviş” şeklindedir. Dervişliği kadri yüce imiş.
Bizlere tarîfe ne hacet gülü
Ezelden olmuşuz anın bülbülü
Her ırgalandıkça mûyunun teli
Gûnâ gûnâ bûy u elvanımız var
*
"Men aref" sırrına vâkıf olmuşam
Nefsim ile hem Rabbimi bilmişem
Mutmainne kal’asına girmişem
Gayetle bir metin hisarımız var
*
Gönül fehm edeli "lâ"dan "illâ"yı
Mecnûn-veş biz de bulduk Leylâ'yı
Nûr-ı cemâlinde seyr et Mevlâ'yı
Bir rûh-ı musaffa mir'âtımız var
Nefsini ve Rabbini bilenler tatmin olma ve nefsin baskısından kurtulma kalesi olan mutmainne kalesine girip kurtulurlarmış.
"Kün fekân" emriyle döner bir dolâb
Öğüdür âlemi misl-i âsiyâb
İnceden incedir olunmaz hisâb
Çok hikmet var "Kün fekân" dan içeru
*
Salih ne yatarsın uyan dediler
Sıdk ile Allah'a dayan dediler
Hak gizli değildir ayan dediler
Çok ihsan var bu ihsandan içeru
Bu kainat ol emri ile yaratılmış ve devrana devam etmektedir.
Bilmem neden terk eylemiş
Cânân ilini ilini
Gülün görmüş lâl eylemiş
Şîrîn dilini dilini
Rakîblerin sözün tutma
Sakın ahdini unutma
Şahım kapından redd etme
Kemter kulunu kulunu
*
Ey erenler arslanı
Geldin imdada sâkî
Doldurdun Erzincan'ı
Nûr u ziyada sâkî
*
Nisbet-i Pîr-i Tâgî
Sende kurmuş otağı
Sînen cevahir dağı
Dağıtma yâde sâkî
*
Sensin Hakk'ın habîbi
Derdlilerin tabîbi
Bırakma bu garîbi
Dâr-ı fenada sâkî
*
Sâdık kuldur Salih'in
Düşmüş kaldır Salih'in
Şahım güldür Salih'in
İrgür murada sâkî
*
Nice tabîblere dedim el-emân
Gördüm ki anlar da muhtâcdır hemân
Mürüvvet sahibi ol Ganî Yezdan
Bâb-ı hidâyetten ihsan eyledi
Pekçok tabibten yardım istedim. Onların da muhtaç olduğunu gördüm. Cenâb-ı Hakk’a dönünce hidayet ve inayet kapısından dertlerime derman lütf-u ihsan eyledi.
Arada söylenir bunca kîl ü kâl
Çokları özsüzdür çıkmaz bir meal
Söyleyip dinlemek büyük bir vebal
Aslımdan bir haber veren yok bana
*
Acâib kalmışam işbu insana
Ekserî dönmüşler vahşî hayvana
Ya ben mecnûn yâhûd anlar dîvâne
Aslımdan bir haber veren yok bana
*
Yetmiş üç fırkanın sertâcı benem
Kangısına sorsam der "nâcî benem"
Bildim ki cümlenin muhtacı benem
Aslımdan bir haber veren yok bana
*
Azdan az bulunur dünyâda kemal
Nicesi eblehdir nicesi echel
Kangısına sorsam der "ben mükemmel"
Aslımdan bir haber veren yok bana
***
Söz ile bulunmaz bir sâdık muhîb
Derde düşmeyince aranmaz tabîb
Her bir şükûfeye konmaz andelîb
Madem ki içinde gül olmayınca
*
El çek mâsivâdan bırak bu câhı
Râz-ı derûnundan eylegil âhı
Cânân illerinin açılmaz râhı
Varıp bir kâmile kul olmayınca
*
Salih bu sözlerin yalan olamaz
Her beşer süratli insan olamaz
Her bir kimse ehl-i irfan olamaz
Kırk yerden yarılmış kıl olmayınca
***
Bu adem oğlanları bağrım kebâb etti benim
Kerbelâ cengi gibi gavgâya düştüm gel yetiş
Bu adem oğlanları bu âlemin hammâlıdır
İbret ile seyr edip hülyaya düştüm gel yetiş
Âdem olanlar bu âlem halkının sultânıdır
Merhamet kıl nice yüz bin paye düştüm gel yetiş
Kâmil inşân Pîr-i Sâmî Hazretini bulmuşam
Sâlih'em Mecnûn-sıfat Leylâ'ya düştüm gel yetiş
zülcenaheyn: çift kanatlı
kâriîn-i kirâm: muhterem okuyucular
nezâfet: temizlik
mûy: saç bûy u elvan: koku ve renk
"Men aref": nefsini bilen rabbini bilir
musaffa mir'âtımız: parlak ayna
misl-i âsiyâb: değirmen misali
nâcî: kurtulmuş
kün fekân: ol emri
bay: zengin
kîl ü kâl: dedikodu
Okuyanların okuyacakların Salih Baba’nın bu beyitleri ile zevkyâb olmalarını ecdad kelamlarına âşinâlık kesbetmelerini ümitle temenni ederiz. İsm-i şerifi geçenlere rahmet mağfiret ola…